ÖYKÜ

Hürriyet Bağcı   







Bıçak Masum


Benim için hayat, tam orda, onu gördüğüm an yırtıldı.

Ben ona bakarken o, karanlıkta duymadığım bastonunun tıktıklarıyla yürüyordu. Bir sümüklü böcekten bile ağır hareket ediyordu. Karanlıkta gelen geçen otobüslerin, arabaların ışıklarıyla aydınlanıyordu bazen. Bir elinde birkaç küçük çanta, poşet tutuyordu, diğerinde kocaman kalın bir baston vardı.

Saat, çalışanların eve dönüş saatiydi, altı civarı… Eve gitmek için otobüs durağında duruyordum. Suskun, meraklı, sadece bakan, süzen, ölesiye suskun şehir insanlarıydık hepimiz.

Suskun insan kalabalığının kulakları yırtan sessizliğinden başka, arabaların gürültüsü duyuluyordu. Onu gördüm; zayıf, çelimsiz, yaşlı bir kadın. Hepimiz gördük. Dev gibi gölgesiyle, ışıklı otobüslerin arasında ilerliyordu. Ben koşup koluna girmek istedim ama gitmedim. Sonra hepimizden güçlü olduğunu düşünmeye başladım, gülümsedim. Koca koca, gürültüyle gidip gelen otobüslere kafa tutar gibi bir hali vardı, öyle yavaştı,  öyle umursamazdı ki...

Sonra bir kağıt yerden havalandı, uçtu uçtu uçtu. Onun peşine düştü yaşlı kadın, bu arada yola çıktı biraz. Otobüs korna çaldı, yavaşça döndü otobüse baktı öfkeyle, kaldırıma doğru ilerledi. Uçan kağıdı yakalamıştı. Otobüs şoförüne kızgındı, bir şeyler söylendi yanından geçerken. Şoför de özür diler gibi bir hareket yaptı, bastı gitti. O yine yoluna devam etti. Otobüsümüz geldiğinde daha bizim hizamıza bile gelememişti henüz.

Küçük bir çan takılı koşan köpeğin kuyruğunda. Acı çeken insanlık için alarm çanları çalıyor o koştukça.


dizin    üst    geri    ileri  

 



 15 

 SÜJE  /  Hürriyet Bağcı  /  yirmi üç kasım iki bin on altı  / 19