Ve sonra, ne olurdu sonra?
Sonra, belki ben başımı önüme eğerdim;
sen derin bir soluğu içine çekerdin.
Sonra, belki konuşur, belki konuşmaz; yok yok hiç konuşmazdık belki
sonra.
Ve sonra, ne olurdu sonra?
Sonra, belki ve sonra'nın anlamını tekrar tekrar kurardık iç seslerimizin
yardımıyla.
Ve sonra, belki iç seslerimiz bizi bırakıp birbirleriyle konuşurlardı.
Sonra belki, bizim gücümüzü aşan bir derinlik ve içtenlikte olurdu
sözleri.
Ve sonra, ne olurdu sonra?
Sonra belki, kulak kesilir, dinlerdik onları.
Ve sonra, ne olurdu sonra?
Onlar konuşur, biz işitirdik mırıltılarını.
Ve sonra,
durduk yerde gülümserdik belki...
II
Patchwork...
Çatlak haksız, sızıntı yersizdi, dedim. Üşür gibi bir hali vardı.
Sormadı. Anlatacaktım.
Söz'le tıkadım, diye sürdürdüm konuşmayı. Sordu:
Neyi?
İçime süzüldüğü o geçirgenliği, dedim cevap olarak. Baktı. Şaştı gibi de.
Soru muydu, yoksa bıkkınlık mı belirsiz seslendi: Eeee?
Üstünü yamadım bir güzel, dedim. Hiç etkilenmedi. Sakince sordu,
sorulması gerektiğinden:
Neyle?
Aklıma düşen her bir şarkıyla, dedim gülümseyerek. O da gülümsedi aklına
o anda bir şarkı düşmüş gibi.
Sonra ne oldu, diye sordu.
Nicedir hiç üşümüyorum, dedim gururla. Baktı.
Soğuk oysa, dedi.
Soğuk, diye onayladım. Çok soğuktu...
III
Diken...
Unutulmaya yüz tuttuğunda
sözleri şarkının,
ukde kılığında o diken
devinir orta yerinde belleğin.
Anımsarsın...