İlham perisi flütünü üfledi. Notalar ressamı harekete geçirdi.
Keşfedilmemiş koskoca bir evren vardı tuvalde. Her fırça darbesi bu
evrene yapılan başka bir yolculuktu. Mi sesiyle yaptı çıkışını. Ressama
güvenli bir ortam hazırlayarak yaratıcı gücün sınırlarını zorlamak
istedi. Paletine sarı doldurdu ressam. Uzak bir noktaya güneşi çizdi.
Hayata dair büyük umutları vardı güneşin. Çevresine gönderdiği ışınlar
yeni yaşamların başlangıcı olacaktı.
Fazla zamanımız kalmadı. Ölüm bizim için artık kaçınılmaz. Bir keskin
bıçak hayatla olan bağımızı koparacak. Sonra sonsuza dek susacağız.
Öldüğümüzü kimse duymayacak. Gelişimiz gibi sessiz olacak gidişimiz.
Korkmuyoruz. Gerçeklerle yüzleşmeyi biliyoruz. Elimizden gelen her şeyi
yapmış olmak acımızı büyük ölçüde hafifletiyor.
Fa sesi ressama iyimser bir duruş sağladı. Sarıyı maviyle karıştırdı.
Yeşil renk tuvali dengeledi. Geleceğe uzanan yeşil bir yol yaptı. Bu
gizemli yolun her iki tarafında ağaçlar karşılıklı vardı. Geçecek
olanları kutsarcasına birer bilge olgunluğunda dallarını aşağı doğru
eğdiler.
Bizbir grup bilim insanıyız. Bütün yanlışlarımızın bedelini ödedik.
Birbirimize ve çevremize verdiğimiz zararların bedelini hep birlikte
ödedik. Hırs, öfke ve rekabet kavgalarıyla heba oldu yıllarımız. Daha
fazla utanç duymamak adına her şeyi geride bırakıp kendimize ve tüm
insanlığa yeni bir sayfa açmak istedik. Bu iş için dünyadan milyonlarca
ışık yılı uzakta Helios adını verdiğimiz bir gezegeni seçtik.
İlham perisi sol sesini üfledi. Bu ses ressamda sınırsız bir özgürlük
hissi uyandırdı. Paletine mavi doldurdu. Gökyüzüne uzanan mavi dağlar
çizdi. Sağlam duruşlarıyla çok uzaktan bile fark edilebiliyorlardı.
Yıllar süren yorucu ön çalışmalar sonucu Helios’da yaşayabileceğimize
karar verdik. Sömürünün cilalanıp pazarlandığı, yaşam kaynaklarının
tüketildiği, çirkin hesaplarla insanın insana düşman edildiği Dünya’dan
hızla kaçtık. Bizim gibi düşünen az sayıda kişiyi ırk, dil, din, mezhep
gözetmeksizin yanımıza aldık. Bu bulutsuz göklerin altında sonuç ne
olursa olsun geri dönmeyeceğimize dair ant içtik.
La sesi ressamı karamsar yaptı. Maviyle siyahı karıştırdı tuvalinde.
Dağların önünden akıp giden lacivert bir nehir çizdi. Nehrin suları
dingindi. Akmaktan yorulmuştu belki. Ya da bütün mekânlara ulaşmış bütün
görevlerini tamamlamıştı. Yeşil yol bu nehrin önünde son buluyordu.
Dünya’nın doğal dengesi bozulmuş, toprak pas rengi bir görünüme
bürünmüştü. Deniz seviyesinin yükselmesi sonucu birçok ülke su altında
kalmıştı. Bazı bölgelerde insanlar sıcaktan ölüyor; depremler, kasırgalar
ve bulaşıcı hastalıklar gitgide artıyordu. Ama en büyük dram güneşin
küsmesiyle gerçekleşmiş, dünya uçsuz bucaksız bir karanlığa gömülmüştü.
Si sesi ressamım bilinçaltındaki nevrotik duyguları harekete geçirdi.
Maviyle kırmızıyı karıştırdı paletinde. Tuvalin en altına boylu boyunca
loş, ışıksız,mor bir kuşak yaptı. İntihar eğilimli insanlar çizdi. Korku
ve stres içinde her biri ayrı bir yöne koşuyor, yitirdikleri yaşamın
matemini tutuyorlardı. Saygısız ve kaba kişilikleri yüzünden diğer
insanlarla bir bütün olamayacaklardı. Bu bölümü resimden yatay bir
çizgiyle ayırdı.
Yetkililer artık karar vermek durumundaydılar. Ya başka gezegenlerde yeni
yerleşim yerleri kuracaklar ya da Dünya’yı yeniden yaşanır hale
getireceklerdi. Birkaç gezegen bulundu. Ama hiçbiri insan organizmasının
uyum sağlayabileceği kapasitede değildi. Herkes üstü enerji kalkanları
ile örtülü alanlara toplandı. Dünya’da her şeyi sıfırlayıp yeni bir yaşam
oluşturulacaktı.
Do sesini üfledi ilham perisi. Ressam tutkuyla devam etti resmine.
Kafasında alev alev başlangıçlar vardı. Paletini kırmızıyla doldurdu.
Nehrin üzerinden geçen kızıl bir köprü yaptı. Çarpıcı görünümü,
sağlamlığı ve yoğun enerjisiyle ayakları yerden kesecek güçlü bir önder
gibi yeni bir hayatın kapısını aralayacaktı.
Biz bütün bu çabaların işe yaramayacağını düşünüyorduk. Yeni bir hayata
başlamak için öncelikle bilinçli bireyler yaratılması gerekliydi. Güneşe
âşıktık. Özgürlük, eşitlik ve adaleti savunuyorduk. Hiç kimsenin
birbirini yönetmediği, ekonomik ve politik anlamda herkesin eşit olduğu,
sınıfsız bir toplum istiyorduk.
İlham perisi bu kez re notasını seçti. Ressamı hareketlendirmek,
tuvale canlılık vermek istedi. Sarıyla kırmızıyı karıştırdı ressam.
Yüksek hedefler vardı kafasında. Yeşil yolun önüne el ele tutuşmuş
turuncu insanlar çizdi. Yüzlerinde kocaman birer tebessümle halka
oldular. Bir avuç insan milyonlarca insana dönüştü. Onların mutluluğu
neşesine neşe kattı ressamın.
Helios çifte güneşi, kızıl atmosferi ve yeşil denizleri ile tam
düşlediğimiz gibi bir gezegendi. Toprağı zehirli maddelerden temizleyip
yapay gıdalarla zenginleştirerek tarıma öncelik verdik.
Yaşamımızı etkileyebilecek olumsuzlukları büyük ölçüde çözmüştük. Ancak
aylar sonra bizi çaresiz bırakan, önemli bir sorunla karşılaştık. Gezegen
yüzeyindeki yoğun demirin oluşturduğu manyetik alan organizmalarımızı
reddediyordu.
Kendimizi her geçen gün çok daha yorgun hissetmeye başladık. Zayıfladık,
rengimiz soldu, ayakta duramaz hale geldik. Kısa bir süre sonra
öleceğimizi biliyorduk. Artık ışığını yüzümüzde hissettiğimiz parlak
güneşler bile hayatta kalmamızı sağlayamazdı.
Re sesinin verdiği can çekişme duygusu ilham perisini yeniden harekete
geçirdi. Yedi nota sonunda hikâye bitmiş olmalıydı. Ama bu son onu tatmin
etmedi. İkinci kez mi sesini verdi. Böylece dizi tamamladı. Paletine sarı
doldurdu ressam. Dağların arasındaki güneşin yanı başına ikinci bir güneş
çizdi. Sarı başaklar verdi turuncu insanların ellerine. Emin adımlarla
güneşe doğru yola çıktılar.
İlham perisi ve ressam uzun uzun incelediler resmi. Notalar renge,
renkler enerjiye dönüşmüş; hikâye bitmişti. Resmin içinden sessizce geçip
tuvalin derinliklerinde kayboldular.
Pişman değiliz. Her şeyi insanlık için yaptık. Ölüm pahasına da olsa
dünyaya dönmeyi aklımızdan geçirmedik. Gezegene uyum sağlayamama
olasılığını daha önce düşünmüştük. Hiçbir şeyi şansa bırakmadık.
Uygulayabileceğimiz bir kriz planı mevcuttu.
Anne karnına benzer yapay ortamlar geliştirdik. Genlerimizden bütün
olumsuz özellikleri çıkarıp yeni ceninlere kodladık. Organizmalarını
manyetik alana uyarladığımız iki düzine bebek Helios’da yaşamlarını devam
ettirmekte. Onlar belli bir olgunluğa ulaşınca makineler devre dışı
kalacak. Sonraki yaşamlarını düzenlemeleri için yapmaları gereken her şey
hafızalarında yüklü. Bu kusursuz koloninin adı Güneş Çocukları olacak.
Güneş uğruna ölen bizler yerimizi Güneş Çocukları’na bırakıyoruz.