ŞİİR

Tanzer Cereb   







TANRILARIN SOFRASI


Daha önce hiç atamadığım,
O kocaman çığlıktan sonra
Aslında hep bildiğim ama bulamadığım
O, hiç bir yere gittim.
Hiç kimse olarak.
Anlatılmayan ve anlaşılmayan,
Kelimeleri bulmaya.

Buldum!

Hemen gittim ve hemen buldum.
Hiç birinizin göremediği ışık oradaydı.
Ve ışığın altında,
Tanrıların yumruk büyüklüğünde sofrası...
Hiçlikte ezilmiş üzümler vardı, billur kadehlerde.
Günah desenli masa örtüsü, ışık renginde.
Buruşuk bir pembe süzüldü kamaşan gözlerime.
Tanrılar, hiç bir şey söylemediler.
Beni gördüler oysa,
Daha önce de görmüşlerdi.
Beni hiç görmediklerini zannettiğim zamanlarda.
Hiç anlamadığınız kelimelerle seslendim onlara.
Hiçlikte, kadeh tokuşturan tanrılara.

Duydular!

Zaman kadar uzun masanın buruşuk örtüsü,
Nasıl düzeldi bilmiyorum.
Ayakları olmayan sandalyeler,
Ellerini uzattılar,
Benim kadar uzağa.

Yakınlaştım!

Ben bir hiçim diye, bağırdım.
Siz, anlamazsınız tabi, bunu
Ama orada, onlar anladı.
Biliyorum!
Çünkü, önce mavi bir buluta sardılar beni.
Sonra, masadan, bir parça ışık aldılar.
Kapandı kamaşmış gözlerim.
Kirpiğimin ucunda çırpındı fani güneş.
Hodor'un gözlerinden doğdu Selena.
Kükreyerek uyandı, daha önceden yaşamış birisi.
Sol memenin altında ki cevahirden söz etti.
O da tanrıların sofrasını görmüştü demek.
O sesle, görmediğim ama bildiğim kalbime uyandım.

Onlardan öğrendim ışık rengi kelimeleri
Ve şimdi
Işığı şiir şiir söylemeyi.


dizin    üst    geri    ileri  

 



 28 

 SÜJE  /  Tanzer Cereb  /  otuz mayıs iki bin on yedi   / 22