Kuşkulu bir güzellik var üzerimde
Gül kurusu bir bulut bırakmış tenimde onu
Sığ bir vadinin uğultusundan
bozkırın güneşi sarartışından
suların abartılı akışından güne başladık
Gül kurusu bulut bize geçinceye kadar
Alkışlıyorlar içeriden hızlı yağışları
Sokak hep halksız. Yürüyüşü olanları
Sokak Yorap sokak Çorak sokak Yorap
Kürsüye doğru yuvarlanıyor toprağın içemediği
Geliyorduk buysa
"iki genç aç kalasıya"...
Kuraklığa bırakılan taze bedenleri mi?..
Boşandıktan sonra siz ıssızlığa
Bitmiş nefesi ayıktırmalar
Oysa tetiklensek tüm bedenimizden. Yeniyorduk.
Kuşkulu bir güzellik var üzerimde
Sel’e öykünmedim seni giyindim
Gül kurusu bulut ağınca içeri
Kalabalık tekrarını şaşırdı
Yumruklar kekeme olduğunda
Sert kışlardan bıkılmıştı ve
Pol/Tik köstebekler sarayın önünde bir başına yuvalanmıştı
Vadide kuraklık kılık kılığa
Tabelalar arasında
Dilimlenmiş ruhu alınmış
Girme kuyruğunda ite kaka tutarıyla ölceğinden Kalaba
Ama tuşlardan içeri, Işığı bir kez yitirdiydiniz
Ücreti ödenmiş Bir Şey
Yerine ölecek proleter arıyor
Kendinin açlığını kışa kaçırıp büsbütün küpe bastıysa da...
Kuşkulu bir güzellik var üzerimde
Gül kurusu bulut bırakmış tenimde onu
Herkes dikkatle dinlemeliydi bir gün vadi yeşillenecekti toplar saraya
çevrilmişti
Vadi ne yapmak istiyordu kimse sormuyordu
Olacaklar Telos’u sarmalayıp kuru sarnıca doluşmuştu
Olacaklardı az daha susuz bu kez de kendini yutmuştu
Seni yakaladım seni ayaklandırdım
Sarınca tenini
Ancak cüret edebiliyorum / Gerek harlı olması…
Kürsüyü perçinledik iyi konuşmacıyı götürüp bozkıra serdik
Kaldı bizimle. İlk defa aç susuz uyandı. Yağmura yeşerdi
Aşağıdan yukarı ışığa tırmanır gibi
Gülüşlerimiz farksız gibi
Tutanağımız sermaye tuvalinde aynı
Mavi Beyaz yakalarımızda aynı bit izi
Bulsan yaşardın içinden bedenimi
Bozkırın bugünkü sarısıyız bize iyi bak
Gül kurusu bulut bizi yağışlayınca kadar...