beyaz adamın yükü sarı tenli kadının ruhundan ağır
ve oradaki resim yeni bir şey söylüyor
aşkın yüzüne vuran kırmızı alevlerle
ağzımızdan düşüyor yerli öfke evlerimiz kadar
odalarımız da boş kaldı duvarlarımızda ot
şiir değişti
müzik değişti
söz değişti
masallarımız da anlatılmaz oldu
beyaz adamların yüküyle süslendi yalancı baharlarımız
sarı tenli kadınların bahçelerinde şarkılar söyledik
farklı şarkılarla yağmurlar değişti
gök değişti
toprak değişti
kan olduk sınırsız düşüşlerin boşluğunda
üstümüze düşkünlüğün renksiz gölgeleri düştü
deniz tükendi
dil tükendi
göz köreldi bahçemizde bülbüller öterken
gördüklerim ve her gün gördüklerim
eyvah
kör değil uyuyoruz hala
sınırsız bir düşüşün boşluğunda
ezilmişliğin yankısı gök gürültülü
doğuyum ben
doğusun
doğunun fısıltılı koridorlarında geçirdik korkuyu
sözcüğü uzun cümleyi kısa tuttuk
doğuyuz biz
cehalet ve ahmaklık için hayatıma borçluyum
geçmiş zamanlarda yaşanan baba-oğul ilişkisiyiz
doğumsun
biraz türküm biraz resmim ve çokça kırmızımsın siyah ile
seslerin labirentinde bulduk sözcüklerimizi
gözleyen ruhumuz inleyen harflerle içimize düştük
sustuk her şeyin adıyla
dilimize dil
dilde kan bırakana kadar hiçliğin adıyla sustuk
doğumsun içindeyiz ve bir halk kadar yalnız
II.
sokaklarında adımlarımızın sessizliği
köle olduk köle kaldık bir mana içinde
kaderi sildik ve siktik dokunan yanlarımızdan
sana geldik kavimler öncesi kervan tozu olduk
bu resmi biz yaptık bir daha yaparız yıka yıka
biz acıyı gönül eyledik hediyemizdir şahlara
yaşarken öldük nerede ağlayacağımızı bilir olduk
gücün ve kanın sözcükleridir bizde kar şarkıları
toprağında kimin hikayesi var eyvallah biliriz
hikaye size bıraktığımız kan tozudur
doğuyuz biz
boşuna değil yaptınız resimlere gülüşlerimiz
yeni süslerle gelen kar yeni şarkılar söyletiyor ağrılarımıza
bak nasıl da düşeceksin mevsimlerinden
kış bile yağmur bile sıçacak ömrüne
anlatma
gösterme
sessizliğimiz farklı şarkılar söyler oldu
denizin tüyüyüz kumun ve dağların inadıyız
ufukta kaybettiğiniz doğu biziz
içinize düşen gölgelerin korkusu şekilsiz
yarın bize yakın size hep uzak çünkü biz doğuyuz
halksız ve haklı bir dehşetin parmaklarıyız
dünyayı öldüren rüzgarlarla büyüdük
gitmeniz gerekiyor gitmeniz
gitmeniz gerekiyor yaşadığımız hayatlara
yaşattığınız ölmelere kalmanız gerekiyor
dünyanın doğusu halktır etrafınız sarılıyor
sesimizi değil sesiniz kısılıyor yaptıklarınızla
siz beyaz insan siz az insan kaldınız
sarı tenli kadının hikayesi yaşadıklarımız
eski ezgilerimizle gece çöken korku çocuklarımızın şarkısıyız
bizi unutma biz doğuyuz rüzgar içimizde
gün ışığı görür
ışıksız yersiz ve zamansız
rüyada ve karanlıkta
toprağı üstümüze aldık
sessiz göğün altında yürüyoruz
gök biziz
toprak biziz
su biziz
ay ve güneş size düşmez
kabuklu bir örtümüz var zar kadar ince
cam kadar keskin soğuk kadar sinsi
dilsiz gibi gömülüyorsunuz günlerin kül renkli ışıklarına
güneşi ve pencereyi aynı seviyede tuttuk
doğuyuz biz
size doğuda ölmeyi fısıldıyoruz denizin gri ufkunda
kumun sarısında size ölmeyi gösteriyoruz
dağların kızaran siyahlarında
doğuyuz çanakkaleli melahat kadar
bezik oynayan kadınlar ve dünyayı bin parçaya bölen aşk kadar