Hava çelik bir ustura gibi!
Dışarda kar yağıyor...
Zemherinin en acımasız günleri!
Dışarda kar yağıyor…
Öyle masallardaki gibi
incecikten, ya da lâpa lâpa değil…
Döne döne
buram buram,
dışarda kar yağıyor…
Hava ustura gibi soğuk!
Minicik elleriyle
üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk
geceleyin
araba vapurunda
ürkek gözlerle
biletçiyi kolluyor!
Dışarda kar yağıyor…
Morarmış ellerini ısıtmaya
yetmiyor nefesi!
Kimi, kimsesi
gidecek bir yeri yok!
Dışarda kar yağıyor…
Sırtında paltosu yok!
Dışarda kar yağıyor…
Ayağında papucu yok!
Dışarda kar yağıyor…
Hava soğuk, çok soğuk, çok!
Gün, yılın bir çocuk günü olabilir…
Yıl, dünya çocuk yılı olabilir…
Onun, bunlardan haberi yok!
Üşümüş, acıkmış
sıcacık bir çörek gibi, güneşi düşlüyor…
Sevilmemiş
bilinmemiş
unutulmuş…
Dışarda kar yağıyor…
( 1979 )
͠ ͠ ͠
͠
KARDIR… YAĞAR…
Sonbahar,
hüzün yerine
heyecan vermiştir nedense hep bana…
Sonbahardır ki yaşanır,
artık hüzün ve keder
bayrağı kışa terk eder…
Kışa…
Tarifsiz bir tutkuyla sevdiğim, kara!
Kar,
en derin anılardır bende…
Ve bir o kadar da derin bir yara!
Hele bir de yağdı mıydı yoğun ve
lâpa
lâpa
işte o an kalk ve bütün ışıkları kapa!
Sonra bir süre öylece sırtüstü uzan…
Gecenin umum sessizliğinde,
penceredeki
o bembeyaz karanlığın aydınlığında
sobanın üzerinde tısslayarak fokurdayan
geleneksel çaydanlığın,
lâpa
lâpa
ve masalsı yağan o yoğun karla
eşanlı gizli ritmini dinle…
Ve bütün çirkinlikleri
sisli bir duvak halinde, kışın
sevecen bir ana gibi örten
o bembeyaz örtünün yoğunluğunda
yalnızca o yaşanmışlıkları düşün…
Çok uzak bir zamanda
çok uzak ve yabancı bir diyarda
ve işte yine öyle yoğun ve yine
lâpa
lâpa
ve masalsı yağan bir karda
bilerek ve isteyerek bıraktım
yüreğimin bir parçasını…
Ben ki,
ne kadar çok kar gördüm
ne çok kar şarkısı yazdım!
Ve hâlâ kar diye üstelerim…
Tut ki üşüdüm, dondum
kardan adama döndüm,
bir o kadar daha bestelerim!