MEKTUP

Veli Yalçın  





 

BİR ROMAN YAZARINA MEKTUP


Ververan'da Bir Hüzzam Şarkı’yı Okuduktan Sonra Bende Oluşan Düşünceler;

Kitap adından da anlaşıldığı gibi; daha önce canlı bir yaşamın olduğu, sonrasında çeşitli nedenlerden dolayı viran olmuş yerlerdeki hüzünlü öyküleri anlatan bir şarkı gibi. Kitabı okumadan, adını ilk duyduğumda aklımdan gelenler bunlar idi. Kitabı okuduktan sonra ilk düşündüklerimde de haksız olmadığımı gördüm.

Kitabı bitirdikten sonra bende, zaten var olan kızgınlık, öfke ve isyan geldi yüreğime oturdu. Bütün bunların ötesinde, Şeyh Şamil'in bir sözü aklımın bir köşesinde asılı duruyordu. Neydi o söz? "Küçük halklara büyük hançerler gereklidir." Anadolu'da yaşayan birçok halk sırf “öteki” olduğu için yerinden yurdundan edilmiş, büyük acılar yaşamışlardır.

Son yıllarda yayımlanan bazı kitaplar o "büyük hançerler" e karşılık geliyordu. Senin kitabın, 'Ververan'da Bir Hüzzam Şarkı"da benim için o hançerlerden birini temsil etti. Kitap, son zamanlarda arka arkaya okuduğum kitapların son halkasını oluşturuyordu.

Sevgili Güven, okuyucunun senin kitabını daha iyi anlaması için, önceden bazı başka okumalar yapması gerekir. Bu okumaları yaparken de önyargılardan uzak durması gerekir. Kolay mı bu, bu topraklarda mümkün değil.

Melih Cevdet Anday’ın çok sevdiğim deyişiyle; “Biz tarih duygusundan yoksunuzdur…üstelik merak da etmiyoruz. Hani tarihimizle öğünüyoruz ya, tarihimizi bilmiyoruz ki…Şimdi bu tarih duygusundan yoksunluğa, bir de Anadolu’nun eski tarihini görmemezlikten gelme tutumu eklenmiştir.

Senin bu kitabın bize ayna tutuyor, tuttuğu bu aynada kendimizi görüyoruz. Önemli olan aynada neyi, nasıl gördüğümüzdür. Yaşanan acı olaylar sayıdan ibaret değildir. Sayısız insan hikayeleri var ve biz Ververan’da Bir Hüzzam Şarkı’da bu insan hikayelerinden birini görüyoruz. Ya anlatılamayan diğerleri?

Bu topraklarda on yıllarca yaşanan birçok acı, gözyaşı hâlâ dile getirilememiştir. Emeği, özgürlüğü ve insanca yaşamı savunduğu söyleyen insanların da büyük bir kısmının kafası karışıktır. Nerede, nasıl duracaklarını ve kimi savunacaklarını bilmiyorlar. Dün olduğu gibi bugün de milliyetçiliğin kucağına kolayca oturabilmektedirler. Onlar ki, sabah akşam Vietnam’ı savunurken yanı başındakilerine göz yumanlardır.

Unutmadan söyleyeyim; romanda beni en çok etkileyen karakter Sara (Selvinaz) idi. Sara’nın Rabiya ile taşındığı eve girişlerindeki bölümü okurken gözyaşlarıma hakim olamadım. Çok güzel anlatmışsın. Ben çok ağlamam.. ama bu bölümde kendimi kontrol edemedim, ne yazık ki.

Romanda Bedros değil fakat "arkadaşları" kısmının eksik kaldığını düşündüm. O eylemden sonra, o gruba ne oldu? Keşke bir bölümde onlara da yer verilseydi. Çok soylu eylemin sonrası havada kalmış gibi oldu, ne dersin?

Fırat ile Müjgan arasında yaşananları anlatmaya gerek bile yok. Tek kelimeyle muhteşem. Aslında gelecek romanda, bence kadın erkek ilişkisini konu alan bir roman yazmalısın. Çok ilginç olacağını düşünmedim dersem, yalan olur.

Kalemine ve aklına sağlık. Romanı çok sevdim. Yaşanan acılar sayılardan ibaret değildir, içinde insan hikayeleri vardır. Senin kitabında da, bu insan hikayelerinden bir demet var.

Bu topraklarda ve dünyanın diğer topraklarında “öteki” olması nedeniyle acı çeken bütün insanları saygıyla anıyorum.

Enis Batur’un dediği gibi, “Uzak, güzeldir.” Uzaklardan kendimize bakmak daha güzeldir.

İnsanın insanı sömürmediği başka bir dünya mümkündür.


"...dünyadaki her yer, insan, her kadın, her çocuk, her çay, her dere, her canlı kötülüğün doğrudan hedefinde artık..."  Güven Tunç, Ververan'da Bir Hüzzam Şarkı
[ Fotoğraf : Veli Yalçın ]


dizin    üst    geri    ileri     





 35 

 SÜJE  /  otuz yedinci sayı