ÖYKÜ

Ayşe Korkmaz  






 
Güneş Çocukları


İlham perisi flütünü üfledi. Notalar ressamı harekete geçirdi. Keşfedilmemiş koskoca bir evren vardı tuvalde. Her fırça darbesi bu evrene yapılan başka bir yolculuktu. Mi sesiyle yaptı çıkışını. Ressama güvenli bir ortam hazırlayarak yaratıcı gücün sınırlarını zorlamak istedi. Paletine sarı doldurdu ressam. Uzak bir noktaya güneşi çizdi. Hayata dair büyük umutları vardı güneşin. Çevresine gönderdiği ışınlar yeni yaşamların başlangıcı olacaktı.

Fazla zamanımız kalmadı. Ölüm bizim için artık kaçınılmaz. Bir keskin bıçak hayatla olan bağımızı koparacak. Sonra sonsuza dek susacağız. Öldüğümüzü kimse duymayacak. Gelişimiz gibi sessiz olacak gidişimiz. Korkmuyoruz. Gerçeklerle yüzleşmeyi biliyoruz. Elimizden gelen her şeyi yapmış olmak acımızı büyük ölçüde hafifletiyor.

Fa sesi ressama iyimser bir duruş sağladı. Sarıyı maviyle karıştırdı. Yeşil renk tuvali dengeledi. Geleceğe uzanan yeşil bir yol yaptı. Bu gizemli yolun her iki tarafında ağaçlar karşılıklı vardı. Geçecek olanları kutsarcasına birer bilge olgunluğunda dallarını aşağı doğru eğdiler.

Bizbir grup bilim insanıyız. Bütün yanlışlarımızın bedelini ödedik. Birbirimize ve çevremize verdiğimiz zararların bedelini hep birlikte ödedik. Hırs, öfke ve rekabet kavgalarıyla heba oldu yıllarımız. Daha fazla utanç duymamak adına her şeyi geride bırakıp kendimize ve tüm insanlığa yeni bir sayfa açmak istedik. Bu iş için dünyadan milyonlarca ışık yılı uzakta Helios adını verdiğimiz bir gezegeni seçtik.

İlham perisi sol sesini üfledi. Bu ses ressamda sınırsız bir özgürlük hissi uyandırdı. Paletine mavi doldurdu. Gökyüzüne uzanan mavi dağlar çizdi. Sağlam duruşlarıyla çok uzaktan bile fark edilebiliyorlardı.

Yıllar süren yorucu ön çalışmalar sonucu Helios’da yaşayabileceğimize karar verdik. Sömürünün cilalanıp pazarlandığı, yaşam kaynaklarının tüketildiği, çirkin hesaplarla insanın insana düşman edildiği Dünya’dan hızla kaçtık. Bizim gibi düşünen az sayıda kişiyi ırk, dil, din, mezhep gözetmeksizin yanımıza aldık. Bu bulutsuz göklerin altında sonuç ne olursa olsun geri dönmeyeceğimize dair ant içtik.

La sesi ressamı karamsar yaptı. Maviyle siyahı karıştırdı tuvalinde. Dağların önünden akıp giden lacivert bir nehir çizdi. Nehrin suları dingindi. Akmaktan yorulmuştu belki. Ya da bütün mekânlara ulaşmış bütün görevlerini tamamlamıştı. Yeşil yol bu nehrin önünde son buluyordu.

Dünya’nın doğal dengesi bozulmuş, toprak pas rengi bir görünüme bürünmüştü. Deniz seviyesinin yükselmesi sonucu birçok ülke su altında kalmıştı. Bazı bölgelerde insanlar sıcaktan ölüyor; depremler, kasırgalar ve bulaşıcı hastalıklar gitgide artıyordu. Ama en büyük dram güneşin küsmesiyle gerçekleşmiş, dünya uçsuz bucaksız bir karanlığa gömülmüştü.

Si sesi ressamım bilinçaltındaki nevrotik duyguları harekete geçirdi. Maviyle kırmızıyı karıştırdı paletinde. Tuvalin en altına boylu boyunca loş, ışıksız,mor bir kuşak yaptı. İntihar eğilimli insanlar çizdi. Korku ve stres içinde her biri ayrı bir yöne koşuyor, yitirdikleri yaşamın matemini tutuyorlardı. Saygısız ve kaba kişilikleri yüzünden diğer insanlarla bir bütün olamayacaklardı. Bu bölümü resimden yatay bir çizgiyle ayırdı.

Yetkililer artık karar vermek durumundaydılar. Ya başka gezegenlerde yeni yerleşim yerleri kuracaklar ya da Dünya’yı yeniden yaşanır hale getireceklerdi. Birkaç gezegen bulundu. Ama hiçbiri insan organizmasının uyum sağlayabileceği kapasitede değildi. Herkes üstü enerji kalkanları ile örtülü alanlara toplandı. Dünya’da her şeyi sıfırlayıp yeni bir yaşam oluşturulacaktı.

Do sesini üfledi ilham perisi. Ressam tutkuyla devam etti resmine. Kafasında alev alev başlangıçlar vardı. Paletini kırmızıyla doldurdu. Nehrin üzerinden geçen kızıl bir köprü yaptı. Çarpıcı görünümü, sağlamlığı ve yoğun enerjisiyle ayakları yerden kesecek güçlü bir önder gibi yeni bir hayatın kapısını aralayacaktı.

Biz bütün bu çabaların işe yaramayacağını düşünüyorduk. Yeni bir hayata başlamak için öncelikle bilinçli bireyler yaratılması gerekliydi. Güneşe âşıktık. Özgürlük, eşitlik ve adaleti savunuyorduk. Hiç kimsenin birbirini yönetmediği, ekonomik ve politik anlamda herkesin eşit olduğu, sınıfsız bir toplum istiyorduk.

İlham perisi bu kez re notasını seçti. Ressamı hareketlendirmek, tuvale canlılık vermek istedi. Sarıyla kırmızıyı karıştırdı ressam. Yüksek hedefler vardı kafasında. Yeşil yolun önüne el ele tutuşmuş turuncu insanlar çizdi. Yüzlerinde kocaman birer tebessümle halka oldular. Bir avuç insan milyonlarca insana dönüştü. Onların mutluluğu neşesine neşe kattı ressamın.

Helios çifte güneşi, kızıl atmosferi ve yeşil denizleri ile tam düşlediğimiz gibi bir gezegendi. Toprağı zehirli maddelerden temizleyip yapay gıdalarla zenginleştirerek tarıma öncelik verdik.

Yaşamımızı etkileyebilecek olumsuzlukları büyük ölçüde çözmüştük. Ancak aylar sonra bizi çaresiz bırakan, önemli bir sorunla karşılaştık. Gezegen yüzeyindeki yoğun demirin oluşturduğu manyetik alan organizmalarımızı reddediyordu.

Kendimizi her geçen gün çok daha yorgun hissetmeye başladık. Zayıfladık, rengimiz soldu, ayakta duramaz hale geldik. Kısa bir süre sonra öleceğimizi biliyorduk. Artık ışığını yüzümüzde hissettiğimiz parlak güneşler bile hayatta kalmamızı sağlayamazdı.

Re sesinin verdiği can çekişme duygusu ilham perisini yeniden harekete geçirdi. Yedi nota sonunda hikâye bitmiş olmalıydı. Ama bu son onu tatmin etmedi. İkinci kez mi sesini verdi. Böylece dizi tamamladı. Paletine sarı doldurdu ressam. Dağların arasındaki güneşin yanı başına ikinci bir güneş çizdi. Sarı başaklar verdi turuncu insanların ellerine. Emin adımlarla güneşe doğru yola çıktılar.

İlham perisi ve ressam uzun uzun incelediler resmi. Notalar renge, renkler enerjiye dönüşmüş; hikâye bitmişti. Resmin içinden sessizce geçip tuvalin derinliklerinde kayboldular.

Pişman değiliz. Her şeyi insanlık için yaptık. Ölüm pahasına da olsa dünyaya dönmeyi aklımızdan geçirmedik. Gezegene uyum sağlayamama olasılığını daha önce düşünmüştük. Hiçbir şeyi şansa bırakmadık. Uygulayabileceğimiz bir kriz planı mevcuttu.

Anne karnına benzer yapay ortamlar geliştirdik. Genlerimizden bütün olumsuz özellikleri çıkarıp yeni ceninlere kodladık. Organizmalarını manyetik alana uyarladığımız iki düzine bebek Helios’da yaşamlarını devam ettirmekte. Onlar belli bir olgunluğa ulaşınca makineler devre dışı kalacak. Sonraki yaşamlarını düzenlemeleri için yapmaları gereken her şey hafızalarında yüklü. Bu kusursuz koloninin adı Güneş Çocukları olacak. Güneş uğruna ölen bizler yerimizi Güneş Çocukları’na bırakıyoruz.


içindekiler    üst    geri    ileri   



 11