Şiiri seven bir toplum olduğumuzu sanıyorum. Bu kanıya internet
ortamındaki sosyal site paylaşımlarının çokluğunu gördüğümde vardım.
Birçok insan ünlü şairlerden alıntı yaptıkları dizelerle duygularını sık
sık paylaşıyorlardı. Ancak şiir paylaşımlarının bu kadar çok olduğu bir
toplumda, şiir kitaplarının satmadığını, genç şairlerin şiirlerinin
satmıyor gerekçesiyle yayınevlerinden geri çevrildiğini duyduğumda ise
şiiri sevmeyen bir topluluğuz diye aklıma geliyor ya da emeğe hiç saygısı
olmayan bir topluluğuz.
Şiir paylaşımı elbette sevindirici bir şey ama başka birinden
gördüğümüzde hoşumuza giden ünlü ve kanıksanmış dizeleri paylaşıp
durdukça bu bir moda akımına dönüşüyor. Böyle devam ettikçe de okumaya,
duyumsamaya, kendi hayallerini kurmaya üşendiklerini düşünüyorum
insanların. Şiir ve insanlar adına oldukça üzücü bir durum bu.
Oysa gerçek bir şiir okuyucusu şiirin peşine düşmeli. Bu yolculuk inanın
sizi yeni şiirlere, genç şairlere ulaştıracaktır sonunda. Yeni hayallere,
yeni anlamlara, yeni akımlara sürüklenecektir şiir dünyası. Genç dizeler
böylece sıkışıp kaldıkları bir zaman diliminden, uzak zamanlara
taşınacak, ortak bir duygulanma dili olarak yepyeni şiirler çoğalacaktır.
Şimdi genç bir şairle tanışma zamanı geldi. Şairimizin ismi Necati Eker.
1980'de Karaman'da doğan Eker, çocukluğunu Çanakkale ve Balıkesir'de
geçirdi. İzmir'de liseyi okuduktan sonra KTÜ Gemi İnşaat Mühendisliğini
bitirdi. Şiirle tanışması lise yıllarında başlayan Necati Eker'in birçok
dergide yayınlanan şiirlerinden dört tanesi bestelendi. Sularaltı ve
Sosyopatika (fanzin kitap) adını taşıyan iki şiir kitabı bulunmakta ve
halen İzmir'de yaşamını sürdürmektedir;
Her şey / bir bütünü parçalıyor / her parçam/ hiçbir yerde/ çığrından
çıktım / sana doğru çöktü / köprü... Dizeleriyle başlayan 'Sularaltı"
şiir kitabında dikkate değer şiirlerini okuduğum ve başarılı bulduğum
genç bir şair. Söyleşiye başlamadan önce sizlerle onun çok beğendiğim bir
şiirini paylaşmak istiyorum. Şiir hakkında söyleşi yapma teklifimi kabul
ettiği ve şiire olan yaklaşımını, düşüncelerini bizimle paylaştığı için
kendisine teşekkürlerimle...
"Huzur bulduğum konuk dokunuşlar
huzursuzum
yalnızlığımın kırık dallı ağacı
yüzüme bakıp ağlayan yağmur
her şey sular altında
susayıp içsem dahi
bir türlü ulaşamadığım
aklımın dibindeki istiridye
kilitli
anahtarı yok
incisi meçhul
uykusuz duvarların yıkık buharı
vakitsiz göç eden kuş bakışlar
ve balıklar ve havada ve yüzüyor
-ken
hiç doymak bilmiyor
geri dönmek istemediğim
hayatın tatminsiz rahmi "
Sularaltı – 2011
[ Sedef
Kandemir ] Sevgili Necati Eker, seni şiir yazmaya kışkırtan
ne oldu?
[ Necati
Eker ]Beni şiir yazmaya kışkırtan bir lise defteri.
Defterin kapağına yazılmış dizeler. Hasan Hüseyin’e ait “gitme, sonbahar
oluyorum, sonrası hiç” Şiirin tamamına rastladığımda bu etki katlandı.
Ben dersini yazarak çalışan öğrencilerdenim. Hasan Hüseyin’in
dizelerinden sonra “aşk” da kışkırtınca şiir yazmaya çalıştım.
[ Necati
Eker ] Şiir benim gözümde bir matematik denklem;
renk uyumu yerinde soyut bir resim, ışığını iyi kullanmış bir fotoğraf,
sesini sessizliğinden alan bir sinema filmi, enstrüman zengini, inişli
çıkışlı progresif bir şarkı.
[ Sedef
Kandemir ] Şiir akımlarından hangisine kendini yakın
hissediyorsun?
[ Necati
Eker ] Baktığımız zaman şiir, önceki akımlara göre
kendini yenileyerek geliyor günümüze. Ben kendimi herhangi bir akıma
yakın hissetmiyorum. Belli bir akıma dâhil edilmiş, etkilendiğim şiirler
elbette var. Ancak bir şiiri okurken bu hangi akıma dâhildir diye hiç
düşünmedim. Akım ya da şairden ziyade, şiire yakın hissederim. Hasan
Hüseyin’in “Akarsuya Bırakılan Mektup”, Arkadaş Zekai Özger’in “Merhaba
Canım”, Murathan Mungan’ın “Hey Joe” , Halim Şefik Güzelson’un “Balık
Ağzı” şiirleri… İlk aklıma gelen, akımına kapıldığım şiirler…
[ Sedef
Kandemir ] Şiir üzerinde en çok konuşulan sanat dallarından
biri. Bu duruma sen nasıl yaklaşıyorsun?
[ Necati
Eker ]Şiirin en çok konuşulan sanat dallarından biri
olması ne kadar güzel. Konuşulduğu kadar okunsa keşke. Herhalde bu kadar
çok konuşulması, bu türü üreten kişi sayısının fazlalığı ile doğru
orantılı. Manifestolar, reçeteler, şiir nedir, ne değildir… Belki biraz
daha sakin olmalı şiir ile bağ kuran insanlar. Herkes kendi şiiri
hakkında, kendi kendine çok konuştuğu için “şiir üzerinde en çok
konuşulan sanat dallarından biri” belki de…
[ Sedef
Kandemir ] Şiirin gerçeklikle olan ilişkisi hakkında
görüşlerini alabilir miyiz?
[ Necati
Eker ] Şiirin gerçekliği yazarının gerçekliği aynı
zamanda. Yazarından çıkıp okuruna ulaşınca, okurun gerçekliğiyle
şekilleniyor. Şiir, yazarın hayattaki etkileşimlerinden bağımsız ortaya
çıkan bir tür değil. Bu bakımdan gerçeklikle ilişkisi, tüm sanat
türlerinin gerçeklikle ilişkisi gibi hatta çok daha yoğun diyebiliriz.
İmgenin dönüştürücü gücünden faydalanması gerçeklikten uzaklaştığı
anlamına da gelmiyor üstelik.
[ Sedef
Kandemir ] Duygularının dışına çıkıp okuduğunda kendi
şiirlerin hakkında ne anlatmak isterdin?
[ Necati
Eker ] Bu zor bir soru. Duygularımın dışına çıkıp
kendi şiirime bakabildiğimi varsayayım. Yine de gördüğüm tek şey; şiir
yazmaya başladığım günden, bugüne kadar tuttuğum bir günlük. Yani
duygularımın ve duygularımı ifade edişimin zaman içindeki değişimi…
Şiirlerim hakkında başka ne anlatabilirim ki onların kendi anlattıkları
dışında?
[ Sedef
Kandemir ] Günümüzde şiir kitaplarının satmaması hakkında
düşüncelerin nedir?
[ Necati
Eker ] Çok şair ve çok şiir dosyasının varlığı, kimi
yayınevlerince bir rant kapısı, şiir kitapları satmıyor; ancak
yayınevleri, şairlere kendi şiir kitaplarını satmasını iyi biliyor. Belli
bir para karşılığı kitap basan yayınevlerini hepimiz az çok biliyoruz.
Satmayan bir türe yatırım yapmamak elbette anlaşılabilir; ancak burada
yayınevlerine düşen görev her önüne gelen dosyayı parası karşılığında
basmak (bu yayıncılık değil matbaacılık) yerine şayet varsa
editörlerinin, yayıma uygun bulduğu dosyaları, (basacak parası yoksa)
yazarından maliyetine katkı isteyerek basmaktır. Aksi halde şiir
kitapları satmaz elbette, onca kitap arasından okur hangisini nasıl
seçecek. Tanıtımı yapılmayan kitabın satılması da beklenemez.
Aslında şiir ve satmak sözcüklerini bu şekilde bir arada düşünmek üzücü.
Şüphesiz hiçbir şair şiirlerini satmak için yazmaz. Şiir kitaplarının
satmaması ile kasıt şiirin okumak için tercih edilmeyen bir tür olmasıysa
eğer; cevabım şiirin diğer türlere göre daha zor okunmasıdır. Bir romanda
cümlenin ne anlattığı bellidir, okuyup geçebiliriz; ancak şiirin
dizeleri, dizelerin oluşturduğu bütün tek seferde içinden çıkamayacağımız
anlam katmanları ile donatılmıştır. Şiir hacim olarak küçük bir tür, bu
durum içinde bulunduğumuz sosyal medya çağında kısa metinleri okumayı
tercih etmemiz ile çelişir gibi görünse de şiir aforizma değildir.
[ Sedef
Kandemir ] Günümüz şair ve şiirleri hakkındaki düşüncelerin
nedir, önerilerin var mı?
[ Necati
Eker ] Bir önceki sorunun cevabında bahsettiğim
kalabalıktan ötürü günümüz şiirini tam anlamıyla takip etmek çok güç.
Kimi şiir okumalarımda deneyselliğin dozunu kaçırmış şiirlere,
ansiklopedik bilgi sunan metinlere, politik destanlara, içerisinde birçok
spesifik terim barındıran şiirlere rastladım ve hiç keyif almadım. Hatta
bu kitaplardan bir tanesi ödül ile taçlandırılmıştı. Ne kadar günümüzdür
bilmiyorum, ilk kitabı 1987 yılında yayımlanan Sami Baydar’ın şiirlerini
Öküz dergisinde severek okurdum. Bu söyleşi için önerim Sami Baydar
olsun…