Gözlerimi indirdim gözlerinin önüne, şehrin bütün kaldırımlarında senden
başka herkes ezdi, o kaldırımlara bile uğramadan geçip gittin...
Bir yerde kollarımız değecekti birbirine ya da gölgelerimiz, ben
gölgelerin gücüne inanırdım sen hiç bilmediğin yolların uzunluğuna...
“Gölgelerin gücü adına” deyip geceleri tek başıma mumla birlikte
gölgelerle oyun oynamam bundandı belki de...
Bütün güçsüzlüğümle yığıldım uğramadığın kaldırımlara, geçmemiş olmana
rağmen gölgen kaldıracaktı belki de kim bilir...
Yanağına konmak için yerinden, yurdundan olmuş yetim bir güvercinim
bugünlerde.
Salıncağını alıp gittiğinden bu yana sırtımdaki bütün ağaçlar kurudu..
Ezberim bildim ellerinin coğrafyasını, nerede oturup dinleneceğini
bilmeyen bir seyyahın son durağıydı serçe parmağın.
Ne zaman çay içsen, bana doğru eğilen serçe parmaklarına dokunma
durağında durdum.
Gözlerimdeki tellerde uzun süredir cambazlık yapanlara soruyorum düşme
ihtimalinizi daha aza indirmek için dengenizi korumadan yürüyün,
düşeceğiniz yer cehennem değil korkmayın er geç gönlümün orta yerinde
İsa’dan bu yana çarmıha gerili kalbimin orta yerine düşeceksiniz...