DEĞİNİ

Tahir Şilkan  





 

SANAT VE EDEBİYAT ÜZERİNE  ( K.MARKS & F. ENGELS )


Marksist düşünce, sanat ve edebiyat üzerine bilimsel ve felsefi görüşlerini ortaya koyarak, dünyanın sanatsal olarak özümlenişinin, sanatsal kültürün, toplumsal yaşamda, toplumsal gelişmede ve toplumun dönüştürülmesinde taşıdığı gerçek önemi anlamaya, yorumlamaya çalışmıştır.

Marks ve Engels'in sanat üzerine yazdıkları, kendi kuramlarıyla tam bir uyum gösteren düşüncelerdir.

Marks'a göre sanat ve edebiyat, toplumu yalnız açıklamakla kalmamalı, toplumun dönüştürülerek değiştirilmesi mücadelesinde yer almalıdır. Önemli olan, insanın sanatsal gelişmesi ile estetik eğitiminin yeni bir toplumsal sistemin kurulması ile uyumlu ve tutarlı olmasıdır.

*

Marks ve Engels'e göre sanat, somut gerçeklikten ve insanın toplumsal varoluşun-dan ayrılamaz. Sanatı, üretim ilişkileri ile üretici güçler arasındaki karşılıklı, karmaşık ilişkinin belirleyiciliğinde, toplumun bir bütün olarak çözümlenişinde aramak gerekir.

Sanat, bir toplumsal bilinç biçimidir ve insanın toplumsal varoluşunda aranmalıdır. Zihinsel bir üretim biçimi olan sanatın gelişmesinde insanlığın emeğinin payı vardır; insanın sanatsal yaratım gücü ve estetik duygularının gelişmesi insanın emeği ile ortaya çıkmıştır.

Her şeyi yaratan insan emeğidir; insanın eli gelişince, bilinci yükselmiş, estetik duygusu gelişmiş, insan nesneleri yeniden biçimlendirme gücünü kazanmıştır.

Sanatsal yaratıcılık ve sanatın gelişmesi, toplumsal gelişmeyle ve toplumun sosyoekonomik yapısıyla bağlantılıdır.

Marks ve Engels kapitalizm sürecinde, sanatçının yaşadığı çatışmanın, yaşamdaki gerçek çatışmaların ideolojik bir yansıması olduğunu tespit ederler. Bu tespit, sanatın, ideolojik mücadelede önemli bir silah olduğunu gösterir. Sanat ve edebiyat, sömürücü sınıfların çıkarlarına hizmet ederek gerici bir nitelik kazanabileceği gibi, ezilenlerin, emekçilerin yanında yer alarak ilerici bir nitelik kazanabilir. Sanatçıların ezilenlerin, emekçilerin safında yer alması sanatta yanlılık ilkesini doğurmuştur.

*

Marks ve Engels, sanatsal yetinin belli bireylerde yoğunlaşması ve geniş kitlelerde bu yetinin baskıda tutulmasını işbölümünün sonuçlarından biri olarak görürler. "İnsanî" emek ile "benzersiz" emek arasındaki ayrımın anlamsızlığa vardığı tespitini yaparlar.

Marks ve Engels, toplumun komünist bir düzen içinde örgütlenişiyle birlikte, bireyin kendisini sadece bir ressam, bir heykeltıraş, vb. haline getiren, belirli bir sanata bağlı kalışının da ortadan kalkacağını, sanatçı adının onun mesleki gelişmesinin sınırlılığını göstereceğini söyledikten sonra sözlerini şöyle tamamlarlar:

"Komünist bir düzende, ressamlar yoktur, başka etkinliklerinin yanı sıra resimle de uğraşan insanlar vardır."



dizin    üst    geri    ileri  

 




 24 

 süje