SERBEST YAZI

Salih Aydemir   







sevgilim sevgili,

 - dizi yazı -
ikinci bölüm

okuma
(iki)

4.

okumalar okuması, diye bir şey duydun mu? neye ve kime dönüşeceğini bilmeden okumalar, okuduğun cümlelerin altını çizip, zaman zaman döndüğün o sayfalarda nasıl bir izlek izlersin? ne, kim olmak istesin? zaman zaman da okumalarından tuttuğun defterleri düşün. ne için biriktiriyorsun onları? bu defterlerinin başına ne tür işler açacağının farkında mısın? okuduklarınla, altını çizdiğin cümle ya da paragraflarla hatta defterlerinle başını nasıl bir belaya soktuğunu başlangıçta, elbette bilmiyorsun. ama okuma zamanlarının dışına çıkıp herhangi bir köşede kahveni ya da çayını içerken o notlar canlanıveriyor gözlerinin önünde. başta çaresizsiniz, devam ettikçe yavaş yavaş gövdeni oynatmaya başlar ve en yakındaki kaleme ve kağıda sarılırsın. bu sarılmak yazmak demek değil elbette. yazmak için değil, çünkü bunu neden yaptığını sen bile anlamıyorsun. buna refleks diyelim, içgüdü diyelim. çünkü okumalarının sende bıraktığı tortuyla yüz yüzesin. önündeki kapılara ya da pencerelere bakıyorsun. ne arıyorsun? bir sözcük mü?ya da ne buldun kendinde? sana ait bir korku mu yoksa bir neşe mi?

ne bulduğun önemli değil. seninle bütünleşen noktaya birkaç adım kaldı ve sen bunun farkındasın. tek yapman gereken şey, hiçbir şey yapmamak. çünkü henüz hazır değilsin. çünkü noktaların buluşmadı, çarpışmadı. içinde bir şeylerin tutuştuğunu anlarsın ama kıvılcımın yetmediğini de aklından çıkarmamalısın. içindeki bu kıvılcımın sana söylemeye çalıştığı bir şey var, bunu biliyoruz. ama sana neler yaptıracağından emin değiliz. içindeki bu küçük kıvılcımı koca bir ateşe çevirmek istersen o küçük alevle dayanmalısın. dayanmalısın, o küçük alev, sana açmak gereken kapıları gösterecektir.

hadi şimdi yeniden okumaya… nerede kaldıysan oradan başla ama bu çok didaktik olur. başladığın ve bulunduğun o kısa iki nokta arasında kendine uzun bir çizgi çekeceksin. okumanın hangi iki noktasından tutarsan tut sana her zaman birleştirici uzun bir bakış sunacaktır.

başladın mı?


5.

okumayı yalnızca kitap okumak olarak düşünmüyoruz, değil mi? yaşamanın da bir okuma olduğundan bahsediyoruz. birinci el hayattır. kitaplar ise ikinci el. peki hangisini tercih edersin bu durumda? etmek zorunda değilsin aslında “etme”… tercihten ziyade bunları birbirine uzak iki nokta olarak düşün. biri hayat, diğeri kitap…

işte sen burada uzun çizgisin.

dengelemek değil, dengeni kaybetmek aslında. zor, yazmak kadar, kitabını yazabilmek ve onu okumak kadar…

yazmadan önce okur... yazdıktan sonra yarı okur… ama hiçbirimizin okuması, senin okumaların kadar sürpriz değildir. çünkü bizler çok az sürprizle karşılanırız. bu da bizim bir başka küçük sızılarımızdır.

beni anlayabiliyor musun?

bazı sözcüklerimiz bize de sürprizler sunar…


6.

dille ilgileniyor musun? dillerle değil, dilinle… okumanın dışında nasıl konuşursun? daha doğrusu dilini nasıl kullanırsın? dilin üzerinde bir çok sözcük larvası büyümeye başlarken; aklın gölünden çıkıp dilin lavralarına konarsa nasıl konuştuğunu çok iyi anlarsın. dilini bekliyorsan larvalığın senin için ne kadar iyi olduğunu anlayacaksın. o beklemelerin yaşamak ve okumak üzerine kuruldu. seni nasıl bir larvadan bir sözcüğe dönüştürdüğünü anlayacaksın. işte bu bir şiirin dizeleri gibi açılan kapılar…

bence düşünmelisin.

uzun bir koridorun başında olduğumuzu unutma! her adım bir yıla denk geliyor.
 

- sürecek -

dizin    üst    geri    ileri  

 



  9  

 SÜJE  /  Salih Aydemir  /  yirmi yedi mart iki bin on sekiz  / 27