Canımızı acıtan ve hayata devam edebilmek için unutarak kurtulmak
istediğimiz her şeyi, bilinçaltı denilen arzın merkezine
gömüyoruz…Biliyoruz oralarda bir yerlerde bir fay kırığı var… Kadın
bakışında, yarım kalmış umutlarda, çöp bidonlarında, iç çekişte, annenin
ateş almış yüreğinde, genç kızın rüzgarda özgürce dalgalanamayan
saçlarında, çıplak sokaklarda yankılanan ayak sesinde, mutfakta
kaynayan/kaynayamayan çorbada, gecenin sabahında, erkeğin dilinde küfre
dönüşen kadınlığımızda…Uğultusu sağır eden, kokusu can yanığı…
Doğanın bize verdiği yetileri çokla çarpıp toprak atıyoruz fay
kırıklarına, yeni yaşamlar kuruyoruz her defasında, üzerini
çiçeklendiriyoruz dünyanın en güçlü çiçeği sardunyayla…
Betonlanmış acılardan gururla bakıyorum saksıdaki suretime, kıskançlıkla
bakıyorum yemenimdeki iğne oyasının civelek alına moruna, ah! diyorum ahh!!
Sonra gözlerim, gökyüzünün mavisine takılıyor, ciğerlerime deniz tuzu
doluyor. Haydi kadın! Kalk ayağa, düş yollara… Seni bir sardunya büyüttü
unutma! Elindeki çomağı mökkem tut, tak tarihin tekerrür edecek
tekerine!!
“Normal şartlar altında” diye başlayan her önerme dünyanın
kirletilmesinden önceydi…Bugünün deli kadınları “normal şartlar altında”
diye başlayıp hayata, sille yiye yiye anormal şartlar altında yaşamaya
direnen onurlu insanlardır…
Güldünya.
Tören, töre kurbanı…
Bingöl’de tecavüz!! adamlar serbest…
Kuşların yemi bitti…
Kömür karası…
Kirayı öde…
Kutsal aile..
Yemekte mercimek çorbası…
Kızınız hamile, töreyi işlet…
Şofben çalışmıyor…
Amanos dağları yanıyor…
Uludere’de çocuklar…
Dereler kurudu…
Annenin diz kapağı…
Aleksandra Kollantoy…
Özgecan…
Ergenlik sorunları…
İffet kadının süsü…
Sıcak şarap…
Kırk bıçak darbesi…
Pembe otobüs…
Kadın hamileyse sevişmiştir…
Doğalgaz faturası…
Kuşlardan biri öldü…
Şakran cezaevi…
Ahçik…
Tansiyon ilacı…
Çiçekli perdeleri yıka…