gözlerinden göç edenlerdi
mübalağa değildi hiçbiri bunların
bir şiirin girişgah makamıdır
otuz üç basamak merdiven çıkıyorum her gün
üstün körü bir yorgunluk daktilo tıkırtısı
el pençe divan duruyor
gövdemin sek sek kuşları
avluya bıraktığım buğday tanelerinin
bir perşembe pazarı gibi hayli kalabalık
geleni geçeni takip ediyor zabit efendi
bir kadın olduğu gibi bulutlara bakıyor
haftanın bir iki günü hep böyle geçiyor
oradaydı, resim yapan bir adam vardı
kent meydanın tam ortasında
kimseyi çizdiği yok
orada duruyor sadece
bazan bir can sıkıntısı
gölgesiyle dönüyor etrafında dünyanın
akşam haberleri başlıyor
türkçe bilmeyen ninem
sözcükler birer hançerdi ağzında