Murat Koçak   

  DRAMATİK ŞİİR 







ANA KARA



ANKARA GARI

Kayaş—Sincan banliyösü
uykusuz delileri bekler bekleme salonu
Doğu Ekspresi ne vakit gelecek
hareket memuru eskiyi düşünür çağ değişti hızlı tren çağı
kumanya paylaşılmaz
Doğu’ya gitmeli numarasız vagonlarda
deliler ve fakirler paylaşırlar
Karesi Ekspres ne vakit gelir diye sorar Kumrucu
nereden bilecek ki ekranlardaki geliş gidişleri
hareket memurunu arar işte oracıkta elinde işareti
Beyoğlu bağışla
Karesi Ekpres’e daha var mı
rötarlı 23.45 normali
üşüme içeri gir bana da bir kumru
üstü kalsın bir tane de salondaki felsefeci hanıma

hanımefendi hareket memuru yolladı afiyetle ye
teşekkürler dün gece kumrularla konuştum
geldiniz işte ne çok özlemiştim
çay ikram edeyim iki çay bardağım olacaktı
hah işte buldum yok yok vardı çay parası

geçenlerde bir delikanlı getirdi öğretmeni imişim babasının
ziraat mühendisi olmuş delikanlı da baba mesleğini okuyormuş
bu gece gitmeyin yarın gidersiniz
Ankara garı siz gibileri özledi bu gece biter kumrularınız
sabah gobit ekmeği İsmet Paşa’dan
arada kaybolurum meraklanmayın
bir tane daha parasını alın lütfen
oğlum hareket memuruna bırakır harçlığımı
tabii efendim buyurun verirsiniz
olmaz geliyor bile hareket memuru
anlaştığınıza sevindim bir tane daha aldım ben de özlemişim
bana da bir tane daha unutuyordum
diğer arkadaşlar da istiyorlar kaç tane kaldıysa bu da paraları
ağlama kumrucu felsefeci hanım çok mutlu
birazdan gelir göründü bile
benim yerime de uyu uykusuz günlerimdeyim
göçmeden yeryüzünden gelmene çok sevindim
oğlum bana inanmasa da hareket memuruna inanır
kırmadın erteledin gidişini şunu da örteyim de üşüme
sandalyelere alışınca yataktan rahat gelir
uyanırsın birazdan nasılsa Doğu Ekspresi saatinde

yorulmuşum farkına varamasam da iyi geldi uyku
birazdan ikinci perona yaklaşır hızlı tren
ana hat trenleri ikinci peronda
halk treni kaçırırım korkusuyla 1. Perona gelemiyor
numarasız yolcular istasyon çeşmesine koşar
izlerim sularını doldurduklarında mutluluk onların
hah işte sesi gel biz gidelim şuradan suları dolduralım
üç beş şişe dolduralım hepsine veremesek de yaşlılar koşturamaz
onlara veririz iyi ki geldin
her gece kumrular benden yorulmuştu
arada mola vermeli bu hareket memuru da iyidir
ben hiç biri ile konuşmam oğlum gelince temiz giysileri bekleme salonuna bırakır
kirlileri alır

geldi işte tam vaktinde 8. vagon numarasız
pencereden sarkanlara verelim
güzeldir Ankara Gar’ının suyu Elmadağ’ından
bey su verem para mı ne parası
nenem ne dedin sigara mı Samsun mu almıştım
parası mı boşver benim yerime de üfür

Ah ah içi gibi yaşayanlar azaldı
kumrularla herkes çekildikten
son tren gittikten sonra konuşurum

yıllardır ilk defa sen ile konuşuyorum
çok yıllar önce kuğulu park ile meclis arasında görürdüm
o vakitler benim de normal denilen hayatım vardı
kendinizle konuşmalarınıza kulak verir rahatsız etmeden dinlerdim
sonraları kaybettim izinizi
Ankara’ya yıllar sonra ilk kez geldim
okumayı bildiğim halde
savruldum okumaz oldum
kumruculuğa karar verdim
yıllar içinde geçtim ise de tren zamanı kadar kaldım
bugün duraksadım göreceğimi hissetim sizi
herkes beni deli diye es geçer
bu gece kaldığın için sağ ol
sen de sağ ol
hava soğuk bekleme salonuna gidelim

içlerini görmekten korkuyorlar
sığındıkları mükemmellikler sığ
canını acıtıyorlar doğanın
kazanım ölümlünün cinneti
deliliğe eremeyen özlüğünü anlayamaz kendiliğimiziz
kırgın atça sırtımızı dönebiliyoruz lehim taşlarıyız
birazdan Karesi gelir onlara su versek de almazlar
güvensizdirler son trendir
sonrakiler yük 7. yoldan geçerler
güvenlik gelirse aldırma
“tercihli deli”lerine ses etmezler
kumrularıma gideyim
az öne atılmış simitleri toplamıştım konuşurum da

Karesi yarın gece bineceğim
yersizliğimi kimselere deme
mülkiyet insanın fay hattı
kardeş kardeşe oğul babaya düşman
tutkuyu sevileştiren gar saati
banliyö zamanı uyanmak üzere sırtımı dönüyorum
uyandırır kumrular değil mi

uyandın mı
gobit ekmeğini ismet paşadan
oradaki fırının ki başka olur
gardan direk yukarı
heykele gelince sola dön maliyeyi geçince ilk sağ
değişmemiş demek ki çocukluğumda da ordaydı
yumurtaları da Hergele’den Denizcilere çıkan arada yumurtacı
annemin yumurtacısı demek duruyor hâlâ
öyleyse hali demeye gerek yok

ne çabuk gittin geldin yumurtaları bile kaynatmışsın
birlikte yeriz diye simit de aldım
sonrasında da kumruları hazırlarım alışmak tehlikeli
bizim alışkınlığımız yaşam
çay da yeni demlenmiştir geliyorum hemen
simitler de ne güzel kokuyor

Ankara bağrımızdaki bozkır
ses yitik harfler melankoli
alın teri çayın buğusu susamlı tavuk

gitmeden görebildim iyi ki
hiç bilmediğim yerlere kaybolacağım
dağıldık ikimizde çayları daha fazla soğutmayalım

gobit ekmeklerini anlaşılan çok almışsın
onları hazırlarken dolaşayım yokluğun dili gözlerdir
sözsüz kalır eller

ne güzel şiir yazar gibisin anlaşıldı enfes oluşları
konuşma yaz yaşa duruşunla
arkadaşlar çok beğendi öğleye 15 tane çıkar değil mi
rahat ol kimse sana seslenmez
istasyon müdürü de öğleye sende
biletini alma yerini ayırttık demiryolcu payımızdan
nerde inmek istersen orada in bu kadarını kabul eyle

hayat döküldü payımı aldım
kaçımız çocukluğunu saklar yaşam aralığında
yollara düşüşümü ben(d)im bilir
sınar esaret insanı bilinmezlikle

                                                                        …/ sürecek

Nisan - Kasım 2013, Bahçedere


dizin    üst    geri    ileri  


 

 

 SÜJE  /  Murat Koçak  /  sekiz ocak iki bin on dört      16