Not:Olay, günümüzde, sakin ve modern bir
kasabada geçmektedir. Oyunda, ezgiyle söylenen diyalogların altına müzik
eklenebilir. Zahit’i canlandıran oyuncu cümbüş çalmayı biliyorsa kendi
diyaloglarında cümbüş çalabilir. Ihlamur ağacı dekoru, ahşap ve plastik
malzemeden yapılabilir. Üçüzleri canlandıran oyuncular ortalama aynı
yaşta olmalı ve aynı kostümleri giymelidir. Oyundaki olay tek perdede,
tek mekânda ve bir gün içinde gerçekleşir.
I. SAHNE
(Işık açılmadan önce müzik girer, bir süre çalar, sonra ışık
açılır. Sahne, kasabanın meydanını andırır. Ortada çiçekleri
açmış koca bir ıhlamur ağacı vardır. Güneşli bir öğle vaktinde
kasabanın delisi Ruhi, ıhlamur ağacının gövdesine sırtını
dayamış, oturmaktadır. Müzik eşliğinde ezgili bir şekilde
seyirciye anlatır.)
DELİ RUHİ
Temmuz ayının ortasında,
bu sessiz, sakin kasabada,
koca bir ıhlamur ağacı ortada,
kokusu yayılır dört bir yana.
Kuşlar ağacın dallarında,
karıncalar ağacın gövdesinde,
böcekler toprağın altında,
güneş uzakta ve tepede.
Ihlamur nefestir, temiz bir nefes.
Çekersin içine, rahatlarsın.
Zahit ne anlar ıhlamurdan?
Onun aklı çamurdan.
ZAHİT
(Koşarak sahneye gelir, heyecanlıdır.) Ruhi, Ruhi, Ruhi!
DELİ RUHİ
(Alaycı) Buyursunlar efendimiz.
ZAHİT
Ruhi, sen akıllı adamsın. Bana yardım et.
DELİ RUHİ
Hayrola?
ZAHİT
Benim şu illetten acilen kurtulmam gerek!
DELİ RUHİ
(Ezgiyle cevap verir.)
Ey, akıl sahibi insanım!
Ne de muhtaçsın yardıma.
Ben Deli Ruhi, anlatırım,
fısıldarım şarkıyı kulağına.
ZAHİT
Ruhi, oyalama artık beni. Nasıl kurtulurum anlat hadi.
DELİ RUHİ
(Ağacın dallarına saklanarak) Bir mucize! Şimşek gibi çakar
şakaklarına. Topukların sızlar, kalbin bükülür kâğıt gibi, onun adını
duyduğunda. Bir melek iner gökten, ayrılmaz omuzlarından. O sese kulak
ver, o ses sağır eder kulakları. O ses ki, hiçbir şarkıda duyulmaz. Bir
mucize! Akla mantığa sığmayan bir şüpheyle çıkar karşına. Tedirgin
adımlarınla yürürsün. Uyursun meleğin sıcak kollarında. Sallanır gök,
kıpırdar ağacın dalları birden. Gök gürültüsü, yağmurla birlikte düşer
saçlarına. Bir mucize!
ZAHİT
(Duyduklarını anlamamıştır.) Tamam vazgeçtim. (Giderken Deli
Ruhi durdurur.)
DELİ RUHİ
(Aynı anlatımı sürdürür.) Sakın! Hiçbir yere gitme. Adım attığın
toprak, yeşertir acıyı. Acı familyasından bir bitki, dolanır ürkek
bedenine. (Sesini yükseltir.) Hiçbir yere gitme! (Gülümser.)
Zaten gidemezsin.
ZAHİT
Şu söylediklerini anlayacak halim yok. Şu kadardan beri sana dil
döküyorum. (Titrer.) Bak titremeye başladım yine. Yine geldi.
DELİ RUHİ
(Ağacın dallarına tutunarak) Dedim sana hiçbir yere gidemezsin.
Çaban boşa. Dolandı bitki ürkek bedenine.
ZAHİT
Hayır be deli adam! Anlasana, bağımlıyım. (Heceleyerek) Ba-ğım-lı-yım!
(Eğlenceli bir müzik girer. Işık yavaşça açılır. Aynı ağaç,
etrafında Üçüzler gezinmektedir.)
1. KIZ
Duydunuz mu?
2. KIZ
Gördünüz mü?
3. KIZ
Hissettiniz mi?
HEPSİ
O sesi, o ışığı, o sıcaklığı...
1. KIZ
Kavuran güneşin altında, yanıp kül olan insanların çığlığı…
2. KIZ
Nefessizlikten boğulan bir atmosferin, yerküreye isyanı…
3. KIZ
Ihlamur ağacının etrafında bir koku… (Gözlerini kapar ve derin bir
nefes alır.) Kokuyu alabiliyorum. (Yüzü değişir.) Berbat!
Yoğun bir yanık kokusu, buğulu bir görüntü ve duman... Ucu kıpkırmızı,
yanan, yanan, yanan…
2. KIZ
Yalan, yalan, yalan!
3. KIZ
Yalanlarla kendini kandıran insan…
1. KIZ
Aldatan insan, aldanan insan…
HEPSİ
(Bağırırlar.) İsyan, isyan, isyan!
(Nermin gelir.)
NERMİN
Hayırdır kızlar, isyanınız kime?
HEPSİ
Biz bir şey görmedik…
(Üçü de çıkar.)
NERMİN
(Ezgiyle anlatır, bir yandan dans eder.)
Büyülü bir ışık huzmesi
parlatır ıhlamurun çiçeklerini.
Işıldayan bir yaprağın
kim bilir ki gizemini?
Haziran’da başlar açmaya,
çiçeklenir sonra Temmuz’da,
yayılır kokusu ıhlamurun,
huzur verir insana.
(Zahit, elinde cümbüşüyle girer.)
ZAHİT
Bir tutkudur ki saplanır yüreğine insanın,
vazgeçilmez bir aşkın yangını gibidir.
Aynı rüzgâr, aynı fırtına, savurur dumanını,
bir avuç suyla söndürürler ateşini.
NERMİN
Yanar ki sonsuza dek o yangını
söndüremez okyanusların dalgası.
Çabalasan nafile, değişmez
insanın alnına yazılan yazgı.
(Ezgiden çıkar.) Nerelerdesin Zahit?
ZAHİT
Buralarda bir yerdeyim.
NERMİN
Çalgı çengi işleri ne âlemde?
ZAHİT
Sana bin kere söyledim Nermin, ben çalgı çengi işleri yapmıyorum. Ben
müzisyenim!
NERMİN
Nesin, nesin?
ZAHİT
(Heceleyerek) Mü-zis-ye-nim!
NERMİN
Bu devirde müzisyene para yok Zahit. Daha evin kirasını ödeyemiyoruz,
ne müzisyenliği? Senin bu işin benim kafamı patlatmaktan başka bir işe
yaramıyor.
ZAHİT
Demek müziğimi beğenmiyorsun?
NERMİN
Bu yaptığına müzik denirse…
(Zahit kırılmıştır; bir çocuk edasıyla başını yukarıya
kaldırır, sırtını döner, kollarını birleştirir. Sessizlik.)
ZAHİT
Bütün hevesimi kaçırıyorsun.
NERMİN
Ay, Zahit, çocuk gibisin. Darıldın mı?
(Zahit cevap vermez.)
(Sahnenin kenarından üçüzlerin başları görünür.)
NERMİN
(Ağacın yapraklarına bakarak) Zahit, ıhlamur ağacının yaprakları
kuruyor mu sence?
ZAHİT
Olamaz!
NERMİN
Büyük bir felaketin habercisi…
ZAHİT
Biz de kuruyup gideceğiz!
NERMİN
Dalga geçme. Ne zaman bir yaprak kurusa kasabaya bir felaket geliyor.
ZAHİT
Kuru yaprakların intikamı!
NERMİN
İnanmıyorsun değil mi?
ZAHİT
Nermin aklı başında bir kadınsın. Ne felaketi Allah aşkına?
NERMİN
Benim acilen Güzin Abla’ya gitmem gerek.
(Zahit kahkaha patlatır. Nermin sahneden çıkarken üçüz
kızları fark eder.)
NERMİN
Sizin ne işiniz var burada? Bizi mi dinliyordunuz?
ÜÇÜZLER
(Aynı anda) Biz bir şey görmedik…
(Üçüzler çıkar, Nermin de arkalarından gider. Zahit
sahnede yalnız kalır. Ihlamur ağacının etrafında dolanır.)
(Kendi kendine) Nermin olmayan hesaplar peşinde.
Ah, bir kurtulabilseydim şu illetten. (Üçüzler girer.)
(Zahit’in etrafında dolanarak)
1. KIZ
Duyduk…
2. KIZ
Gördük…
3. KIZ
Hissettik…
ZAHİT
Siz ne manyak şeylersiniz yahu? İşiniz gücünüz yok mu?
3. KIZ
Kimden saklıyorsun?
2. KIZ
Kimden saklanıyorsun?
1. KIZ
Üçümüz de biliyoruz her şeyi.
ZAHİT
Ne biliyorsunuz?
2. KIZ
Bu yaptığın ayıp değil mi?
ZAHİT
Bence de ayıp. Kadın ağacın bir yaprağı kurudu diye kasabaya felaket
geleceğini falan zannediyor.
HEPSİ
Sus! Konuşma!
1. KIZ
Hep senin suçun!
ZAHİT
Alacağım şimdi ayağımın altına sizi.
3. KIZ
Gizli dolaplar çeviriyorsun. Nermin öğrenmeyecek sanıyorsun.
Saklanıyor ve saklıyorsun. Sonra… Sonra ağacın yaprakları kuruyor. Bunu
sen yapıyorsun!
ZAHİT
Üstüme gelmeyin daha fazla. Tamam, bir şeyler saklıyorum. Ama bu
ağaçla bir işim olmaz.
HEPSİ
İtiraf et, itiraf et, itiraf et!
ZAHİT
İftira!
(Deli Ruhi girer.)
ZAHİT
Bir sen eksiktin…
DELİ RUHİ
(Ezgiyle anlatır.)
Kuruyor ağacın yaprağı günden güne,
ayaklar altında ezile ezile,
bir beden çürüyor gözler önünde,
kimse yardım etmiyor.
ÜÇÜZLER
(Aynı anda, ezgiyle)
Bebekler ağlıyor çığlık çığlığa,
beyin hücreleri ölüyor.
Annelerin sütü azalıyor sonra,
vücut yorulup bitkin düşüyor.
Uykusuz, korkunç geceler boyunca
kötü kâbuslar gerçek oluyor.
Bir çocuk, dumanların ortasında
yardım elini uzatıyor.
ZAHİT
Siz korku filmi mi izlediniz?
(Hepsi birden kahkaha patlatır. Zahit birden
ciddileşir.)
ZAHİT
Benim sizinle kaybedecek vaktim yok.
(Zahit çıkar.)
DELİ RUHİ
Haberi yok daha.
ÜÇÜZLER
(Aynı anda) Haberi yok.
(Işık yavaşça kararır.)
III. SAHNE
(Nermin ve Güzin Abla ağacın gövdesine sırtlarını dayamış,
otururlar.)
NERMİN
Ah, Güzin Ablacım, başıma neler geldi bilsen…
GÜZİN ABLA
Anlat yavrucum.
NERMİN
Ah, Güzin Abla, Zahit…
GÜZİN ABLA
Evet kızım…
NERMİN
Ah, bilsen neler oldu…
GÜZİN ABLA
Yeter ama anlat artık.
NERMİN
Bizim Zahit var ya…
GÜZİN ABLA
Biliyorum…
NERMİN
Ne oldu?
GÜZİN ABLA
Zahit’in gönlü başkasında…
NERMİN
Deme! Nereden biliyorsun?
GÜZİN ABLA
Ben bilirim.
NERMİN
Sen her şeyi bilirsin Güzin Ablacım.
GÜZİN ABLA
Bilirim ya, ah o erkekler yok mu? Hepsinin kökünü kurutacaksın.
NERMİN
Zahit yapmaz öyle şey.
GÜZİN ABLA
Yapar kızım, hepsi yapar. Zahit o yapanların önünden gider hatta.
NERMİN
Ihlamur ağacı!
GÜZİN ABLA
Kuruyor değil mi? Günden güne kuruyor ıhlamur ağacı.
NERMİN
Abla bana akıl ver ne olursun. Ne yapmalıyım sence?
GÜZİN ABLA
Hamilesin sen…
NERMİN
Sahi mi? Ne zaman oldum?
GÜZİN ABLA
Yok, be kızım. Çok safsın. Hamile numarası yapacaksın. Zahit de
çocuğunu düşünecek ve gönlünü ayıracak o kadından.
NERMİN
İşe yarar mı dersin?
GÜZİN ABLA
Yaramaz mı kızım? İhtiyacın olan sadece bir yastık.
NERMİN
(Ezgiyle)
Rahme düşen minnacık bir yavru,
dünyanın pisliklerinden habersiz,
kimisi ana kucağında alır ilk soluğu,
kimisi cami avlusunda sahipsiz.
(Üçüzler girer.)
1. KIZ
Gördük…
2. KIZ
Duyduk…
3. KIZ
Hissettik…
HEPSİ
Ağaçtan bir yaprak daha düştü.
(Hepsi aynı anda başını kaldırıp ağacın yapraklarına
bakar.)
1. KIZ
Zahit her şeyi itiraf etti.
2. KIZ
Zahit onu bırakamaz.
3. KIZ
Zahit onsuz yaşayamaz.
GÜZİN ABLA
Bak Nermin, dedim sana. Kızlar da görmüş.
NERMİN
Zahit bana bunu yapamaz. Bana bunu yapamayacak. Bana bunu yapmasına
izin vermeyeceğim.
(Gider.)
GÜZİN ABLA
Dünyadaki en yakıcı duygudur kıskançlık, kapıldı mı insan bir defa bu
duyguya, önünü alamaz kimse bir daha. Aman kızlar siz ağzınızı sıkı tutun
yine de.
ÜÇÜZLER
(Aynı anda) Biz bir şey görmedik…
(Çıkarlar.)
GÜZİN ABLA
(Kendi kendine) Bakalım Zahit efendi, bu yanına kâr kalacak mı…
İzleyelim de görelim.
(Işık kararır.)
IV. SAHNE
(Zahit, ıhlamur ağacının etrafında gezinir. Dalgın ve
düşüncelidir.)
ZAHİT
(Ezgiyle anlatır.)
Nasıl kurtulsam, nasıl kurtulsam, nasıl?
Elimi kurtarsam kolumu kapıyor.
Tam kurtuldum derken ani bir titreme
sarıyor diz kapaklarımı sessizce.
Duyamıyor, tadamıyor, hissedemiyorum.
Kımıldayamıyor ve nefes alamıyorum.
Katarakt mı körlük mü bu şey neyse
gördüklerimi seçmekte zorlanıyorum.
(Nermin karnında yastıkla girer, Zahit orada olduğunu
fark etmez)
Nasıl kurtulsam, nasıl kurtulsam, nasıl?
Anbean çürüyor ve yaşlanıyorum.
Yorgunluk, stres ve uykusuzluk…
Alıp başımı gitmek istiyorum.
Nasıl kurtulsam, nasıl kurtulsam, nasıl?
NERMİN
Paylaşmak istediğin bir şey mi var Zahit?
ZAHİT
Yok, karıcım, ne olabilir ki…
NERMİN
Sakladığın bir şey mesela?
ZAHİT
Bir şey mi saklıyorum?
NERMİN
Bir şey mi saklıyorsun?
ZAHİT
Hayır.
NERMİN
Ee, öyleyse?
ZAHİT
Öyleyse ne?
NERMİN
Zahit, sana bir şey söylemem gerek.
ZAHİT
Dinliyorum. Hem bu karnındaki ne senin?
NERMİN
Aslında ulu orta söylenecek şey değil ama... (Biraz duraksar.)
Ben hamileyim!
ZAHİT
Şaka yapıyorsun.
NERMİN
İstemiyor musun?
ZAHİT
(Koşarak Nermin’e sarılır) Dünyanın en mutlu adamıyım şuanda!
(Yüzü değişir.) Ama…
NERMİN
Ama ne? Yoksa…
ZAHİT
Yoksa ne?
NERMİN
Yoksa sen...
ZAHİT
Üzgünüm Nermin. Bu şartlar altında çocuk doğurman doğru olmaz.
(Nermin ağlayarak çıkar.)
ZAHİT
(Seyirciye) Ne dedim ki ben şimdi buna? Neyi kastetti, ne anladı,
ne düşündü kim bilir? Dünyanın en mutsuz adamıyım şuanda. Gel de yakma!
(Deli Ruhi girer.)
ZAHİT
Gel de çıldırma…
DELİ RUHİ
Sana haber getirdim.
ZAHİT
Sen muhbir misin?
DELİ RUHİ
(Ezgiyle)
Ey, akıl sahibi insanım!
Ne de muhtaçsın yardıma.
Ben Deli Ruhi, anlatırım,
fısıldarım şarkıyı kulağına.
ZAHİT
Birileri var mı ki
acıyı yatıştıracak?
Belki bir ilaç...
DELİ RUHİ
Senin çözümün bende…
ZAHİT
Ne söyleyeceksen söyle Ruhi, adamı hasta etme.
DELİ RUHİ
Söndüreceksin!
ZAHİT
Yanan bir şey mi var?
DELİ RUHİ
Görmüyor musun? Nasıl da yanıyor,
alev alev bütün orman yanıyor.
Sen yanıyorsun, ben yanıyorum,
Bütün herkes yanıyor.
ZAHİT
Anlamıyorsun. (Heceleyerek) An-la-mı-yor-sun!
DELİ RUHİ
Seni bir tek ben anlıyorum Zahit.
ZAHİT
Neden, kâhin misin?
DELİ RUHİ
Bu kasabada herkes deli, herkes deli! Bir şey buldum.
ZAHİT
Sen mucit misin yoksa?
DELİ RUHİ
Ağacın sulanmaya ihtiyacı var.
ZAHİT
Benim de sulanmaya ihtiyacım var. Gerçi yeterince beynim sulanmış
durumda.
DELİ RUHİ
Keselim mi kökünden?
ZAHİT
Neyi?
DELİ RUHİ
Madem fayda etmiyor.
ZAHİT
Senin de kimseye faydan yok ama seni kesmiyoruz.
DELİ RUHİ
Kökünden halledelim.
ZAHİT
Sen neyi kastediyorsun?
DELİ RUHİ
Meseleyi…
ZAHİT
(Seyirciye) Ben bu işten hiçbir şey anlamadım.
(Işık söner.)
V. SAHNE
(Ihlamur ağacı yapraklarını dökmüştür. Sahne kurumuş
yapraklarla doludur. Nermin ve Güzin Abla sahnededir.)
NERMİN
Görüyor musun Güzin Abla, ıhlamur ağacı günden güne kuruyor.
GÜZİN ABLA
Bırak ağacı da sen Zahit’ten haber ver. Söyledin değil mi hamile
olduğunu, çocuk beklediğini?
NERMİN
Söylemez olaydım.
GÜZİN ABLA
Tepkisi neydi?
NERMİN
(Zahit’in taklidini yaparak) “Üzgünüm Nermin. Bu şartlar altında
çocuk doğurman doğru olmaz,” dedi. Benden sakladığı şeyi kendi ağzıyla
itiraf etti.
GÜZİN ABLA
(Şaşkınlığını gizleyerek) Yapma ya…
NERMİN
Bir çocuğumuz olsaydı keşke.
GÜZİN ABLA
Daha kötü olurdu kızım, çocuk ortada kalırdı sonra Allah korusun.
NERMİN
Doğru ya bunu düşünemedim.
GÜZİN ABLA
Her şeyi düşündün de bunu mu düşünemedin?
NERMİN
Zahit’i o illetten kurtarmam gerek. Yoksa daha da bağlanır.
GÜZİN ABLA
O çoktan bağlanmıştır, ben sana diyeyim.
NERMİN
Deme!
GÜZİN ABLA
Dedim bile.
NERMİN
Karnımın birden nasıl büyüdüğünü bile fark etmedi.
GÜZİN ABLA
Onun gözü ondan başkasını görmüyor ki.
NERMİN
O kim peki?
GÜZİN ABLA
Şimdilik önemi yok. Daha sonra açıklarım. Gitmem gerek.
(Gider.)
NERMİN
(Kendi kendine, ezgiyle)
Acaba, acaba, acaba…
Bekliyorum sonunu merakla.
Bu telaş hali yıpratıyor beni.
Beklemekten daha kötü bir şey var mı ki?
(Üçüzler girer.)
1. KIZ
Acaba, acaba o karnındaki bebek mi Nermin abla?
3. KIZ
Yoksa karnında ne var Nermin abla?
2. KIZ
Üzüntüne üzüntü katmak istemeyiz ama…
HEPSİ
Bir şeyler söylemek zorundayız sana.
NERMİN
Haber ajansı gibisiniz maşallah!
1. KIZ
Önce ben.
2. KIZ
Hayır! Önce ben söyleyeceğim.
3. KIZ
Hayır, tabi ki de ben söyleyeceğim.
HEPSİ
Biz bir şey görmedik!
(Üçüzler kıkırdayarak çıkar.)
NERMİN
(Seyirciye) Bu da neydi şimdi?
(Işık kararır.)
VI. SAHNE
(Zahit, ıhlamur ağacından dökülen kuru yaprakları
çuvala doldurur.)
ZAHİT
(Kendi kendine, ezgiyle)
Nikotinle karardı ciğerlerim,
kana karıştı bütün zehri.
Öksürükten boğulacak gibiyim,
kalp krizinden gideceğim şimdi.
(Öksürür.)
Her nefeste bir yaprak kuruyor sanki
bir ağaç gibi kuruyup eksiliyorum.
Kime anlatsam, kim dinler derdimi,
ben bu dertle yapayalnız yaşıyorum.
(Nermin girer.)
NERMİN
(Ezgiyle karşılık verir)
Düşen her yaprak gibi,
dağılan dünya, dağıtıyor bizi.
Elinde bir oyuncak misali,
oynatıyor kader bizi.
“Beklemek çare” derlerdi,
ne çare ki anlatamam.
Parmak uçlarını kemirdi,
kendiyle barışık bir adam.
ZAHİT
O adam ben oluyorum galiba?
NERMİN
Zahit…
ZAHİT
Nermin?
NERMİN
Açık konuşalım mı, ha ne dersin?
ZAHİT
Açık oturum gibi bir şey mi?
NERMİN
Anlatsana bana açıkça.
ZAHİT
Neyi?
NERMİN
Her şeyi…
ZAHİT
Nermin, bana çok kızacaksın biliyorum ama…
NERMİN
Söz, kızmayacağım.
ZAHİT
Bırakamıyorum.
NERMİN
(Ağlamaklı) Kimi?
ZAHİT
Kimi mi? Ben senden gizli gizli her gün…
NERMİN
(Sözünü keserek) Sus, daha fazla dinlemek istemiyorum.
ZAHİT
Hayır, anlat dedin bir kere. Ben senden gizli gizli her gün o mereti
içmeye devam ediyordum.