ŞİİR

Tamer Çetin  





 

MİSTİK


Varlığım
herkesin sırrına vakıf olmak istediği
hayatın yansıması.
Az bilenin hükmettiği gündeyim.
Çok bilenin gizlendiği yerde yaşıyor
insanın acımasızlığını gördükçe insanlığımdan utanıyorum.
An geliyor, yitiriyor anlamını
var olmanın dayanılmaz hafifliği.
Yokluğun eşiğinde oyalanıyor varlığım.

Varlıktan geçtim, yoklukla sınanıyorum ne zamandan beri.


Ayaklarım
bir zamanlar kendinden emin ilerlediği
başı sonu olmayan yolların yorgunu.
Yılların yükünü taşıyor düşüncelerim.
Belim her adımda biraz daha bükülüyor.
Koyu bir sis içinde düşe kalka ilerliyorum.
Yol artık bitmeyen bir kıyamet sorgusu.
Tükenişimin irademe isyan ettiği
asi düşüncelerle baştan çıkıyor ayaklarım.

Yol da benimle tükendi, yol ve yolcu birbirinde gizlendi.


Ellerim
kim bilir kaç canın kendini feda ettiği
bilgilerle bilenmiş k-ağıtlarla kesildi.
Önümdeki kâğıda hayalimi çiziyorum.
Haya-e-limdeki kelebek düşümdeki renklere uyanıyor.
Damlayan kanımla can bulan hayalime bakıyorum.
Uzaklaşan umudumun rüzgârı sürüklüyor beni
ve uçuruyor kozasından gün sonunda çıkan kelebeği.
Ateşe karşı koyamayan çılgınlar gibi titriyor ellerim.

Kelebekten ürkek ellerim kor ateşlerde sertleşti.


Dilim
içimdeki çocuğun tekrar tekrar söylediği
içli şarkının iflah olmaz kölesi.
Son günlerde o çocuktan başkasına katlanamıyorum.
Elini sıkıca tutuyor, yalvaran gözlerle bakıyor
bilmediğim şeyleri anlatmasını bekliyorum.
Bir tehlike varmış gibi susup kaçırıyor gözlerini.
Neyleyim, vardır elbet bir bildiği.
Hiç konuşmamacasına sessizlik yemini ediyor dilim.

Sessizliğimde sakladığım çocuk kilitledi dilimi.


Gözlerim
masumiyetimin kurban edildiği
ve gözyaşlarımın söndüremediği yangın yeri.
Altlarındaki siyahlığı matem gibi bürünüyorum.
Gözyaşlarım acıların gölgesini besliyor.
Hiç durmadan siliyorum.
Telaşım ele veriyor içimde olup biteni.
Giderek derinleşirken zamanın çizdiği
dipsiz bir suya dalar gibi karanlığa dalıyor gözlerim.

Gördüklerimin karanlığı kör etti gözlerimi


Kalbim
yıllanmış çilelerin biriktiği
yıpranmış hüzün kumbarası.
Tıka basa doldurup, taşırıyorum
Son bir darbeyle kırılıyor.
Ne yapsam onaramıyorum.
Arıyorum tarıyorum, yok aynısı.
Her sevenin daha derine ittiği
bıçaklarla bin parçaya bölünüyor kalbim.

En sevdiğim yaktı kalanları ve küle çevirdi kalbimi


Belleğim
eski hatıraların hükmettiği
tozlu tavan arası.
Renklerle birlikte soluyorum.
Anılarımı bende kalan son renklerle boyuyor
büyüyen karanlığa karşı koyuyorum.
Acılardan kurtulmanın karşılığı mı
güzel günleri unutmanın çaresizliği?
Gökkuşağı gibi kaybolmaya mahkûm mu belleğim?

Herkesten sakladığım anılar mı zayıf düşürdü belleğimi?


Zihnim
şifresini çözenin bakir dünyalar keşfedeceği
tılsımlı hazineler atlası.
Şifreyi kimsenin bilmediği bir yere saklıyorum.
Sonra sakladığım yer de kayboluyor.
Bilincimi cadı kazanı gibi karıştırıyorum.
Karıştırdıkça öğreniyorum en derin anlamları.
Birbirinin içinde eriyen bilgilerin zenginleştirdiği
hazinelerin ışığıyla aydınlanıyor zihnim.

Zihnimi geliştiren bilgi zihnimde yeniden şekillendi.


Bedenim
yalnızlık rüzgârının harabeye çevirdiği
terk edilmiş tapınak yıkıntısı.
Tenim, aklım, ruhum, çocukluğum
kabuk tutan ne varsa birer ikişer çözülüyor.
Açığa çıkan yaralarımı affedişlerle iyileştiriyorum.
Tüm fedakârlıklara armağan ediyorum varlığımı.
Unutulmuş dillerdeki dileklerin gerçekleştiği
en eski ayinde ilk günkü masumiyetine kavuşuyor bedenim.

Affedişlerin abidesi olsun diye kutsadım bedenimi.


Benliğim
acılardan kurtuluşun ilham verdiği
adı konmamış özgürlük şarkısı.
Unutmuştum, yeniden hatırlıyorum.
Söylerken kalbim küllerinden doğuyor.
Kendimle barışıp yeni bir yolun sislerine karışıyorum.
Bana dair ne varsa gizemli bir şarkıda kaldı.
Ömrünü vakfeden ariflerin erdiği
sırrın adanmış muhafızı benliğim.

Bir sır var benliğimde benden ileri.


Sırrım
herkesin bilmek istediği
kadim bilginin anahtarı.
Öğrenmeye ömür yetmiyormuş anladım.
Bildiklerim bilinmezlere yelken açıyor
ve artık yeni ufuklara hazırım.
Arayış sırrı eksiksiz kıldı.
Kendini bilmeye cesaret edenin keşfettiği
sonsuzluğa açılan aynadır sırrım.

Sır kendini ele verdi ve artık görünürde gizli.


Gördüğünü bilmeyen sırrın peşinde tükendi.

 

dizin    üst    geri    ileri  

 



 19 

 SÜJE  /  otuz beşinci sayı