Adam televizyonu kapatıp, elindeki fotoğrafa uzun uzun baktıktan sonra
kafasını kaldırıp kitaplığındaki kitaplara dalıp gitti. Gözlerindeki
dalgınlığa yüzündeki gülümseme eşlik ediyordu.
Tekrar tekrar fotoğrafı inceleyip; yan taraflarından postitler sarkan
kitapların aynılarını kitaplığından alarak, göz ölçümüyle postitlerin
sokulduğu sayfaları açıp, o sayfalarda neler yazdığını anlamaya
çalışıyordu.
Eşi, üniversiteyi tapulu malı olarak gören yönetici bir profesör
tarafından kendi yazdığı kitaplar nedeniyle soruşturmayla tehdit
edilmişti. "Komünist kitaplar" denilen kitaplarının acaba nereleri daha
komünistti ki oralara postitler sokulmuştu? Adamın merak ettiği buydu.
Demek ki evlilikte sadece seçilen eşle evlenilmiyormuş. Onun kitaplarıyla
da evleniliyormuş! İyi günde kötü günde yetmiyor; komünizmde,
antifaşizmde, devrimde ve bilumum belada, çilede...
Adam fotoğraftaki kitaplardan birini çantasına koyup evden çıktı. Kargo
şubesinde, gönderim ücretini ödeyip; yayıma hazırladığı, cezaevlerinden
tünellerle firarları anlatan "Yine Kazacağız, Yine Kaçacağız!" kitabını
"bilim" insanı yönetici profesöre gönderdi. Bu kitap için de adamın eşini
tehdit etmişti muhterem. Kargo sekreteri uyardı:
"Haftada iki gün cezaevine teslimat yapıyoruz, haberiniz olsun."
Adam televizyondaki haberlerden dolayı emin bir şekilde:
"Sorun değil, çok zamanı olacak orada beyefendinin!"