Adam okuduğu gazeteyi kapattı ve “Bunlar Falcı Sakine’nin eline su
dökemez,” deyip başladı anlatmaya.
Çocuktum o zamanlar. Babamın dükkânının önünden geçmeyip, yolda da
yakalanmamak için hep arka sokaklardan yolu uzata uzata en az ayda bir
giderdik ninemle Falcı Sakine’ye. Yoksa babam falcıya da falcıya gidene
de kayar dururdu.
Sakine, su dolu metal tasın içine fallanacak müşterisinden aldığı bozuk
parayı atar ve başlardı kehanetlerine. E, bu da bir sanat. Küçümsemek
kolay, hadi kalk yap bakalım. Üfürmenin de bir raconu var. Bir üfürürsün
iki üfürürsün, müşterinin bir kredi limiti var. Bileceksin bazı şeyleri.
Bulunmaz Hint Kumaşı değilsin ya. Çaldırırsın müşterini diğer falcılara.
Bir kere falcı dediğin fallanacak olanı yüzünden okuyacak, söylediklerine
verdiği vücut dili tepkilerini görecek ve müşterisinin yaşadığı mahal ve
zamanda er geç karşılaşacağı sorunları en azından tahmin edecek. Hiç
olmazsa birini bilecek ki müşteri portföyü küçülmesin. Bizimkiler ölene
dek bırakmadı falcısını. Karşılıklı bir memnuniyet hali demek ki. Yoksa
şehirde falcı mı yok?
İşte, gazetede okuduğum röportaj Falcı Sakine’yi hatırlattı bana. Eskinin
entel-danteli çıkmış diyor ki; şu üç adam beni ağa düşürdü ve
muhafazakârlığın erdemini keşfettim. Şimdi de seçmenler nasip ederse
milletvekili olacağım.
Şimdi ben hangisine saydırayım? O üç kişi var ya o üç kişi… Şimdi
cepheden savaş açtıkları iktidarı ve ideolojisini topluma ve özellikle
bizim tarafa zamanında nasıl da ballandıra ballandıra ve karşı çıkanları
cahillikle suçlayarak, “ …onlar tırnağımız dahi olamazlar, ” diye
büyüklenerek pazarladılar. Ayran içip de ayrı niye düştünüz? Unutalım mı
şimdi gericiliğin değirmenine nasıl su taşıdığınızı? Biraz sıkılma olur
insanda…
Sakine, bizim şehrin falcısıydı ya, bunlar da solun falcıları oldular.
Kırk yıldır yazıp çiziyorlar, şöyle olacak böyle olacak… Neyi bildiniz,
neyde yanılmadınız ki? Şimdi yine ön saflardasınız. Tamam, toplumda
devrimciler güçsüz düşmüş; insanlar hâlâ yazdıklarınızı okuyor, feysde
beğenip paylaşıyor. Hafızalarını kiraya vermeyenler ne yapsın?
Bak çıkmış adam milletvekili adayı olmuş, “döndüm” diyor ve kendini bu
yola düşüren hocalarının isimlerini veriyor kibarca. Ne yapsın garibim
çırpınıp duruyor düştüğü bataktan hanımefendi olarak çıkmaya. Filmlerde
bile olmuyor artık bu. Babam olsa; imam osurursa cemaat sıçar, derdi
buna.
Nedir arkadaş bunlardan çektiğimiz? Talebeleri milletvekili olmaya
çalışır, kendileri ise her dönemin yıldızı. Yıldızları sadece ışık
vermeleriyle değil, kaymalarıyla da biliriz…