"ille de görmek için mi beklenir güzel günler,
beklemek de güzel
"




CHE


Bir sesti O
Bütün sesler içinde ayrı
Yürü diyen bir ses
Savaş diyen bir ses
Katıl diyen bir ses

Dağlar yadırgamaz en yüksek sesi
Sesi dağlara uygundu

Elleri vardı akan
Durmaya okşamaya alışamayan
Çiçekten sudan yapraktan
Kaleme silâhlara açılan
Elleri sesine uygundu

Saklardı kentin sevincini avuçlarında
Saklardı bir sıcaklığı
Geleceğin güneşini andıran

Hey Hey Hey
Kaç Köroğlu birden göçtü
Kaç Dadaloğlu indi dağdan
Kaç ırmak durdu kaç yıldız aktı
Düştü yere kaç bin tüfek

Gün gelecek Gün gelecek
Bir köyde yağmur dinecek
Çocuklar güneşte sevinecek
Yolu açık Guevara'nın

Yolu açık Guevara'nın
Çocuklar kadar kim bilecek
Yürüyecek Yürüyecek

Evimize konuk olsa
Yolu da var gidilecek
Sesler ışıklar dursa
Yolu da var gidilecek

Gün gelecek Gün gelecek
Yolu da var gidilecek



 ͠    ͠    ͠    ͠



VİETNAM

                    Vietnam için yazmadın dedi Akşit
                    Vietnam için şiir yazılmaz
                    Vietnam için döğüşülür
                    Vietnam için ölünür


Yapraktan kömür
Kirpikten kül
Gözlerin yandığı Vietnam

Dağ ol dağlarına katıl
Başak ol
Tüfek ol çatıl
Tuz ol ekmeğini bansın
Göreyim

Ağlamayı bilmiyor Vietnam
Şiir ne ki
Gözyaşı
Çocuklar doğmadan öldürülüyor
Git Vietnam'da ana ol


 ͠    ͠    ͠    ͠



SESLERİN AYAK SESİ

Kırlangıçlar dönecek yakında
Açılacak onurlu kapıları
Haziran sabahlarının
Ağırdan

Yer gök deniz nasıl bak
Birbirine karışacak
Çiçekler başı çekecek hey Nice
Sonra çocuklar
Balonlar uçurtmalar bulutlar ellerinde
Ardından
Beyazlar kırmızılar kayıklar
Haydiii
Yeşilde mavilikte

Ayak sesleri var başka işiteceksin
Bizlerin ayak sesinden
Toprağın var suların var ağaçların var
Günlerin gecelerin
Sözlerin biçimlerin ayak sesleri
Ayak sesleri elele
Ayak sesleri kıyamet gibi
Işığın ayak sesi
Gölgenin ayak sesi
Seslerin ayak sesi

Çocuğum ilk ağızda bunları belle


 ͠    ͠    ͠    ͠



KEDİ AKLI

Bir diyeceğim yoktu hüzünden yana
Yıpranıyordu kötü kadınlarda aşkım pis karanlıklarda
Yetmiyorum yeni insanlara yetişemiyordum
Ölür kalırdım belki de sokak aralarında bir kenarda
Kimin umurunda dedi ama kendimi inandıramadım buna da
Yakışmıyordum eski pencerelere yosunlu sulara
Ölür kalırdım belki de sokak aralarında bir kenarda
Uyandırılacak çocuklarım vardı uyuyorlardı uykularında

Çok mu yaşamıştım az mı ölmek hakkım mıydı yıl varken akşamlara
Bu kedi nerden çıktı demeyin kapı aralıktı ben bıraktım da
Okşayacak bir şey ister ellerimiz kendi sıcaklığında
Yıpranıyordu kötü kadınlarda aşkım pis karanlıklarda

Ne iyi etmişim aldım düşündüm kedilerin yarı ak yarı kara aklında
Kedi işte kedi boğuyordu yavruyu engel görünce aşkında
Çekilmemişti denizlerim
Döndüm hırpalanmış geceden dayanıklı aydınlıklara
Ağlanır kedi yavruların çocuksuz anaların arasında
Bu kedi nerden çıktı demeyin kapı aralıktı ben bıraktım da
Uyandırılacak çocuklarım vardı uyuyorlardı uykularında
Ne iyi etmişim uyur uykularında


 ͠    ͠    ͠    ͠



SAAT SEKİZİ GEÇ VURDU

Kime ne desem
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum

Düşünmeden biliyordum deniz ılıdı
Dökülen çelik katı
Yürüyenler yanyana

Yüzümü güneşte dinlendirsem
Dağın dağ olduğunu bilsem ovanın ova ağacın ağaç
Kurtulurdum

Çok köprülü sular gibi git git bitmedi
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum

Saat sekizi geç vurdu
Giden gitmiş hüznü ayaklandırmak boşuna
Düşünmeden biliyordum


 ͠    ͠    ͠    ͠



YOL YORGUNU

Bana bir türkü öğretsen
Ayın aydınlığında söylesem
Gecenin karanlığında söylesem
Yağmur yağınca söylesem
Toprak uyanınca söylesem
Bana bir türkü öğretsen

Bana bir türkü öğretsen
Beraber olunca söylesem
Ayrı kalınca söylesem
Seni unutunca söylesem

Bana bir türkü öğretsen
Geldiğim yerlere er geç dönebilsem
Sevebilsem her şeyi yeniden sensiz
Sensiz vazgeçebilsem
Gece demesem gündüz demesem
Kimseleri dinlemesem
Hem yürüsem hem söylesem
Hem söylesem hem yürüsem


 ͠    ͠    ͠    ͠



YOL GİDER AH NASIL DA

De bana
Anlat hadi
Kaç
Kaç kez
Gönül gözüyle gördük
Can kulağıyla dinledik ki

Ah çın çın nasıl da güzel
Bir aydınlık
Beklenmedik bir zamanda
Beklenmedik bir yerde

Önümüzde
Arkamızda
Her yerde

Bir ses
Seslenen bir ses
Adımızı

Bir selam
Bir merhaba

Trende
İskelede
Durakta

Uzakta
Ah uzakta
Ah Bozcaada/Tenedos'ta

Bir şarkının ilk sözlerinde
Bir martının son sözlerinde

Ay saklanır bir buluttan bir buluta
Göz kırpar
Erken sabahların
Kurnaz yıldızı
Suda
Düşen yaprak ah nasıl da
Ah çın çın suda
Akarken

Kibrit nerede derken
Bir dergiye bakarken
Kuşluk vakti
Kapımızı kaparken
Sokaklar
Bakakalır
Kırlangıçlar çocuklar da
Ah çın çın nasıl da güzel
Yol gider ah nasıl da

Kartal bulutlardan inerken döne döne
Ah ikindi sessizliği
Nasıl da çınlar ikindi sessizliği
Yazların ovasında

Küüüt küt vurur
Açık kanadı penceremizin
Küüüt küt

Nasıl da aydınlanır su
Ah nasıl da aydınlanır
Çın çın içimizde

Takırdar durur
Tek ayak üstünde leylek
Takır takır
Takır takır


 ͠    ͠    ͠    ͠



31 Ekim 1964

Suç kanıtı karanfiller beyazdı
Savcı söyledi yazıcı yazdı

Kanlı bir gömlek değildi
Tüfek tabanca bıçak
Karanfildiler

Karanfildiler hem de beyaz
Alındılar durdukları yerden
Açık alandan güneşten
Evlerin bulutların önünden
Yakalandı götürüldüler
Kırk karanfildi kırkı da

Uçtu gitti
Aydınlık düşleri toprak saksıların
Yağmur sonlarının sevinci
Yazlardan inen sıcak
Sorguda duruşmada

Karanfildiler hem de beyaz
Kırk karanfildi kırkı da beyaz


 ͠    ͠    ͠    ͠



DAYANILMAZ

Gözlerini ölüm bürüdü onların
korkulu rüyalarda uyanıyorlar uykularından.

Günden güne daha cana yakın
günden güne daha yaşanacak hale gelsin diye
her gün daha sağlam
daha usta
daha kahraman ellerle onarılan yeryüzü
eskisinden dar geliyor onlara
eskisinden düşman.

Ne günün ilk ışığı
ne balık sürülerinin ışıldaması suda
ne güneşe uzanan dal
ferahlık vermiyor içlerine.

Çalınan insan emeği yaşatmaz oldu
korkulu rüyalarla uyanarak uykularından
korkunç kararlar verdiler.

Karşı koymazsak eğer
tehlikededir günlük ekmeğimiz
bacamızın tütmesi tehlikededir
evimiz, aşkımız, çocuğumuz
pencerede saksı
kitap sevgisi, insan sevgisi
tehlikededir.

Gözlerini ölüm bürüdü onların
uyumak, uyanmak tehlikededir,
tehlikededir çiçek koklamak
bardakta su, ateşte yemek
bahçede güneş tehlikededir.

Tehlikededir gözbebeklerimiz
Adana'nın pamuğunu yabancılar işliyor
dokuma tezgahları tehlikededir.
İzmir'in üzümü, fındığı Giresun'un
Samsun'un tütünü tehlikededir.
Kapanıyor fabrikalar birer birer
varımız yoğumuz tehlikededir.

Fakat korkunç kararlara ve tehlikelere aldırış etmeden
boy atan başakların şarkısı devam eder
topraktan güneşe avaz avaz.
Çatlayan tohumdaki yaşamak arzusu
her zaman galip, her zaman hür,
dağlardan akan suyun sevinci
her zaman genç, delikanlı
kabına sığmaz...

Dayanılmaz
çocuğunu emziren ananın şefkatine
-yırtıcı, derin-
hilelere, ölümlere karşı gelir
memedeki çocuğun iştahı,
kudreti sonsuz,
dayanılmaz.

Ve sen gözbebeğim
sen erkek sesinle
"İşsiz kalmasın insanlar, öldürmeyelim birbirimizi." dersin
milyonların içinden
milyonlardan ve gün ışığından uzağa götürülür,
işkence görür,
hapis yatar,
sürgün edilirsin;
sevilecek şeyler değilse de bunlar
DAYANILIR...

Halbuki günden güne yaşanacak hale gelen yeryüzünde
toprağın ve insanoğlunun ümitle yarattığı her şey
çatlayan tohum, akan su,
ana şefkati, çocuk iştahı, insan tahammülü,
hayatı öven şiir,
kardeşliği söyleyen şarkı,
mücadele eden resim,
ve emekçinin yüreği, elleri, hasreti
harbe ve ölüme karşıdır
DAYANILMAZ...






Arif Damar

1925 yılında Çanakkale/Gelibolu'da doğdu. Şiir yazma serüveni ortaokul dönemlerinde başladı. İlk şiiri henüz 15 yaşındayken yayımlandı ve edebiyat çevrelerince ilgiyle karşılandı. Daha sonraları Ant Dergisi'nde yer aldığı şiirlerle adını duyurdu. Dergilerde "Arif Barikat", "Arif Hüsnü" ve "Ece Ovalı" takma adlarını kullandı. 1951 Eylül'ünden 1952 Mart'ına kadar Türkiye Komünist Partisi öncülüğünde çıkan Yeryüzü adlı kültür dergisi'nin yönetiminde yer aldı. 15 Kasım 1951’de yayımlanan 'Dayanılmaz' adlı şiirinin ardından gizli örgüt üyesi olduğu suçlamasıyla 5 Aralık 1951’de tutuklandı ve 2 yıl cezaevinde tutulduktan sonra delil yetersizliğinden beraat etti. 1956'da yayımlanan 'Günden Güne' adlı kitabı, basımından 5 ay sonra toplatıldı, yargılandı ve bu yargılama da beraatla sonuçlandı. 1969'da Yeryüzü Kitabevi'ni kurdu ve yönetti. Yayınevinde yasak yayın bulundurduğu gerekçesiyle 1982'de üç ay hapis cezasına çarptırıldı. 1984 yılında yayınevini kapatarak tüm zamanını yazmaya ayırdı. Arif Damar, eleştirmenlerce bir dönem "Toplumcu Gerçekçi Yazın", bir dönem de "İkinci Yeni" kalıplarına sokulmaya çalışılsa da onun şiiri, kalıpları kıracak denli geniş bir yelpazeyi kapsar. Damar, 2010 yılında, İstanbul'da yaşama veda etti.


Çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.

Şiirler Kaynakça

* Kedi Aklı, 1959
* Saat Sekizi Geç Vurdu, 1962
* Seslerin Ayak Sesleri, 1975,
Cem Yayınevi
* Günden Güne, 1986, Cem Yayınevi


Bilgilendirme : 'Nitelik Kuşağı' sayfasındaki alıntılar, tanıtım amaçlı ve kaynak gösterilerek kullanılmış olup, ürünlerin tüm kullanım hakları © yasal temsilcilerine aittir.



içindekiler    üst    geri    ileri   




 53