var mıdır kendi kırıntılarını böyle gagalayan?
varsa;
kurak öğle uykularından doğrulup
yangının yanağından öpsünler balkonumu,
oradan kumsala uzanıp, kemik adamlar nabzı…
parmaklarım sonradan dumanlanıyor,
iliştirince kanaviçeye nasslanıyor pamuk.
efsanelerin kalabalığında zweig,
ama yenilgilerin tenhalığında kendim gibiyim.
akşamla biten şehirlerden, danslardan,
kara yürüyüşlerden uzaklaşırken yığın,
al mendil savuran ellere dalıyor gözüm.
insanın çabasına rağmen bunca kediler,
ve aklımda eksilen, kesik kulaklı bir tablo.
bütün birileri kuşlardan korkarak dökümlü evlerinden uzakta ölüyor.
sonra gök yine delikli demir,
süzülmüş karanlık içimde lamba cini.