ağacına yük olan dalları budandıkça arka bahçenin kuşlar
saklanır da salıncaksız kalır elleri şubatın
biri olmamı yok et…bilinmeyeninle dokun bana, kanaatsiz kalayım…
gizli gizli gidip de gelmeyenin kasvetli sessizliğinden kurtulsun
düşüncem, tenime muktedir ölümsüzü kışkırtsın hırpani id’inde
yazgısını inciten kelebek hiçin hazzında hicret etsin, suretime
kanayan sabah, akşamı önce sunsun aynaların oklarından saklasın cam
kırıklarını gözlerime tüneller kazan o yutturmaca kanat maskarası
dinginliğin tutsağını yontsun mağarasında nefesten nefese geçsin o
yaranın merhemine orfeus bizimle hemnefes yalnızlık o yozlaşan
aliterasyon o yeniden kezzap insan insana…
ah! sakat hafıza…
dilimin üstüne koy adını…
insanın ne çok hali var ve ne kadar az elleri…ezgilerini kapılara
sürgüleyen bu müthiş uzaklıklar…bilmem kaç bin km. gözyaşı…kan
damıtan kara kuyuda ay tek tek geziyorken saklanan ölümleri…
dilimin üstüne koy adını…
mahşerinde bir rulet gibi döndürdüğün birikiyor kendini kendinde
boğan cellat yolculuklarda her şeyiyle her şey aynasına kalıyor
puslu ve sesinin konakladığı yerde kumarbaz…
dilimin üstüne koy adını…
seninle hatırlanacak bir yer ararken metruk bahçesiyle dökülüyor
bendeki mevsim…boşluğumda sallanan çiçeğini görüyorum ah,
kundaklanan nar!... ülkemin cibresine sınır diye çiziliyor… hangi
denizin dehlizine mülteci yazılıyor birden ellerim yok… bana
zerkedilen kangren gende başlıyor ayini alarmların…
dilimin üstüne koy adını…
her şeyiyle her şey kırmızı bir ruj kadar eski
her şeyiyle her şey bir kapının gölgesinde git gide ben
her şeyiyle her şey durmadan düşürdüğüm bir harf durmadan ayağıma
takılan
her şeyiyle her şey sen tekrardan başka ne ki her şeyiyle baktığı
gibi gizlime çirkabından içer mi ayın doğuşunu sabırsız mayınlarsa
kuru yapraklara intiharını icra eden takvim zavallılığı kayıp
zamanda çığrından çıkmış aşk ilk hecesinde kara bir serenad
tutturmuş ilk hecesinde fire ezilmiş şiire zoom kirpinin
kasıklarında amonyaklı kelebekler…
dilimin üstüne koy adını…
bahis başlasın
even or odd!...
“acı çekmek bir yanlış anlama”nın suskunluğuysa adresini taşların
bildiği bu yüzden yontuyorum bilmeden yüzümün ay kırıklarını
kendini yasaklayan bahçelerden biteviye savaşlara… yontucu muyum,
yontu mu… bütün bahçeleri ben mi tarumar ettim… bilmiyorum…unuttum
bir ağacın intiharında…şimdi bir yaprağın hesabını ödemenin
derdindeyim, sararmış bir halkı iştahsız baharlardan kurtarmanın…
hafızam savurmadan kendini unutuluşun dağınıklığına… sinsice rest
çekerken zaman kapıların blöfünü görmenin…
dilimin üstüne koy adını…
gerilsin tel pull off…
her şeyiyle her şey ölü notaların aradığı ölü gitar ve daktilonun
ölü tuşları gökyüzünden sürülen nil…
dilimin üstüne koy adını
her şeyiyle her şeyinde kimin kanadığını söylesin bana birileri
…
black sabbath örneğin
ya da war pigs
…
evet evet
mutlaka ikincisi