"... 12 Eylül darbesinin iki yıl sonrası... Ankara'nın o yıllarda en
uzak semtlerinden birinde, 623 numaralı dubleks bir öğrenci
evi...Askerler arama yapmak için kapıda...Anlatılan senin hikayendir..."
623 HÜSEYİN
Eylül ayının son günleri, kurban bayramının
son günü. Gece yarısı, evde üç kişiyiz. Hüseyin ve bayram ziyareti
nedeniyle Ankara'ya gelen büyük abisiyle, dubleks evin alt katındaki
geniş salonda, masa başında sohbet ediyoruz. Sohbet konularımızdan biri,
Kurban Bayramı'nın toplumsal dayanışma ve yardımlaşmadaki önemi. Bayramın birinci günü, öğrenci
evimize üç komşudan kurban eti gelmişti. Hüseyin bahçedeki otsu çiçek
dalından dört beş adet şiş yapmış, gelen etlerden şiş kebap yapıp
yemiştik.
Önceki kurban bayramında sitedeki bir evde kalan arkadaşımız Yusuf'a hiç
kimsenin kurban eti getirmediğini bildiğimizden komşularımızın bu ilgisi
bizi çok mutlu ediyor. Yusuf, "Evde olduğumu göstermek için belli
aralıklarla birkaç kez bahçeye, evin önüne de çıktım ama bir kişi bile et
getirmedi...Çok bozuldum..." demişti.
Sohbet başka konularda sürerken, evimizin kapısı gürültülü bir şekilde
çalınıyor, yoksa zil mi? Anımsamıyorum şimdi... Çizgili pijamamla "kim
o?" diye sormadan kapıyı açıyorum.
***
Hüseyin'in büyük abisi orman mühendisi. Şark hizmetini tamamlamış o
günlerde... Toros dağlarının eteklerindeki bir kasabada, ağaçlandırma
çalışması yürütüyor. Üzerinden on yıllar geçmiş. Sorumluluğunu üstlenmiş
olduğu bölgede geniş bir ormanlık var şimdi...
Ankara'nın o yıllarda en uzak semtlerinden birinde, 623 numaralı dubleks
bir evde oturuyoruz. İkinci Meclis Binası'nın alt tarafından, Atatürk
Spor Salonu'nun karşısından kalkan 46 ve 48 numaralı otobüslerle gidilen
uzak bir semt. Saat başlarında biri, buçuklu saatlerde diğeri hareket
ediyor.
Aynı okuldan dört arkadaş olarak birlikte tuttuğumuz evi boşaltıp, başka
arkadaşların aynı semtteki evlerine taşınmış olduğumuzu, dört aylık kısa
dönem askerlikten dönünce öğreniyorum.
Kalabalık bir öğrenci evi, üst katta üç yatak odası var. Evde kaç kişi
kalıyoruz, anımsamıyorum ama evde kalanların üçünün isminin Hüseyin
olduğunu adım gibi biliyorum. İkisi ile aynı fakültedeniz, diğeri
Dil-Tarih'te coğrafya bölümünde öğrenci.
Evde, Siyasaldan, Dil-Tarihten öğrencilerin yanısıra, astteğmenliğini
Ankara'da yapan Mesudiye'li bir arkadaş, ayrıca kiraladıkları evden
çıkarıldıkları için evsiz kalan Filistinli öğrencilerle birlikte
kalıyoruz. Üst kattaki yatak odalarından birini Filistinli üç öğrenciye
bırakmış durumdayız.
***
Ev arkadaşlarımız bayram tatilini memleketlerinde geçirmek için gitmiş,
Hüseyin'le kalmışız evde. Pazartesi günü öğretmenlik yaptığım köyde görev
başında olmam gerekiyor. O nedenle bayram tatilini, Ankara'da
geçiriyorum...
O günü nasıl geçirmiş olduğumuzu anımsamıyorum şimdi. Hüseyin'in abisi
ile birlikte mi geçirmiştik yoksa Hüseyin'le abisi geldiğinde ben evde
tek başına mıydım? Onu da anımsamıyorum.
***
Öğrenci evlerinde arama yapıldığını, yapılacağını arkadaşımız Öcal'dan
öğrendiğimiz için evde, ortalıkta bir "suç unsuru" bırakmamak için
kendimiz bir arama-tarama yaptığımızdan biraz rahatız ama 12 Eylül rejimi
bütün acımasızlığı, baskısı, zulmü ile devam ettiğinden belli olmaz ki ne
olacağı...
Kısa dönem askerlikten döneli birkaç ay olduğundan açtığım kapıdan giren
askerlerin başındaki komutanının rütbesini hemen fark ediyorum. Astsubay
başçavuş, mutfakla tuvaletin arasındaki kısa girişi geçip, masanın
üzerine elindeki dosyayı bırakıyor. Devlet dairelerinde kullanılan
kırmızı renkli karton bir dosya bu. Dosyadaki büyük harflerle yazılı kısa
yazıyı hemen okuyorum: 623 HÜSEYİN!
***
Evde arama yapılacağını söylüyor komutan, evde başka kimse olup
olmadığını sorup, "yok" yanıtını aldıktan sonra kimliklerimizi istiyor.
Pijamayla olduğum için kimliğimi getirmek için üst kata çıkmak için
merdivene yöneldiğimde komutanın göz işaretiyle askerlerden birinin de
benimle birlikte geldiğini görüyorum. Kimliğimi alıp aşağıya salonun üst
bölümündeki masanın yanına geliyorum.
Komutan arama yapılırken içimizden birinin eşlik etmesi gerektiğini
söyleyince Hüseyin, komutan ve arama yapacak askerle birlikte üst kata
çıkıyor. Biz Hüseyin'in abisiyle aşağıda masanın başında oturarak
bekliyoruz. Başımızda, elinde otomatik silah tutan bir asker var. Askerin
gözlerinden uyku akıyor. Elindeki silahı bize doğrultmuş, neredeyse
ayakta uyuyacak. Kendimi sanki bir macera filminin parçası gibi
düşünüyorum. Evimizde arama yapılıyor olmasının bir rahatsızlığını
duymuyorum o an...
O an, komutanın masanın üzerine koyduğu dosyadaki 623 HÜSEYİN'in ne
anlama geldiğini düşünüyorum. Acaba hangi Hüseyin gözaltına alınacak diye
düşünüyorum ve evdeki Hüseyin diye karar kılıyorum. Daha önce göz altına
alınmış olması etkenlerden biri.
***
Sonradan anlattığında öğreniyoruz ki; Hüseyin'in abisi, evde yapılan
aramanın kendisine yönelik olduğunu düşünüyor, görev yaptığı yerden
kaynaklanan bir gözaltı olabileceğini öngörüyormuş.
Sıkıntılı ancak sakin bir biçimde aramanın tamamlanmasını bekliyoruz.
Üst kattaki yatak odalarındaki arama bir saate yakın sürüyor,
ayrıntılarını sonra Hüseyin anlatınca, öğreniyoruz. Şimdi alt kattaki
salonda arama yapılıyor. Astsubay başçavuş ilgilenmiyor artık aramayla.
Aramayı yapan asker, yaptığı işte büyük bir ustalığa sahip, ders
kitapları arasındaki tek sayfalık (vize-final sınav soruları çoğu)
kağıtları teker teker komutana uzatıyor. Örgüt bildirisi olup olmadığı
araştırılıyor; yok, biliyoruz ama emin de değiliz. Kitabın birinin
arasında unutulmuş bir bildiri niçin çıkmasın ki...
Ev arkadaşlarımızdan biri şiir yazıyor. Odası şiir kitaplarıyla dolu.
Nazım Hikmet, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Adnan Yücel, Ahmed Arif gibi
toplumcu şairlerin kitapları var kitaplığında. Hüseyin, aramayı yapan
askerin saydığım şairlere ait tüm kitapları istisnasız ayırıp komutana
uzattığını söylüyor. Komutan şiir kitaplarıyla ilgilenmemiş.
***
En netameli arama hiç şüphesiz Filistinli arkadaşların odasında olmuş.
Filistin halkının mücadelesini yansıtan fotoğraflar, Leyla Halid posteri,
sürdürülen mücadeleye ilişkin Arapça dergiler, v.b. Filistinli
arkadaşlardan birinin yatağının altından çıkan büyük bir ekmek bıçağını
görünce, komutan, "Filistinli arkadaşlarınız size pek güvenmiyor
herhalde" diyerek yerine bırakmış. Dergiler, Filistinli gerilla
fotoğrafları için de, "üç buçuk milyonluk İsrail'le baş edemiyorlar, bir
de gerillaymış, direnişmiş deyip ortaya çıkıyorlar. Hava civa bunlar..."
deyip dergileri bir kenara atmış.
Hüseyin en zor aramanın, üst katla merdiven arasındaki karanlık dar
bölmede olduğunu söylüyor. Havasız dar bölmede, eski kırık elektrik
sobaları, kullanılmayan ısıtıcılar, eski ayakkabılar, evdeki döküntü
eşyalar, ıvır zıvır var. Aramayı yapan asker ter içinde kalmış...
***
Üst kat yatak odalarının aranması sonucunda ortaya çıkan tabloyu
anlatabilmek kolay değil, görmeniz gerekirdi anlayabilmek için...Ortaya
yığılmış yataklar, giysiler, kitaplar, yorganlar, battaniyeler,
çarşaflar...Odaların tümünde ortada onlarca kitap, defter, ders
notlarının oluşturduğu bir öbek bulunuyor.