Kim üç kere öpmediyse şu ekmeği, düştü de öpmedi dizlerinden annesi
yaralar kabuk bağlamadı
Taşlara kuş atıyorum
Ellerim kanıyor taşlar sır tutar kuşlar ağlamıyor
İsmini bilen bir kedim var ismini hiç söylemiyor
Dokunulmadan durmuyorum ben ilkel bir metronom
Sen bir saat kadranısın akrebini azarlayan
Hangi satıh sabittir feza dağılırken de sen bu kadar hesaplı
Saçlarıma da karışıyorlar ki zaten saçlarım karışık
Ellerime nalbur sen olsan çivi de aşktandır
İpin ucunu tuttuğun yerden kıpırdasaydın, diğer ucuna varabilirdin
çoktandır
Haydut kafiyeler şiirimi rehin tuttu
Üç at ve bir külçe yazdım geri aldım
Kafiyeler zengin ben şair oldum
Bir köylünün tarlasındaki yılana hürmet ettiğini duydum
Keşke fareler de bunu bilseydi dedim telef oldular hepten
Menfaat annemin de içine kaçmış bir cin, yoksa annem çıkar gözetmeyi ne
bilsin
Yalnız şu hususta anlaşalım ki beyiniz benim merhametten bükülen
omurgamdan-
- kamçısını çeksin
Ben kardeş öfkesiyle düşman sevgisi arasında bir yerlerde takılıp aşka
düştüm
Hurdacı arabalarında ne ağır yük bak şimdi geçmiş
Kilosuna bir'den beş lira etmedi sana mutlu yemekler pişiren fırın
Fakirlerdir gaddar olan burjuvaya sövmeyi bırakın
Bir kere de sevgilim ayakların kara sulara insin
Ama doğru ya içimden geldin, sen de bir yere gidemezsin
Ben içine apartmanlar tıkıştırılmış bir sokağıyım bu kentin
Sen de bu sokaktaki en güzel evsin