ANLATI

Züleyha Akın  



 




LEYLAK MEVSİMİNDE AYTEN


"Soracaksınız
Leylaklar nerede hani
Gelincik yapraklı metafizik nerede
Sözcüklerine incecik delikler açıp
Onları saçan yağmur nerede
Kuşlar nerede hani"

                                                 Pablo Neruda


Köy Enstitülü öğretmenim Binali Seferoğlu, “yarış atları yarışı kazanmak için hızlı koşarlarsa yorulurlar. Yarışı kazanabilmek için hızını yanındaki At’a göre ayarlarlar” demişti.

Yıllar önce Yıldırım Beyazıt Lisesinde öğrenciyken aynı sırayı paylaştığımız bir arkadaşım vardı. İsmi Ayten’di. İkimiz de sınıfın başarılı öğrencilerindendik. Düz ve uzun siyah saçlarını toplar atkuyruğu yapardı. Nedense saçlarını hiç çözmezdi. Saç modeli yıl sonuna kadar değişmezdi. Zeki bir kız değildi fakat çok ders çalışırdı. Ben sadece dersi dikkatli dinlerdim. Eve gidince asla ders çalışmazdım. Ertesi günü sınav olacaksa en fazla 1 saat çalışırdım. Arkadaşım bazen sabahlara kadar ders çalışır, hiç uyumadan gelir, sınıfta uyuklardı. Yine de sınav notları okunduğunda benim notumu geçemezdi.

Okulumuzun yan tarafında Altındağ Tiyatrosu ve bir de Kız Meslek Lisesi bulunuyordu. O yıllarda toplumsal hareket hızlandığı için kız-erkek ilişkilerine sıcak bakılmazdı. Okul çıkışı Dışkapı’ya kadar yürüyerek oradan otobüslerle evimize giderdik. İş çıkışı erkek arkadaşlarımız sağlı sollu konvoy oluşturarak bizi Yıldırım Beyazıt Meydanına ulaştırdıktan sonra geri dönerler Kız Meslek Lisesindeki kızların çıkış saatlerini beklerlerdi. Nedense Erkek Meslek Lisesinin maço öğrencilerinden uzak dururduk. Bazen okulun futbol maçlarında haddini aşan kavgalarımız olurdu.

45 kişilik derslikte üç kız öğrenciydik. Ayten, ben ve bize göre çok alımlı olmayan arkadaşımız Saliha’ydı. Saliha düz ve uzun siyah saçlarını kınayla kızıla boyatır, okulda toplarken, okul çıkışında hemen lavaboya girer, acilen saçlarını nemlendirerek tarar ve dağıtırdı. Saçları özgürce dans ederek önümüze geçerek salına salına yürümesi hala gözümün önündedir. Bunca çabaya rağmen erkeklerin ilgisini çekmezdi.

O yıllarda tek kanallı izlediğimiz TV’de şampuan reklamları olurdu. Nedense kepek sorunu çeken Neşe’nin saç reklamı açık ara öndeydi. Kepek sorununu bilmem hangi şampuanla çözen Neşe’nin saçları ahenkle dans ederdi. Müşerref’imizi kapatmayı unutmadığımız yıllar… Ahhhh o yıllar. Tadından yenmezdi ki.

Ayten okula geldiğinde yanında her zaman poşet taşırdı. O poşette ne olduğunu kendisinden başka kimse bilmezdi. Bir de ben bildim. Arkadaşım Keçiören Tepebaşında şimdi görkemli Kale yapılan yüksekçe bir yerde gecekonduda oturmaktaydı. Dik yokuş çıkması zor, inmesi kolaydı. Bir de çamur deryasını ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Arkadaşım, evden çıktığında soğuk kuyu lastik dediğimiz çizmeleri giyerek bu bölgeyi aştıktan sonra ana caddeye iner orada çantasından çıkarttığı ayakkabılarını giyerek okula gelmekteydi. Ayakkabısında çamur olmadığı için zengin babalarının özel araçlarıyla okula bırakılan zengin bebeler alay edemezlerdi. Çizme veya eski çamurlu ayakkabısını memleket sırrı gibi saklardı. Bu sırrı bilen tek kişi bendim.

Lisenin son sınıfındaydık. Üniversiteye başvuracaktık. Ben Eczacılık Fakültesini hedefliyordum. Kendisi asla bu bölümü düşünmüyordu. O yıl mezun olduğumuzda ben kayıt olamamış, kendisi bu bölüme kayıt yaptırmıştı.

Okulun son günüydü. O gün arkadaşımın morali çok bozuktu. Sınıfa girmemeyi önermiştim. Amacım konuşmak ve sorununun çözümlemesine yardımcı olabilmekti. Aile kızlarının üniversitede okutmasını istemiyor, amcaoğluyla evlendirmek istiyorlardı. Arkadaşım ise asla akraba evliliği istemiyordu, direnmek konusunda kesin kararlıydı. Çünkü anne babası kardeş çocuklarıydı. Kendisinin de yakın akraba evliliği yapması felaketine davetiye çıkartacaktı.

Yaz tatilinde annesiyle birlikte bizim eve konuk gelmişlerdi. Geleceğimize ilişkin uzun uzun konuştuk. Bir hafta sonra bizi evlerine beklediklerini söyleyerek evlerine döndüler.

Bir hafta sonra annemle beraber biz evlerine gittik. Uzun uğraşılar sonucunda evi bulabildik. Ne cadde levhası vardı ne de sokak, evlerin kapı numaraları bile yoktu. Hele o dik yokuşu çıkarken kalp hastası annem çok fazla zorlanmıştı. Neyse ki inmek kolay olacaktı.

Sonunda evi bulmuştuk. Anne kız bizi sevgiyle kucaklayarak evlerine almışlardı. Evde 7 veya 8 yaşlarında kız çocuk vardı. Küçük kız bizi görür görmez öcü görmüş gibi paniklemiş, evlerinden fırlayarak koşmaya başlamıştı. Yaklaşık 10 metre ileride sebze fideleri ekilmiş küçük bir bahçede saklanmaya çalışmıştı. Annesi küçük kızına bizim dost olduğumuzu anlatıyorsa da kızı bir türlü yanımıza gelmiyordu. Bu ailede bizim bir türlü anlamlandıramadığım gariplik vardı. Küçük kız özel bir çocuktu. Aile bu durumu kabullenmediği için özel eğitim okullarına göndermek istemiyor bu durumu gizliyordu. Akraba evliliği yaptıkları için kendilerine ağır bir fatura çıkartan aile kızının akrabasıyla evlendirmeyi neden istiyordu? Bu anlaşılabilir bir durum değildi.

Ayten, Eczacılık Fakültesine başladı. İlk yıl sorunsuz geçmişti. İkinci sınıfa geçtiğinde şiddetli ağrıları başlamıştı. Halsiz ve iştahsızdı. Ağrılarını dindirmek için ağır ilaçlardan içmek zorundaydı. Bu durumdan iç organları, özellikle mide ve böbrekleri olumsuz yönde etkilenmiş, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştı.

Bir gün beni telefonla arayarak okuluma geleceğini söylemişti. O gün Genetik dersine girecektim. Benimle ders dinlemeye gelmek istemişti. Bu duruma hiçbir anlam verememekle birlikte ille de kantinde zaman geçirelim diye ısrarcı olmadım. Dersi ilgiyle dinledi, hocaya konuya ilişkin soru sorarak aldığı yanıtları not etmesi dikkatimden kaçmamıştı. Okul çıkışında aceleyle yanımdan uzaklaşmıştı.

Birkaç gün sonra hastaneye kaldırmışlardı. Bir ay kadar bir süre tedavi süreci yaşadıktan sonra eve çıkarttık. Artık okula gidecek enerjisi kalmamıştı. Evine çıktığının ertesi günü hastalığı nüksedince yeniden hastaneye yatmak zorunda kalmıştı. O gece acı haber gelmişti. Ayten’i sonsuza dek kaybetmiştik. Herkesin gitmesini bekledikten sonra çok sevdiği Leylakları mezarına yaydım ve son konuşmamı yaparak gözyaşlarımla vedalaştık.

Akraba evliliğinden kaynaklı genetik hastalık bir ailenin çökmesine neden olmuştu. Oysa ne güzel hayalleri vardı.

6 Mayıs 2021


içindekiler    üst    geri    ileri   




 29