İki denizin kavuştuğu yere diktim gözlerimi
Sözlerini anımsamaya çalıştım
Rüzgârın kulağıma saldığı ezgilerle eşleştirerek…
Akşam düşledim,
Ya da eskiden bir soğuk gece.
Banktaki cenindim ben
Boğazım düğümlendi
Kelimeler uçuştu izdihamla zihnimde
Sen vardın sürekli bir erek bende
Bir de uykuma dadanan işaretçi ışıklar
Bir ucu hakikate dayalı merdivenlerime
Mesnet olur ansızlıkta toplaşan imkânsızlıklar
Şaşırmak, arın ve aşkın aşınmamışlığındandır,
Ona tutunurum
Mübarektir bu darlığa konuk dokunuşlar
Bilirim yalnız dönecek olan herkes şaşkın dönecektir
Kadın yürümektedir
Geçmiş, onun yokuşudur
Tırmanır, ara ara…
Çıplaktır, tarih bu kadar giyinikliği öğütlerken
Örtünmenin açıkta bıraktığı şeyler üşütür seni
Kapattıkları acıtarak hatırlatır kendini
Fenerin ışığı kalbindeki batığa yanlış rehberdi
Işığın rüzgârdaki kırılışında aşk için bir diriliş arama boşuna
Rüzgâr doğanın tanrılaşmış sesidir
Sevgilim!
Sen benden her ayrılışında
Kalbinde bir mağara
Ruhunda korkunç bir açlıkla kalacaksın ortada
Saat durur
Gemiler yine de geçer bu boğazdan
Gözün anaforda kalır
Aklın, içinde döndüğün gerçeğe uyanır
Kadın sen kendi evriminde sadece kendini aldattın
Ey şiirden şarkılar
Gönlüm bu gecede de bir ece bulur kendine
Aldırmayın o yüzden yerli yersiz sevişmelerime
Her biri ayrı bir dikendir elimde
Mühür gibi taşıdığım bu yanıltan hikâye
Eğer tükürmezsen aynadaki aksine
Düşeceksin sende bu meçhulde saklı ölüme
Af dilemek için değil, unutmak için vardın bu erkekte secdeye