Asıl adı Eugen Berthold Friedrich Brecht (d. 10 Şubat 1898 Augsburg
- ö. 14 Ağustos 1956 Berlin) 20. yüzyılın en etkili Alman şairi, oyun
yazarı ve tiyatro yönetmeni olarak nitelendirilir. Eserleri uluslararası
alanda da saygı ile kabul görmüş ve ödüllendirilmiştir. Daha önce Erwin
Piscator tarafından adı konulan epik tiyatronun, diğer bir deyişle
"Diyalektik Tiyatro"’nun kurucusudur. Brecht kendisini (Walter Benjamin’e
söylediği gibi) "Komünist" olarak tanımlar.
Margarete
Steffin, Helene Weigel ve Bertolt Brecht
GELECEK KUŞAKLARA
1
Yaşamadayım karanlık bir çağda.
Doğruyu söylersin, çıkar adın zır deliye.
Katı yüreklilerin yüzünde kırışıktan eser yok;
görüyorsan gülen birini şuracıkta,
haberi yok demek başına gelecekten.
Bu nasıl çağ böyle, bu nasıl çağ!
Ağacı mı anlatacaksın, sakın ha, ağzını açma.
Bu nedir peki, haksızlığa karşı susmaktan başka.
Rahat yürüyorsa bir adam sokakta sallana sallana,
ne dünya umurundadır o adamın,
ne dostlarının derdi umurunda.
Nasıl doyururum karnımı, sen bana sor,
rasgele oldu bu, buldum bir yolunu.
Yediğim ekmeği hak etmiş değilim yoksa,
hapı yutarım talihim yaver gitmedi mi.
Daha ne istersin, diyorlar, durma yuvarla!
Ama ne yapayım ki yer içimi içimi,
şu, açların elinden alınan lokma,
şu da, susamışların hakkı olan su.
Ama elindeyse gel, karnını doyurma!
Ne kadar isterdim akıllı olmak.
Aklın tarifini eski kitaplarda oku:
Kaç kavgadan kaçabildiğin kadar,
zor kullanmadan ve korkusuz,
iyilik yap kötülük yapana,
içinden geldiği gibi yaşamaya bak.
Akıllı olmak bir yere varmak değil,
her şeyi unutmak demek akıllı olmak.
Bu benim harcım değil, yapamayacağım:
Yaşamadayım karanlık bir çağda.
2
Karışık günlerde vardım şehre,
boydan boya kol gezerken açlık.
İnsanlar gördüm, ayaklanmıştılar,
ben de ayaklandım, katıldım onlara.
Günler geçti birbiri peşi sıra,
bu geçen günler benim günlerimdi.
Kurşuna dizilenler arasında yedim içtim.
Bölündü uykum cinayetlerle.
Sevince sevdim karşılıksız.
Seyrettim kendi kendimi usanarak.
Günler geçti birbiri peşi sıra,
bu geçen günler benim günlerimdi.
O zamanlar uçuruma açılırdı bütün sokaklar.
Rahatı kaçtı benim yüzümden baştakilerin.
Duramadım konuşmadan, konuştum boyuna,
sonunda ölüme yolladı dilim beni.
Başka çarem yoktu ne yapayım ki.
Günler geçti birbiri peşi sıra,
bu geçen günler benim günlerimdi.
İnsanlar elden ayaktan kesilmişti.
Uzaktı insanların varacakları yer.
Görüyordum orasını, görüyordum iyicene,
ama varamıyordum oraya bir türlü.
Günler geçti birbiri peşi sıra,
bu geçen günler benim günlerimdi.
3
İyi düşün, arkadaş, iyi düşün,
bizi boğan bu selden kurtulacağın gün,
söz etmeye kalkarsan güçsüzlüğümüzden,
iyi düşün, arkadaş, iyi düşün,
gücümüzü tüketen o karanlık çağı :
O ülke senin, bu ülke benim,
papuç eskitmedik diyar kalmadı,
göremezdik önümüzde bir tek ışık,
diz boyu haksızlık, diz boyu zulüm.
Bir tek başkaldıran göremezdik.
Yerleşmiş iyicene kafamıza bizim:
Amansızdır insansoyu yoksulluğun türküsünde,
zorbalık mı, haksızlık mı, fırlar ayağa,
başlar ses daha gür çıkmaya, daha güçlü.
Biz ki, insanlara iyi günleri getirecektik,
iyi insanlar olamadık ne çare ki.
Sen bari, bu günlerin ardından gelecek olan,
güzel günler hazırlamaya başlarken insanlara,
sen bari,
suçu bize yükleme.
Çeviren : A. Kadir
Kaynak : Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri - 2 / Hazırlayan : A. Kadir /
Birinci Baskı : 1980
͠ ͠ ͠
͠
ADAM ADAMDIR
I
Ah, Tom sen asker miydin, söyle sen asker miydin?
Zira ben askerdim, evet, ben askerdim!
Senin gibi bir kart tavuğu
Ne zaman görsem özlerim şu orduyu
Sen daha önce hiç görmedin mi beni?
Zira daha önce hiç görmedim ben seni!
Ancak ne önemi var ki
Her adam birdir çünkü.
Nasıl? Niçin? Ne zaman?
Ama Tom, hiç önemi yok bunun, gerçekten!
Adam adamdır çünkü!
Ve ne önemi var ki!
Yedi bin adamın tepesinde
Parlıyor Kilkoa'nın güneşi
Ağlayansız ölüyor hepsi de
Yas tutmuyor onlar için bir tek kişi;
Bu yüzden diyoruz ki: hiç fark etmez
Kimin için parlıyor Kilkoa'nın güneşi!
II
Ah, Tom, sen de bugün pirinç yedin mi?
Zira ben de bugün pirinç yedim!
Tencerede tavuğu görmesem
Orduda olmayı asla istemem.
Ah, Tom, sen de mi kustun bugün yine?
Zira ben de kustum bugün yine!
Ancak ne önemi var ki
Her adam birdir çünkü.
Nasıl? Niçin? Ne zaman?
Ama Tom, hiç önemi yok bunun, gerçekten!
Adam adamdır çünkü!
Ne önemi var ki!
Yedi bin adamın tepesinde
Parlıyor Kilkoa'nın güneşi
Ağlayansız ölüyor hepsi de
Yas tutmuyor onlar için bir tek kişi;
Bu yüzden diyoruz ki: hiç fark etmez
Kimin için parlıyor Kilkoa'nın güneşi!
III
Ah, Tom, sen de gördün mü Jenny Smith'i?
Zira ben de gördüm Jenny Smith'i!
Onun gibi bir kart tavuğu
Ne zaman seyretsem özlerim şu orduyu.
Ah, Tom, sen de yattın mı Jenny'le
Zira ben de yattım Jenny'le!
Ancak ne önemi var ki
Her adam birdir çünkü.
Nasıl? Niçin? Ne zaman?
Ama Tom, hiç önemi yok bunun, gerçekten!
Adam adamdır çünkü!
Ne önemi var ki!
Yedi bin adamın tepesinde
Parlıyor Kilkoa'nın güneşi
Ağlayansız ölüyor hepsi de
Yas tutmuyor onlar için bir tek kişi;
Bu yüzden diyoruz ki: hiç fark etmez
Kimin için parlıyor Kilkoa'nın güneşi!
IV
Ah, Tom, sen de topladın mı bavulunu?
Zira ben de topladım bavulumu!
Elinde bavuluyla bir tavuğu
Ne zaman görsem özlerim şu orduyu.
Ah, Tom, senin de yok mu başını sokacak bir yerin?
Zira benim de yok başımı sokacak bir yerim!
Ancak ne önemi var ki
Her adam birdir çünkü.
Nasıl? Niçin? Ne zaman?
Ama Tom, hiç önemi yok bunun, gerçekten!
Adam adamdır çünkü!
Ne önemi var ki!
Yedi bin adamın tepesinde
Parlıyor Kilkoa'nın güneşi
Ağlayansız ölüyor hepsi de
Yas tutmuyor onlar için bir tek kişi;
Bu yüzden diyoruz ki: hiç fark etmez
Kimin için parlıyor Kilkoa'nın güneşi!
V
Ah, Tom, sen de gidiyor musun buradan, çekip gidiyor musun?
Zira ben de gidiyorum, çekip gidiyorum buradan.
Ne zaman bir tavuk görsem düzülmüş yola
Ben de katılırım o kafileye!
Ah, Tom, nereye gittiğini sen de bilmiyor musun?
Zira nereye gittiğimi ben de bilmiyorum!
Ancak ne önemi var ki
Her adam birdir çünkü.
Nasıl? Niçin? Ne zaman?
Ama Tom, hiç önemi yok bunun, gerçekten!
Adam adamdır çünkü!
Ne önemi var ki!
Yedi bin adamın tepesinde
Parlıyor Kilkoa'nın güneşi
Ağlayansız ölüyor hepsi de
Yas tutmuyor onlar için bir tek kişi;
Bu yüzden diyoruz ki: hiç fark etmez
Kimin için parlıyor Kilkoa'nın güneşi!
Çeviren: Mithat Biçer / Nitelik Dergisi / 1986
͠ ͠ ͠
͠
BİR CANİNİN ÖLÜMÜ ÜZERİNE
1. Duydum ki, onun işi görüldü
Kaldırıldı soğuyunca beden
"Merdivensiz mahzene" sürüldü
Ama yoktur hiçbir şey değişen;
Gerçi birinin işi görüldü
Ama çoğu kaldı bize aynen.
2. Duydum, onu başımızdan attık
Yaptıklarının gelmişti sonu
Öldüremez bizi rahattık
Ancak, kalmadı yazacak konu.
De ki, onu başımızdan attık
Biliyorum, bize kaldı çoğu.
Çeviren: Mithat Biçer / Nitelik Dergisi / 1986
͠ ͠ ͠
͠
DÜNYANIN DOSTÇA KURULDUĞUNU SÖYLEYENLERE KARŞI
"Böylesi çok iyi, değiştirmeyin hiçbir şeyi!"
Bunu mu diyelim güle oynaya?
Bardağı görelim de ölmeyi mi seçelim susuzluktan?
Boşunu mu alalım dururken dolu bardak?
Soğukta oturup kalmışlar vardır hani,
hani, istenmeyen kişiler,
onlar gibi mi yapalım,
onlar gibi, "biz dışarda kalsak..." mı diyelim
hoş olsun diye şu bayların gönlü,
bize günlük nafakamızı veren hani şu...
Bizce en iyisi, kalmak, yeter artık, demektir,
vazgeçmemek için kırıntısından bile yaşamın,
karşı çıkmaktır var gücümüzle acıyı doğuranlara,
yaşanır hale getirmektir bütün insanlara dünyayı.
Çevirenler : A. Kadir - Asım Bezirci
Kaynak : Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri - 2 / Hazırlayan : A. Kadir /
Birinci Baskı : 1980