SUNU

Y. A. Zamoşin    







"YÖNLENME ve YÖNLENDİRME"


Bireyin toplumsal açıdan yönlendirilmesi, toplumun toplumsal ilerleme yolunda geçireceği evrim konusundaki bilimsel önbilgiye dayanan temel fikirlerin ve ilkelerin birey tarafından özümlenmesini öngörür. Bu yönlendirme, gelecek kuşakların maddi bir gerçek haline dönüştürecekleri gerçekten insancıl ülkülerin özünü ve tarihsel değerini açık seçik kavramayı gerektirir.

(...)

Geleceğe ilişkin toplumsal önbilgilerden ve ülkülerden yoksunluk, çoğu kez, bireysel varoluşun anlamsız, insan yaşamının saçma, önemsiz ve rastlantı sonucu olduğu yolunda duygular yaratır. (...) Kişi, toplumun daha iyi bir geleceğe kavuşacağına inanmadığı sürece, çevresindeki toplumsal gerçekleri renksiz, tümüyle anlamsız, ve soğuk olgular dizisi gibi görecektir. Birey, daha iyi bir gelecek konusunda bir inanç kazanıncaya dek, insanlık kültürü bugün olduğu gibi kalacaktır : Sıkıcı, bayağı, durgun ve yararsız...

(...)

Hastalıklı toplumsal yapı ile geniş kapsamlı bir ideolojik bunalım ya da "boşluk" arasında ilişki vardır; çünkü daha iyi ve daha insanca bir toplum kurmayı öngören genel ideolojik programlar, bireyin ahlâki ve psikolojik sağlığında belirleyici bir etkendir. Bireyin kişisel tasarıları ile tarihsel gelişimin geniş kapsamlı mantığı arasında ilişki kuran bu programlardır. Bu bağlantı olmadığı zaman, topluma ve insanlığa karşı sorumluluk duygusunun yerini bencillik alır. Bu, toplumculuğun karşıtı, insan düşmanı tutumlar için uygun bir ortam sağlar.

(...)

Geleceğe dönük genel ideolojik programların yerini alan "boşluk", politik uygulamacılığın -pragmatism- temelidir. Ve anımsanmalıdır ki, bugün politik uygulamacılık, yalnızca emperyalist propagandanın bir hedefi olan ve darkafalılıklarından emperyalist propagandanın utanmazca yararlandığı burjuva filistenlerin'in
(*) ve zamana göre davranan kişilerin tipik bir özelliği değildir; fakat aynı zamanda, kapitalizmin insanı çileden çıkaran iç çelişkilerinin mantığının da; isyancı sol ya da sağ görüşte 'aşırıcı' haline getirdiği filistenlerin de tipik özelliğidir. Bu durumda politik bilinç ve politik eylem, kamu yaşamının akışı içinde doğup güçlenen ve kaçınılmaz olarak bireylerin düşünüşünü etkileyen akıl dışı özlemlere ve güçlere bağlıdır. Böylesi kişilerin bilinci, her çeşit kendiliğinden değişime açıktır; soldan sağa, sonra yine sola kayar, sık sık kaynayan coşkunun doruklarından, birden sıkıntı ve umutsuzluğun derinliklerine iner.

Böylesi insanlar, aklın değil, önyargının ve yanlış anlayışların güdümünde kendilerine bir yol ararlar. Birikmiş hoşnutsuzluklarını ve kızgınlıklarını, tipik bir şekilde ilintisiz nedenlerde ve olgularda arama eğilimindedirler. Çoğunlukla, belirli bir zaman diliminde egemen olan kalıplardan ve fetişçi anlayışlardan kaynaklanan tutkuların ve içgüdülerin oyuncağıdırlar.

Gelecekteki dünyanın biçimini kafalarda canlandırmaya yönelik herhangi bir girişimin, tam anlamıyla bilimsel bir anlayış içinde yapılması gerektiğine dikkat çekiyor Marx.

(...)

Geleceği muhayyilede (hayal etme gücü) canlandırmaksızın günümüz dünyasını doğru değerlendirmek olanaksızdır. Bilimsel önbilginin deneyle elde edilen verilerini göz önüne almaksızın onun günlük yaşamın gerçekleri içindeki yerini bulmak ya da çok çeşitli çoğunlukla çelişen eğilimleriyle bu gerçek karşısında doğru bir tavır almak olanaksızdır.

Toplumbilimsel ve sosyo-psikolojik incelemeler yüksek yaşam özlemlerinin, toplumsal insanîlik ideallerine bağlanan ve kendini, günümüz dünyasının ilerici yönde dönüştürülmesine adayan kişilerin, yaşamlarında oynadığı büyük rolü ortaya koymuştur. Bu özlemler, geleceğe doğru ilerlemede bir rampa işlevi görür.

Geleceğe dönük bu tür yönelimin, birey tarafından özümlendiğinde bir canlılık ve enerji üretkeni haline gelebileceğini ileri sürmek abartı olmaz. Bu şekilde yönlendirilmiş bir kişi dinamiktir ve kendi amacının ne olduğunu açıkça bilir. Hayal dünyasında onu geleceğe götüren idealler, insana güçlü bir adanmışlık duygusu ve moral gücü verir. Bu idealler, onun moral ve psikolojik sağlığını korur. Geleceğe ilişkin bu idealler ve tasarılar -hâlâ gelişmişlikten uzak- günümüz gerçeklerinin pek de hoş olmayan yanlarıyla karşılaştırıldığında, yolu üstündeki engellerin üstesinden gelmesinde bireye yardım eder, güçlüklere karşı verdiği etkili ve çetin savaşımda, ona kolaylık sağlar.

(...)

"Hayal kuran kişi hayallerine gerçekten inanırsa, yaşamı dikkatle gözlemlerse, gözlemlerini bulutlarda kurduğu şatolarla karşılaştırırsa ve genel olarak konuşursak, kurgularının gerçekleşmesi yolunda inançla çalışırsa hiç bir zarar getirmez. Hayallerle yaşam arasında bir ilişki varsa, o zaman her şey yolunda demektir." diyor Pisarev.

Lenin, Ne Yapmalı? adlı yapıtında ise şu notu düşüyor : "Hayal kurmalıyız!".


(*) Rus asıllı ABD’li yazar Nabokov’un “Rus Edebiyatı Dersleri” kitabında “Filistinizm ve Filistiler” adlı bir bölüm bulunmaktadır. Burada Nabokov, Philistine’in tanımını, “maddi ve basmakalıp şeylere ilgi duyan, düşünce yapısı beylik fikirlerle ve dönemiyle çevresinin geleneksel idealleriyle şekillenmiş yetişkin bireye denir” diyerek yapmıştır. Yine aynı metinde bu kişilerin “konformist, sözde idealist, sözde merhametli ve sözde bilge” olduğunu, gerçek bir philistine’in en yakın dostunun sahtekarlık olduğunu belirtmiştir. Nabokov’a göre bu kişiler, sanatla ilgili, edebiyat da dahil olmak üzere hiçbir şey bilmez ve sanata ilgi duymaz. Nabokov edebiyatta philistine’e örnek olarak “Ölü Canlar”dan Çiçikov, “Kasvetli Ev”den Skimpole ve “Madam Bovary”den Homais karakterlerini göstermiştir.


Kaynak :  Gençlik ve Toplum  /  'Gençliğin Toplumsal Açıdan Yönlendirilmesi' / Prof. Y. A. Zamoşin (Felsefe Doktoru) / Çeviren : Şükrü Keleş Konuk Yayınları, 1977 (Kitapta yer alan diğer yazarlar : V.N. Stoletov, İ.S. Kon, L.S. Blyahman, V.V. Poşatayev


dizin    üst    geri    ileri  

 



  1  

 SÜJE  /  Sunu  /  yirmi dokuz mayıs iki bin on sekiz   / 28