POETİK METİN

Sabahattin Umutlu    







hakikatin aynasında şiir ile müntehir
ya da
hakikat beşir fuad
beşir fuad hakikat

- kedisiz hayat hatadır. kedilere..... -
               

"ölümün, yaşama karşı olduğunu söylemekten kaçınalım. yaşayan, olsa olsa, ölünün bir türüdür, çok da ender bir türü".
nietzsche.- şen bilim-

“arzu ettim ki, bir insanın öldüğünü ve ölürken neler hissettiğini bildirmek suretiyle, insanlığa bir faydam dokunsun.”
beşir fuad

“şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."
beşir fuad
 

beşir fuad : hepimizin kardeşi

ve artık düzeni nizamı intizamı yanlışı eğrisi doğrusu ve hayatın bozulmuş imlası tashihi mümkün olmayan şiiri bedenin : intihar…

yüz.eksilmedir
beden :fazlalık
şiirin bedenin sınırlarına
hapsolmayıp direnişinin
kendini yok ederek varoluşunun
kederi ve hederi olan
hakikat. şimdi neredesin.

şiirin bir bedenle çarpıştığı

çarpışırken cebelleştiği

cebelleşirken sonsuzlaştığı

bedenin içinden paramparça geçtiği

hakikatle buluştuğu o yer : intihar.

kendikendine anestezi kendikendine narkoz. narkoz bir uyku kumdan.bilindik yollar eskimiştir.ezberlenmiş yarlar uçurumlar. bir nefesin deneyimidir göğüs kafesindeki daralma. gelip geçen bir esrime.iki nokta arasında sıkışıp kalmış hayatın. değilse de dünyada nefes almanın iki nefes arası da olsa dünyada bir varlığın.gökyüzünde bir ayın harelenen gölgesi.harelenen harlanan. med ile cezrin.ve kadim şenliği dionysos ‘un. yüzünde bir yeryüzünün izlerin sözlerin yüzlerin. kırıldı kırılacak ufku sızdıran pencerenin kapının algının hayalin meyalin. başıbozuk bir şarkının o şarkıda o notanın…. o atonal. kara…

narın yüzündeki eksilmedir dağılan parçası olunan yüzlerdeki neşe.

narın dağıldığı o yer : hakikat. bir bedene hapsolunmuş dağılgan.

ve fakat dağılan yüzleri narın.

bir bedeni bir yüz ile sınırlamak sevdası. bir hayatı dünya ile adlandıran o masal.ol hikaye.ol masal. bir bedeni bir dünyaya yakıştıran yaklaştıran fazlalık. efkar ile dağılan yüzlerin dağılmayan efkarı. yaşam ile ölüm. aşk ile uçurum. varlık ile yokluk ruh ile beden. mana ile madde. başlangıç ile son. alışılmış aşınmış düalitesi
algının. dikotomik yarılma....



neden ölümden korkayım ki? ölüm varken ben yokum,
ben varken ölüm yok

- lucretius -

başlangıcı neresidir yeryüzünün.o ilk bakış ilk dokunuş ilk sınırın. o ilk yasak. o ilk ihlal. filizlenen bir umudu yardan yara uçurmak. uçurumun dibinde gölgelerden bir gölge. ölümlerden bir ölüm. uçurumlar arasında bir şiirin elleri. kanatsız kuşların adı ile çağrılmak.ve ey uçurum ahalisi ve ey sonsuza fırlatılmış arzular.bir bedende var olmanın olamamanın başka başka formları. başka başka bedenlerde başka başka duyumlar. ve ey beşer ve ey “eşrefi mahlukat”. canlılar arasında bir canlının hayali. ölümlüler arasında kıyıya vuran bir hayalin cesedi…

ontolojik bir eylem olarak uzun süren bir yaşamın değilse de kendi kendini yok etmenin intiharın ilk deneyimi deneyimlenmesi olarak beşir fuad.. ve literatürde öylece yerini alması. yok sayılarak. üstü çizilerek. yasaklanan. bir süre sonra da salgın halini alan o kendi kendini yok etme deneyiminin.

bir hayalet dolaşıyor dünyanın üzerinde ayakucunda şiirin. yüz otuz beş yıl öncesinden havalanan dipdiri bir hayalet. tam otuz beş yaşından bakıyor gözleri. darmadağın bir mezardan. şairin değil de şiirin üzerinde adı anılsa anılmasa da. bakışlarıyla tam karşımda hakikat…hayal ile hakikat arasında gidip gelen ve iki ucu arasında şiir akan bir ırmağın ucunda “mezardan bir seda” ile denizlere dökülen. alt akıntısı gizli sularıyla içdenizlere dökülen. arasında ufuk ile güneşin. kanla karışık o ırmak. şiir ile hakikat…

hakikat beşir fuad. beşir fuad hakikat …

tarih 1852 ‘yi gösterir. saatler uçurumu..ve beşir fuad istanbul’da dünyaya gelir. soylu ve varlıklı bir ailedendir.eğitim öğretim hayatı gayet makul ve başarılıdır.bir mutasarrıf (kaymakam) paşa çocuğudur.

babası hurşit paşa adana kaymakamı iken suriye’de bir cizvit okulunda eğitim görür. bildiği üç yabancı dilden biri olan fransızca ‘yı cizvit okulunda öğrenir.sonrası askerlik yıllarıdır.1873 yılında harbiye’den mezun olur.sultan abdülaziz ‘in yaver kadrosunda yer alır.ki aykırı fikirleriyle sultan abdülaziz’i de etkilediği rivayet olunur. 1875 yılında bir subay olarak osmanlı rus savaşına katılır. girit’te patlak veren rum isyanına gönüllü katılır.ve beş yıl kaldığı girit’te kendi çabalarıyla almanca ve ingilizceyi öğrenir.

bir süre sonra istanbul’a döner ve kolağası rütbesiyle levazım müfettişliği yapar.ve fakat askerlik yıllarında öğrendiği diller sayesinde batı felsefesinin temel kaynaklarını da okumaya izlemeye başlar. çıkardığı ilk dergi olan haver ki ufuk anlamına gelmektedir. askerlik yıllarında çıkardığı söylenir. o artık askerliğin nizam intizama dayalı tekdüze yapısından rahatsızdır.1884 yılında askerlikten istifa eder ve kendini okumaya yazmaya adayan biridir.

aydınlanma akımının ve pozitivist düşünürlerin etkisiyle biyografi ve çeviri çalışmalarına ağırlık verir. romantik Victor hugo’ya karşı “natüralist gerçekçi “voltaire’den ve emile zola’dan yanadır. Voltaire biyografisi yazarak hayalciler ve hakikatçiler tartışmasını başlatır. ki dönemin ilk eleştirel biyografi çalışmasıdır. yazdığı her yazı dönemin edebiyat ve bilim kanonlarını şaşırtır. silkeler. sarsar. osmanlı ‘nın ilk materyalisti ve ateisti olarak da bilinir.

voltaire, emile zola, diderot, d’alembert, de la mettrie, stuart mill, herbert spencer, auguste comte, claude bernard ve ludwig büchner gibi materyalist , pozitivist ve natüralist düşünür ve yazarların fikirlerini kendine rehber edinir ve bu fikirleri çıkardığı yayınlarda yaymaya çalışır.

felsefede pozitivist edebiyatta natüralist. entelektüel..tanpınar’a göre ise bir “ölüm mistiği”dir.“…bir asker olduğu halde kendi kendine biyolojiye merak saran, fransız natüralizminin akidelerini benimseyen, dinsiz, terakki fikrine inanmış beşir fuad bey…”

doğuda bu coğrafyada muhafazakarlığın ve dinsel baskıların her daim hüküm sürdüğü yerde nasıl “bilimsel” felsefi modern bir fikrin oluşturulacağı derdindedir. karanlığa karşı aydınlığın. baskılara karşı özgürleşmenin. bir cemaat bir ümmet bir itaat kültürünün değil birey olmanın dünyaya eleştirel bir göz bir bakış oluşturmanın meramı. çünkü hakikat güneştir ve karanlığın üzerine doğmaktadır. 1884 yılında çıkardığı “haver ile güneş dergileri”nin logosunda karanlık kainatın üstündeki bulutların arasından doğan güneş simgesi yer alır. “haver” ‘de farklı görüşlerde ve çok sayıda yazar yer alır ki bu nedenlerle dört sayı çıkar ve ekip dağılır. güneş ise daha uyumlu ve daha yakın görüşteki yazarlarca çıkartılır. dönemin batılılaşma yanlısı pozitivist fikirlerinden etkilenen ve bu fikirleri yaymaya çalışan fen ağırlıklı bilimsel bir yayındır. ekonomik sorunlar nedeniyle 12 sayı sonra kapandığı bilinmekte.

natüralist ve realist edebiyat eleştirisi babında denemeler ve bilimsel makaleler kaleme almayı sürdürür.çağının vicdanı entelektüel kişiliğinin yanı sıra bir de gazeteci kimliği vardır beşir fuad’ın.muhalif yapısı nedeniyle bir ihbar ile kapatılan ceride-i havadis gazetesinin başyazarlığını yapar.sonraları ise dönemin tercüman-hakikat ve saadet gazetelerinde yazılar yazar. başlangıçta bilim ağırlıklı yazılar yazan fuad son yazılarında ise dil üzerine yoğunlaşır. dilin yaşayan organik bir varlık olduğunu düşünür ve saray çevresinde kısıtlı bir dil olarak kalan osmanlıcanın sadeleşmesini savunur. dil üzerine yazdığı yazıların yanı sıra tiyatro üzerine yazıları da bulunmakta.

1884 yılıdır. mithat paşa boğdurulmuş. namık kemal sürgündedir. bilimin eleştirel düşüncenin üzerinde kara bulutlar dolaşmakta. kendi üstüne kapandıkça kapanan yaprak kıpırdamayan buhranlı yıllar. böyle bir dönemde yaşar beşir fuad. ufukta bir kapı bir pencere olabilmenin meramıyla yaşar. bu gün bir çok yönden eleştirebileceğimiz -gezegeni canlılara dar eden bilimin determinizmin pozitivizmin- ve fakat dönemine göre karanlığın yanında değil ufkun güneşin yanında yer alan çağının vicdanı “ileri,, “çağdaş,, “bilimsel” fikirleriyle gözü kara cesur bir entelektüel.ki bu yoldaki ilerleyişinin sonu kendini yok etmeye kadar gidebilen ontolojik hakikatin hakikatlerin özneleşip öznelleştiği bir bedenin sınırlarını aşarak sonsuzlaşıp cisimleştiği bir eylem bir oluş olarak bir avangard beşir fuad…

hayal ile hakikat arasında cereyan eden hayatın hakikat kapısına yönelir.beşir fuad, ve fakat hayal kapısını da tümden kapatmaz : “kuvve-i muhayyile lüzumsuz, zaid bir şey midir? hayır lüzumsuz değil, bilakis gayet elzem bir şeydir. ancak bunu hüsn-i isti’mal etmeli, hakikati hayale feda etmemeli; belki bu kuvveti meçhul olan bir hakikatin keşfine sarf etmeli.”hakikat ile hayal arasındaki cereyanlı alanda ara bölgede kalan fuad şiir ve hakikat tartışmalarına her daim öncelik verir. doğunun mutlak hayalciliğine karşı batının eleştirel hakikatini savunur. ve fakat bir materyalist ve ateist olarak tüm dinlere karşı olduğu için batının dinsel otoritelerine hükümranlığına ve hristiyanlığa da karşıdır.

doğuda ve islam coğrafyasındaki kapalılığın muhafazakarlığın ve bilim karşıtı fikirlerin nedenini doğu biliminin önemli isimlerinden farabi ve ibn-i sina’nın fikirlerinin terk edilmesi olarak açıklar. batıdaki modern tartışmaları osmanlı coğrafyasına taşımasıyla da en yakınında bulunan arkadaşları tarafından haddini bilmez aşırı ve radikal olmakla suçlanır. dışlanır.

menemenli zade tahir ve namık kemal ile arasında şiddetli tartışmalar yaşanır. ki namık kemal tarafından benzeri suçlamalara maruz bırakılır. oysa o bir namık kemal hayranıdır.ve oğlunun adını da namık kemal koyar.ki oğlu 2 yaşına gelmeden 1884 yılında kızılcıktan ölür. iki yıl sonrasında da akıl hastası olan annesini kaybeder. ki 1887 yılında ise beşir fuad gider peşlerinden.

unutmadan bir anekdot : bir dönem kendini gece hayatına vurur beşir fuad. bu süreçte turne için istanbul’a gelen fransız tiyatrosundan bir oyuncuya aşık olur. kuzguncuk’ta bir evde yaşamaya başlarlar. bir kızları dünyaya gelir ve adını feride koyarlar. trajik bir hikayesi vardır feride’nin. 1918 yılında istanbul’un işgali sırasında istanbul’a gelen fransız subaylardan birinin eşi “ben beşir fuad’ın kızıyım” diyerek yakınlarını aramaktadır. durumdan haberdar olan beşir fuad’ın eşi şaziye hanım oğlu selim’e “onu aradığını duyarsam sana analık hakkımı helal etmem” der böylece beşir fuad’ın kızı feride’nin istanbul’u terk eden fransız subayları ile birlikte tarihe karışıp gittiği bilinir.

1884 yılında başlayan ve her alanda eserler veren Beşir fuad ‘ın yazı hayatı babiali civarında nallı mescit mahallesindeki evinde intihar ettiği tarihe kadar (6 şubat 1887) üç yıl sürer. ve bu kısa yazı hayatı boyunca başta çeviri eserler olmak üzere telif kitaplara ve gazete dergi köşelerinde kalan 200 den fazla eleştiri deneme yazısına imza atar. çeviri ve telif olmak üzere bilinen on altı kitabı bulunmaktadır.

natüralist ve realist fikirleriyle edebiyat tarihinde bir devrin kapanıp yeni bir devir açılmasını sağlayan beşir fuad’ı ahmed midhat efendi, muallim naci, selanikli fazıl necib, mustafa reşid, hüseyin rahmi gürpınar, nabizade nazım, mehmed celal, ali kemal, kemal paşazade said bey, mizancı murad bey, ebüzziya tevfik bey, menemenlizade tahir bey, ismail safa, halid ziya uşaklıgil,ahmed nebil, baha tevfik ve abdullah cevdet’i etkilediğini söylenmektedir.

ve istanbul beyoğlu’nda bir sokağın adı olarak da bilinir beşir fuad tıpkı ömründeki cereyan eden durumlar med cezrler gibi metaforik olarak da olsa asla birleşemeyecek yan yana gelemeyecek iki caddeyi “meşrutiyet” ve “tozkoparan” caddelerini birleştirir…



bilinen eserleri :
iki bebek (victorbernard-eugènegranger'den çeviri, bir perdelik komedi) (1884)
binbaşıyı davet (k. f. mor'dan çeviri, bir perdelik komedi) (1884)
birinci kat (jamescobb'dan çeviri, iki perdelik komedi) (1884)
bedreka-i fransevî (sarf kısmı, emile otto'dan çeviri) (1884)
bedreka-i fransevî (nahiv kısmı, emile otto'dan çeviri) (1884)
miftah-ı bedreka-i lisan-i fransevî (1885)
cinayetin tesiri (emile zola'dan çeviri, roman) (1885)
miftah-ı usûl-i talim, (1885)
victorhugo (1885 )
almanca muallimi (emil otto'dan çeviri) (1886)
ingilizce muallimi (emile otto'dan çeviri) (1886)
usûl-i talim (emile otto'dan çeviri) (1886)
beşer (1. kısım 1886 voltaire 1887)
intikad (muallim naci ile) (1887)
mektûbât (fazlı necib ile) (1889)

schopenhauer’dan çevirileri olduğu bilinen beşir fuad schopenhauer’in felsefesinden oldukça etkilenir. etkilenmemin yanı sıra onun “anlamsız ve boş bir hayattan kaçınmanın tek yolunun iradeyi öldürmek” olduğu tezini kendi bedeni üzerinde canı pahasına ve son kez deneyimler.

iki yıl önceden kurgular ölümünü ve yakın arkadaşı dostu ahmet mithat ‘a bir mektup yazar :

“hayatımda fenne hizmet eylediğim gibi, cenazemin de öyle hâdim olmasını arzu eylediğimden, cenazemi teşrih olunmak üzere teberruanmekteb-i tıbbiye’ye terk eyledim ki veresem şu arzuma mâni olmazlar. intiharımı da fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına ‘klorit kokain’ şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-ihayat edeceğim…”



ve rumun şuarası ölümün ardından konuşmaya devam ediyor hala :

çok sözler edilir ölümü üzerine. ki en çok da ölümünden sonra konuşulanlar üzerinden ve kendini öldürme biçimindeki fark ile bilinir anılır beşir fuad.

tarihte düzde ve her yerde ölümün arkasından konuşanlar çoğunluktadır. konuşulur konuşulmasına da hakikat başkadır.ve bu hiç değişmeyecektir. belki de budur hayallerimizi diri tutan. bedeli ne olursa olsun sonunda ölümde olsa göze alınan kadim bilgisi deneyimi hakikat arayışının.

ölümünden bir süre önce “şiir ve hakikat “başlığı altında topladığı notları evinin yakınında bulunan kitapçı arakel’e bırakır.iki bölümden oluşan notların birinci bölümünde, menemenli zade mehmet tahir bey’e yazdığı iki cevap, ikinci bölümde ise yetmiş bin beyitli bir hicviye, çevir kazı yanmasın ve tekrar çevir kazı yanmasın adlı yazıları yer alır.

yetmiş bin beyitli bir hicviye’de ise , bir yolculuk sırasında karşılaştığı aşık garip olarak adlandırdığı ve kendi yarattığı bir şair karakteridir. aralarındaki konuşmalarından oluşur eser. namık kemal’in divan şiirini ifade ettiği “en parlağı en büyük yalandır/ doğrusunu bul beni inandır” dizesini fuzuli’ye ait olan “aldanma ki şair sözü yalandır” dizesi ile karşılar beşir fuad.

ve milattan önce yaşamış ve bir kılıcın üzerine atlayarak intihar eden lucretius ‘tan söz eder.”milattan 51 sene mukaddem intihar eden lucretius namında bir şair-i şehir vardır”

Beşir fuad schopenhauer ile pesimizm üzerinden kurduğu ontolojik bağı bu kez aradaki zaman mekan farkını ortadan kaldırarak lucretius ile kurar. fikirlerinden etkilendiği pesimist schopenhauer onu yanıltsa da kötümserliğinden aldığı cesareti eyleme dönüştürmesini bilir.schopenhauer konuşur ve fakat iradesine söz geçiremez hayat ve varoluş hakkında onca kötümserliğine rağmen yetmiş iki yaşında odasında dışarıyı seyrederken ölür. oysa trajik ortağı lucretius yanıltmaz onu. şu sözleri ise unutulacak gibi değildir. “insanlar yaşatarak yaşar birbirini ve hayat meşalesini birbirine devreder koşucular gibi.”beşir fuad ‘ın trajik yoldaşı lucretius sadece sekiz yıl fazla yaşamıştır beşir fuad’tan.. peki bir son muydu ölüm. bir başlangıç mı doğum..hakikat yolunda hakikate dönüşenler için son neydi son.. dönüşüp duran boşlukta döngüselliğinde kaosun. “osmos ile kronosun” ucunda yeşeren kozmogoni. son var mı son.



ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz
- lucretıus -


peki neydi fuad’ın asıl korkusu ve neydi onu intihara yaklaştıran sebep…ölümün arkasından konuşmak babında değil elbet..tedavisi mümkün olmayan bir akıl hastalığına -“delire de persecution” ki zulmedilme korkusu diye çevriliyor türkçeye( hezeyan-ı tazallumi)- yakalanan annesinin durumu mu. sonunun annesi gibi olacağının çıldırarak öleceğinin kaygısı ve korkusu mu.. mutsuz evlilikleri mi. eşi ile metresi arasında yaşadığı med cezrler mi.namık kemal ‘e hayranlığı nedeniyle adını namık kemal koyduğu oğlunun henüz iki yaşında kızılcıktan ölmesi mi. materyalist ateist kimliği ve savunduğu radikal fikirleri nedeniyle en yakınındaki arkadaşları tarafından haddini aşmakla suçlanıp dışlanması mı. otuzbeş yıllık kısa ömründe bilim uğruna kendi bedenini kadavra olarak bağışlayacak kadar bilimsel görüşleri mi. bu görüşlerin onu yalnızlaştırması mı.bir kötümser miydi beşir fuad..yoksa haver ile güneş arasında bir ışık kaynağı olarak mı gördü dünyayı..

ışık vardı da öyleyse niye terk etti gitti dünyayı... pesimist schopenhauer’ın fikirleri ile materyalist pozitivist fikirlerin arasındaki derinleşen uçurum mu.. karamsarlığın kötümserliğe kötümserliğin direnişe dönüşme biçiminin onu sadece kendi bedenini ortadan kaldırmaya zorlaması mı. topyekün bir pozitivist idealin tekil ve tinsel bir hakikat arayışına ağrısına sancısına dönüşmesi mi. materyalist bir dünya görüşüne dayalı dünyanın bir türlü kurulmayıp ontolojik kaygıların denizinde su alan tek kürekli bir kayığa dönüşüp kıyıya bile vuramayıp batması mı. tüm bunlar için toplu bir evet ya da ayrı ayrı hayır diyememek mi..ontolojik kaygıları olan ve hakikat yolunda her şeyi göze alabilen ve artık hakikatin kendisi olan biri için evet ile hayır ‘ın ne önemi var.

işte burada “yol üstündeki semender” e uğrayıp ahmet oktay ‘a başvuralım öyleyse :

"yaşamım !doğrusun
yanlış olduğun kadar. bir diken
gibisin içimde"


“bu ikilemi
şöyle dillendiriyor
sergei moscovici :
“ölüme hayır demek yetmez
yaşama evet demek gerekir.“

'evet'i söylerken
kekeleyen,
adayıdır ölümün.

ve insan
en beklenmedik anda
en umulmadık anda
kekeleyebilir.”


söylediği gibi yapar beşir fuad sözünde durduğu gibi durur hakikat. her ne kadar bedeli kanlı olsa da. cesur kararlı sahici ve nettir..

takvimler 6 şubat 1887’yi gösterir. bileklerini keserek intihar eder.intiharının her anını deneyimleyerek yazıya döker. bedenini bir eylemsel sanata performansa dönüştürür. verdiği kararında ne kadar samimi olduğuna dair şu sözler önemlidir. “bu fikri, yaz gelirse kâğıthane’ye gideceğim gibi telakki ettim”.

selahattin hilav, beşir fuad’ın mektupları adlı kitaptaki yazısında ; şairlerin intiharı konusunda çıkaracakları söylentilerle alay etmesi, saydam bir bilincin ve gelişmiş bir bireyin öz yaşamı konusunda karar veren özgürlüğünün sonucudur” diyerek beşir fuad’ın intiharını bir ‘seçme özgürlüğü’ olarak değerlendirir.

"ameliyatımı icra ettim. hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı.”

beşir fuad’ın intiharından sonra bir intihar salgını başlar istanbul’da.intiharların artması üzerine11 mart 1987 de sultan ıı.abdülhamit tarafından gazetelerin intihar haberleri yapması yasaklanır.yasağın kalktığı altı ay sonra “intihar salgını devam ediyor” diye manşetler görülür.

vasiyetinde belirttiği üzere cesedinin tıp öğrencilerinin bilimsel kullanımı için kadavra olmasını ister ancak bu isteği dinsel gerekçelerle yerine getirilmez.

eyüp mezarlığına gömülür. bir süre sonra mezarı da kaybolur.ölümünden sonra eşi şaziye hanım birlikte yaşadıkları evden ayrılır ve ailesinin evine döner. evin tüm eşyaları ve beşir fuad’ın kitapları notları fotoğrafları anıları ne varsa yağmalanır.

sonrası sükut suikastıdır. susuş kumkuması. ve kanonun elinde biçimlenen bir linç kumpanyası.

adem eyüp yılmaz  “edebiyat ve intihar” adlı kitabından öğrendiğimize göre ; shakespeare’in yapıtlarında elliden fazla karakter, dostoyevski ‘de ise on yedi karakter intihar ederek ölür. ortaçağ avrupası'nda ise intihar ve cinayet kelimeleri eşanlamlı kullanılıyor. intihar kelimesinin etimolojik incelemesinde “suicide” yani intihar kelimesi ilk kez 1643’te kayda geçer , fiili olarak ise 19 yy.da kullanılmaya başlanır.  türkçede ise ne islamiyet öncesinde ne de sonrasında böyle bir kelimeye rastlandığı görülmez. tanzimat döneminde arapça kökenli “intihar” kelimesinin kullanıldığı görülür.

muhafazakar kesimin eleştirmeni ve edebiyat tarihçisi mehmet kaplan’ın öğrencisi orhan okay tarafından beşir fuad üzerine yapılan tez çalışması nisan 1969’da hareket yayınlarınca “beşir fuad . ilktürk pozitivisti ve natüralisti” adıyla yayımlanır. kitabın girişinde mehmet kaplan’a ait bir önsöz yazısı bulunmaktadır. mehmet kaplan’a göre beşir fuad “doğu –batı” “ilim-din” çatışmasından doğan ruhani buhranı kendisinde ilk kez yaşayan biridir. ki intihar nedeni de yaşadığı bu “buhran durumu“ ve "maneviyat eksikliği"  ile ilişkilendirilir. beşir fuad’ın intiharı konusunda öğrencisi orhan okay da aynı fikirdedir. ve bu fikrini tüm kitabı boyunca sürdürür.

oysa hiç de öyle değildir. beşir fuad bir materyalist bir ateist olarak tam da dinsel bakışın ve batı romantizminin karşısına yine batının “pozitivizmi” “gerçekçilik” ve “natüralizmi” ile çıkar.ve bu görüşleri otuz beş yıllık kısa ömrü boyunca ısrarla savunur.

mehmet kaplan’ın beşir fuad’da buhran dediği şey ise tamamen ve tamamen bir ontolojik hakikat arayışının sonucu oluşan entelektüel yalnızlık ve dışlanmışlıkla ,yaşadığı dönemin edebiyatçı,yazar ve entelektüelleri arasında yaşadığı bir dil bir bakış farklılığıyla açıklanabilir. çünkü o bir materyalisttir. almanca ingilizce ve fransızca olmak üzere üç yabancı dil bilen beşir fuad hem yaşadığı coğrafyadaki düşünsel çölleşmenin farkındadır hem de batıdan gelen bilimsel kültürel cereyanlara döner yüzünü. dönemin verili edebiyat ,kültürel ve düşünsel yapıtların kapalılığı, durağanlığı, dünyadan soyutlanmışlığı, daha başka daha dinamik ve akışkan yapılara arayışlara yöneltir beşir fuad’ı.ve bu yolda edindiği radikal fikirlerini yazması ve yaygınlaştırma çabası materyalizmi tanrı tanımazlığı etrafındaki herkes tarafından dışlanmasına da yol açar. en yakın arkadaşları bir haddini bilmez ilan ederek bir bir terk eder onu. voltaire çevirileri başta olmak üzere eleştirel yazıları "müslüman mahallesinde salyangoz satmak"  ve "islam düşmanlığı" yapmakla suçlanmasına yol açmıştır.

intiharından sonra onun materyalist ve ateist görüşleri üzerinden yaşarken yüzüne söyleyemediklerini ölümünden sonra arkasından söyleme gafletinde bulunurlar. biri de yakın dostu osmanlı ‘da tek filozof olarak gördüğü ve çok güvendiği ahmet mithat efendi’dir. ki mithat paşa'nın boğdurulmasında para karşılığı muhbirlik yaptığı bilinir. o da beşir fuad’ın intiharını yaşadığı buhranlarla ve materyalist olmasıyla açıklayanlardandır..ve başından beri bilmektedir materyalist ve ateist olduğunu beşir fuad’ın. karaşın şair ece ayhan’a bir selamla söylersek rumun şuarası ölümün arkasından konuşmaya devam etmektedir hala…

düşünülmez ki hiç o bir materyalist olarak intiharını da materyalist bir üslupla kurgular deneyimler. sanıldığı gibi bir "buhran" ve "maneviyat eksikliği"  ile açıklanabilecek bir karamsarlık değildir onun yaşadıkları. olsa olsa kötümserdir. Schopen hauer‘ın ve pesimizmi ve nıetzsche’nin nihilizmiyle de ilişkilendirilebilecek trajedisi onu ölüm karşısında alnı açık, sarih cesur kararlı ve hakikat arayışındaki birinin duruşuyla donanımlı kılar. dış dünya ile çatışması kendi bedeniyle çatışmasına cebelleşmesine dönüşür. kıstırılmışlık kuşatılmışlık dışlanmışlık duygusu onu ölüm karşısında daha dirençli kılar.



bazı yılları mı bekler bazı sorular bazı sorular bazı notları...

- beşir fuad‘ın intiharından sonra gelişen intihar salgınıyla ilgili olarak aklımıza bazı sorular geliyor. ve bazı sorular da bazı durumları hatırlamamızı ve de sorgulamamızı…

goethe’nin‘genç werther’in acıları’ romanından sonra da bir intihar salgını görülüyor. ki beşir fuad’ın intiharından yaklaşık yüzyıl önce yayımlanır. batıdaki sosyo politik durum “bireylik durumu"  ve dinsel baskılar ile osmanlı'daki toplumsal yapı ve dinsel baskılar farklıdır. osmanlı'da “bireylik durumu"  henüz oluşmamış ve intihar hem ümmet toplumunun üyesi bir “kul” olmayı reddeden bireyin eylemi olması nedeniyle hem de intihar edenin tanrıya şirk koşması nedeniyle günahtır sayılır ve yasaklanır. ki sonraları aynı gerekçelerle şair İlhami çiçek ‘in intiharı da “mekruh “görülerek  yok sayılır. beşir fuad’ın yok sayılması ve eserleri üzerindeki sansürün bu sosyo politik yapının hala sürdüğünün bir işareti olabilir mi..

- 1969 yılına kadar adından neden söz edilmez beşir fuad’ın. kitaplarının baskısı neden yapılmaz. yapılamaz.muhafazakar kesimin eleştirmeni ve edebiyat tarihçisi mehmet kaplan’ın öğrencisi orhan okay tarafından beşir fuad üzerine yapılan tez çalışması nisan 1969’da hareket yayınlarınca “beşir fuad . ilk türk pozitivisti ve natüralisti” adıyla yayımlanır. ki sonraki baskısı ise ancak 1994 yılında dergah yayınlarınca yapılır.

-1999 yılında ise asıl notları olan “şiir ve hakikat" yky ‘dan akademisyen inci tarafından yayına hazırlanır. ki dönemin yky editörü enis batur’dur. beşir fuad üzerine bir çalışması ve şiiri de bulunur. beşir fuad’ın intiharından sonra evinin yakınındaki kitapçı arakel’e verdiği bu notlar kimin kimlerin eline geçmiştir.
akademisyen handan inci tarafından hazırlanan ve yky tarafından 1999 yılında baskısı yapılan “şiir ve hakikat"in neden daha sonra baskısı yapılmamıştır.

- “avangard ve aykırı adam” osmanlı tarihindeki ilk eleştirmen bir materyalist bir uç entelektüel olan beşir fuad ‘ın kimliğinde fikirlerinde edebiyat kanonlarının ve gelmiş geçmiş iktidarların gördükleri tehlike neydi..

-dinler ve iktidarlar intiharı neden günah sayarlar ve yasaklarlar…

-beşir fuad bir çok alanda kalem oynatmasına karşın kitapçı arakel’e teslim ettiği notların “şiir ve hakikat" başlığını taşıyan notların dışındaki diğer yazıları notları çevirileri nerededir. beşir fuad üzerine çalışma yapan akademisyenler bu durumdan.”evrakı metrukesi” ve “edebi ve siyasi terekesinden,,neden bahsetmezler…

-eserleri ve notları intiharından sonra eşi ve çocukları mı yoksa dönemin baskıcı koşulları gereği iktidar görevlilerince mi yok edilmiştir…bu konularda neden yıllarca susulur. bu susuş kumkumasının nedenini hala iktidarların ve edebiyat kanonlarının “beşir fuad korkusu" ile mi açıklanabilir.

- coğrafyanın ilk materyalisti olan beşir fuad ‘a olan ilgi neden sadece akademik çevrelerle sınırlı kalmıştır. edebiyat çevreleri ve politik çevreler coğrafyanın ilk “avangard” “aykırı” eleştirmeniyle ilgilenmemiştir…

-beşir fuad’ın görüşleri ve eserleri üzerindeki sansürü belki dönemin toplumsal siyasal koşullarının etkisiyle açıklayabiliriz.evet açıklanabilir. yakın çevresinin “ihanetiyle” de. peki “coğrafyanın ilk eleştirmeni materyalist ve ateist beşir fuad”, “sol” “sosyalist” “marksist”ler tarafından değil de neden “sağ muhafazakar kesimler” tarafından ilgi görür. ve neden fikirleriyle değil de “intiharı” magazinel bir dille kültür endüstrisinin nesnesi haline getirilir. getirilmiştir.

- intiharı sonrasında görüşlerinden etkilenen sürgündeki aydınlarca “ittihat terakkinin”  temeli atıldığı ifade edilir. ittihat terakki iktidarı ve sonraki iktidarları beşir fuad’ı neden yok sayar..

anlaşılıyor ki beşir fuad hem yaşadığı döneminin iktidarları hem sonrasındaki iktidarlarca –siyasal ve edebiyat kanonları –yok sayılıp sansüre maruz kaldığını görmekteyiz.

beşir fuad'ın  çok yönlü çok boyutlu bu sansüre uğraması onun “siyasi yapılarla” ilişki kurmayıp “örgütçü” değil de kendi ontolojik öznel tekil tinsel mücadelesini sürdüren bağımsız bir avangard olmasıyla açıklanabilir mi.. neden olmasın.



beşir fuad kardeşliği :

enis batur’un “beşir fuad yanlış kardeşim benim.” diye bildiği…

ahmet oktay ‘ ın ise : “beşirlerden bir fuad“ olarak “beşir fuad! kardeşim benim” diyerek boynuna sarıldığı biri. batur’a zeyl olarak yazılan “beşir fuad” adlı şiirinde :

gün doldu : kendime bir aksisedayım
ürktüm hep hayalâttan. aklım
bana açıkla : yırtılan
zaman mı gülün yaprağı mı? elinde
buruşturuyordu validem. kapatılmış
ve leyli bakışlı mecnune. ömrüm
şimdiden "bir devr-i hüzün"
ve kapkara matem : dizdizeyim
dalgın hayaletinle. ufku
sen misin seyreyleyen
darüşşifa'nın o tozlu
penceresinden, ben mi? vehimler
ve cinnet korkusu
bana mirasın. ölü oğul da
küçük, çıplak ayaklarıyla
geziniyor sofada, çatının
içindeki rüzgâr gibi.

ey hafıza! kanıyor
ne varsa süzdüğün. siyah zambak :
koridorlarında usulca açan
o cizvit mektebinin "gecede
yazmayı mutad edindim"
daha o zamandan. sırdır
çünkü yazı : candan doğar
ve ayan ettikten sonra
sır olur
nemsin benim
öteki zamanlardaki çocuk? bir hasım
gibi mi büyüttüm seni kalbimde?
sözüm sana yine de : kimi gerçek
daha derin düşten. düşler de
geleceğe gönderir ve yitik söz
dirilir okurun dilinde.
yaşamım! doğrusun
yanlış olduğun kadar. bir diken
gibisin içimde.
ah! gülün yok.
doğ karanlığın devâsa
rahminden de
okurum hisset beni :
"intiharımı da fenne tatbik edeceğim :
şiryanlardan birinin geçtiği mahalde
cildin altına klorit kokain şırınga
edip buranın hissini iptal ettikten
sonra orasını yarıp şiryanı keserek
seyelân-ı dem tevlidiyle terk-i hayat
edeceğim"
zevcem! kim kimin uçurumu?
her ağuş, ne yapsak
bir serzeniş aslında. metresim!
kucaklaştık ama daha bir kez
buluşmadık. tecilin
dolmasını bekledim ben.

suret-i varaka

"ameliyatımı icra ettim. hiç
bir ağrı duymadım. kan aksın
diye hiddetle kolumu kaldırdım"
ki "kâğıt dahi kanla mülemma"

tebliğ

"matbuat idare-i behiyyesinden ceri-
det ül hakayık nam gazetenin bir nüs-
hasında intihara dair münderiç olan
varakanın diyanet-i islamiyeye mübayin
fıkaratı mutazammın olmasına ve merkez-i
hilafet-i islamiyede tab ve neşrolunur
evrak ve havadisten bazılarının akaid-i
islamiyeyi mazallah-ı teala inkar ve is-
t ihfat yolundaki neşriyatı, diyaneten ve
siyaseten rehin-i cevaz ve müsamaha olama-
yacağına..." (*)

beşir fuad! kardeşim benim.







beşir fuad : hepimizin kardeşi

                                                            - ilhami çiçek'e -

              “öldür allah sevmelere gidek”

işte geldik gidiyoruz demiştik
bir şiire damar yolu açmaya
havadisler arasında
bir havadis olmaya
kırıldı kırılacak sanmıştın
çekiliyor aradan şiryandaki şırınga
nehirleri çoğaltmanın
şimdi sırası mıydı beşir
daha yolun yarısıydı diyenler
biraz olsun biraz olsun metanet
sızıyordum dünyaya
sol kolumda bir oyun
ömrümün son perdesi
al şırınga ver jilet
kağıthane civarında bir parktan
geçiyordum içinizden ıslıkla
meramımız vardı beşir
yurtsuza yurt kanatsıza kanat
sokağa sabah olmaya...

yine o ses yine o ses sahnede :


siz ey damarlarında
durduğu gibi duranlar
alyuvardan akyuvardan
bir hışımla geçenler
yetişin kurtarıyorlar
terk ederken rüyayı
doru atlar doru atlar
dönüp dolaşıp dünyayı
kapalı kapılar kapalı kapılar
ardında damara dönmüyor kan
kayıp sol anahtarları kayıp
kara kayıp gezegen
haydi şimdi hep beraber
tersine tersine çevirelim
akıp giden akıp giden o nehri
ufkumuzda ufkumuzda
batıp giden güneşler
daha hızlı daha hızlı bilekler
bir küheylan koşusundan
küheylanın rüzgarıyla
toynağıyla gelenler
yelesinde yelesinde o atın
uçuşurken serçeler.

akşamüstüakşamüstü
uçuşurken ötüşürken
behri zaman kuşları
içimdeki o makas
daraldıkça daralır
ucunda uçuşunda
solgun kara şiirler…

eyy beşir ve eyy fuad
eyy beşer-i mahlukat
ve eyy beşir-i hakikat
ehil hayat ehli hayal
acemisi aşkların
ahiri şol dünyanın
ezel ebed bir yolcu

hepimizin kardeşi
hepimizin kardeşi
hakikatbeşir fuad.
beşir fuadhakikat

gölgem ki gölgene beşir...
dünya kadavraya
kalk seninle galata’ya
gezmelere gidelim.

                                             - s. umutlu -


hakikatin şiiri : beşir fuad

ve fakat hakikat fazladır bir imgeden.


_____________

kaynakça :

- beşir fuad /  ilk türk pozitivist ve natüralisti /  m.orhan okay /  dergah yayınları / 2008
- beşir fuad /  şiir ve hakikat / yazılar tartışmalar / hazırlayan :  handan inci / yky /  1999
- beşir fuad./  ahmet mithat efendi / dergah yayınları /  2014

 

dizin    üst    geri    ileri  





  4  

 SÜJE  /  Sabahattin Umutlu  /  yirmi sekiz mart iki bin on yedi   / 21