ŞİİR

Tamer Çetin  







VEDA


Başı sonu olmayan bir okyanusun
gündüz düşüne karışmışım.
Almışım rüzgârı, kabarmışım.
Bir olmuşum dalgalarla
bir gökyüzüne çıkmışım
bir yeryüzüne dağılmışım.
Unutmuşum sınırlarımı
hayallerimi abartmışım.
Kaçırmışım rüzgârı elimden
kendi başıma kalmışım.
İşte ben, o rüzgâr olmadan
içimdeki kıpırtılar kadarmışım.

Bir yunus sürüsüne katılmışım.
Bir yandan enginleri dolaşan hayallerimle
Bir yandan gelgeç hallerimle yarışıyorum.
Yunusların güleç yüzleri
sevip de kaybettiklerim gibi
bir görünüp bir kayboluyor
ve okyanusun engin suları
beni bütün yaşanmışlıklardan arındırıyor.
İşte ben, o güleç yüzler olmadan
sahile ulaşamayan bir dalgaymışım.

Dalmışım derinlere
dipten efkâr çıkarmışım
ve cümlesini
bütün günahların bir keçiye yüklenmesi gibi
sigaramın dumanına bağlamışım.
Kıyamet borusunu üfler gibi
var gücümle üflüyorum.
Rüzgâra karışıp dağılınca
dünyadaki bütün o gamın kederin
ortadan kalkacağını sanmışım.
Meğer kendimi kandırmışım.
İşte ben, kendimi zehirlemek bakımından
o rüzgârda dağılan duman değil de
ciğerde biriken katranmışım.

Ayaklanmışım.
Akşamın kızıllığına
telaşlı çığlıklar bırakan
martılar dönüyor başımda.
Kalbim de ayak uyduruyor
hızla çarpan kanatlarına.
Sanki yeniden delikanlılık çağındaymışım
ve uzaklardan seslenen bir maceraya sevdalanmışım.
İşte ben nihayete ermemiş bir maceranın kahramanıymışım.

Yine o şarkıyı çalmışım.
Zaten hayat dediğin
bildiğini zannettiğin
ama sonlara yaklaştıkça
başa sarmak istediğin
gizemli bir şarkıdır.
İşte ben o şarkıda
çalınması yasak bir notaymışım.

Yanılmışım.
Elbet ben de
bazen doğru, bazen yanlışım.
Yalan yok ezilenden yanayım
ama şu dünyada en çok
kendi canımı sıkmışım.
Herkes gibi ben de
şu koskoca şehirde
garip bir yabancıymışım.
İşte ben bu şehrin
en kenar mahallesinde
kendi içine kapanmış
çıkmaz bir sokakmışım.

Sıkılmışım.
Tek tesellim
başka türlü sıkılmış üzümden çıkan sihirde.
Deva değil elbet hiçbir derde
ama içten bir cana hasretlik var serde.
Aramışım, bulamamışım.
İşte ben o arayışta
kendini yanıltan bir serapmışım.

Bunalmışım.
Derdimi kim soracak?
Dermanı kim bilecek?
İçimdeki yangın
kaç kadehle sönecek?
Kadehleri saymışım.
Sonunu getiremeden sızmışım.
İşte ben, o uykuda mutlu eden
ama uyanınca bir türlü hatırlanmayan
esrarlı bir rüyaymışım.

Şaşırmışım.
Ağlarda çırpınırken son balıklar
ağız dolusu sövüyor
kuru kalabalıklar.
Sövüşmeyin, sevişin
demek geliyor içimden
ama sevmeyi bilseler
sövmezlerdi zaten.
İşte ben, o çılgın kalabalıktan
uzak bir iklimde yaşamaya alışmışım.

Kırılmışım.
Ah benim kerameti kendinden menkul
bilgisinden emin, cin fikirli
mağrur, mağdur
bir bakışta dağları deviren
cenneti cehenneme çeviren insanlarım.
Ben sizi kalbimin sırça köşkünden
çoktan uğurladım.
Vakit tamam, yol uzun.
Son bir kadeh tokuşturalım.
Daha güzel bir dünyada
buluşuncaya değin sağlıcakla kalın.
İşte ben o son el sallayışta takılmış kalmışım.


içindekiler    üst    geri    ileri   




 40