Koş
bakalım, o kadar ağırsın ki koşunla elmaya gidemezsin. Sarı çiçeğe
gidemez, pîri için dönene yetişemez ve salınan duruk suda yüzünü
sevemezsin.
Sâde bir merak uyanır yalnız, yavaş bir merak sâdece.
Sen yukarı atılan elmanın yükselmediği ve düşmediği kabristansın.
͠ ͠ ͠
͠
…
Biz göğe bakıyor ve bir anlam çıkaramıyoruz. Ben, biz olmaksızın
anlamlandırdığım göğü açımlıyorum sözle. Herkesin bir başına duyduğu
yalın su sesini biz duymuyor. Benim çilek tadı betimlememi de anlamıyor
biz. Bizin tek-tek hissettiği birbirimizden duyduğumuz ürperti. Bunu da
bir başınayken ben anlamıyor.