Nedense ilişkimizin anlamlandıramadığım bir tarafı vardı o zamanlar,
üşümeyen hep sen oluyordun, ben üşümeyeceğim zamanlarda soyunabileceğimiz
sıcak bir yer bulmak isterken, sen “belki üşürüm, üzgünüm ama senin
üşümediğini bildiğim sıcak sığınakların bana korku veriyor” der,
gelmezdin. Seni yan yanayken bile yalnız bıraktığım için mi sığındın bana
bu kadar zaman (ne kadar zaman?), yoksa seni taşırabilecek kadar küçük
olan tek erkek ben miydim bu dünyada? Anlamasam da neden bunları durmadan
durdurmadan kendimi, kendime sormamı, edemiyorum (sormak-sızım).
Şimdi hatırlıyorum da, bir keresinde kocaman balkonunda evim(iz)in sana
kahvaltı hazırlamıştım, daha sen yoktun o zaman hayatımda ve ben kendi
fincanımı koymayı unutmuştum masaya.