Şiirin
içinde oluştuğu nesnel şartları yine şiirle ve şiirde aşmak, bir
'kendinin-bilinci'ne ulaşarak, görünmeyeni görünür, bilinmeyeni
bilinir kılmak, maddî gelişmenin getireceği köklü değişimleri daha
önceden şiirsel gerçeklikte sağlamak kabildir (olanaklıdır). Felsefe gibi
şiir de hem içinde bulunduğumuz gerçekliğin yansısı ve sonucu, hem de
özgürlüğe doğru atılmış bir adımdır; daha doğrusu, bir adım olmak
zorundadır. Şiirsel çaba, insan duygusunun, imgeleminin ve dolaylı olarak
düşüncesinin belli sınırlardan kurtulmasını ve özgürleşmesini amaç edinen
bir savaş haline her gün biraz daha dönüşmektedir. Şiir insanî olmayanın
ve yabancılaşmışın maddî temelini değişime uğratmasa da, bu değişimin
manevî şartlarını hazırlar. Çağdaş şiirin, 'verilmiş-dünya'yı
yansıtan ya da bu dünya ile birey arasındaki birleşmeyi sağlayan eski
şiire karşılık, kişiyi verilmişten koparan, onun ötesine ileten bir
serüven, bir keşif, bir yaşama biçimi niteliği taşıması bundan ötürüdür.
_________________ Kaynak : Türk Edebiyatı, 1967 / Ahmet Oktay'ın "Toplumculuk ve Şiir" yazısında
"Blaise Cendrars, Seçmeler / De Yayınevi, Giriş" dipnotuyla geçen alıntıdan...