|
eski bir yine
sonra hep gidip geldiğimiz bir treni bekliyorduk sizinle
havanın kasvetinde yok oluveriyordu minicik kelebekler
sonra hep bir öykü anlatıyorduk bildiklerimizden türetme
yeni bir yere göçmenin kaygısı ve terk etmişliğin hüznüydü biraz
tutuyor musunuz beni savrulurken yüzeyin gürültülü dalgalarında
bulduğum harfler, sayılar ve her sözcüğünüzle yaptığım basamaklarla
iniyorum derinliğe, taşırken kendimden yarattığım ağırlıkla
karmakarışık yollar, karmakarışık izler, karmakarışık düşüncelerle
arıyorum
kırıp döktüğünüz aşkı, hüzünleri, yitişleri temizliyorum sürekli
sildikçe kusan tüm çabaları boşa çıkaran dayanılmaz bir büyü bu
eski bir sözcüktü aşk yobaz ellerde çürütülerek size sunulmuş
tattığınız gördüğünüz düşündüğünüz tüm kavramların yanılsamasında
sonra duyumsayamadınız beni ama sevdiniz bir zaman eminim
ne de çok yorulduk hep gidip geldiğimiz o tren geçip giderken.
|
|
|