Sabahların en güzel yanı nedir diye sorsalar, uyanır uyanmaz, perdeleri
mutlu bir telaşla hemen açıvermektir derim. Gün ışığının, içerdeki
loşluğu anında eritip, tatlı bir tebessüm gibi odanın her yanına sabırsız
bir aceleyle yerleşmesi yok mu? İşte o güzelliğin gerçekleşmesini daha
geceden özler, planlar dururum. Apartmanımızın küçük bahçesine açılan bu
yalın manzarada, birbirlerine yakın dikilmiş; çam, erik ve ismini
bilemediğim bir başka ağaç, görmekten mutlu olduğum aşina
varlıklardandır.
Bir haftadır, bahsettiğim pencere manzaramın bir ortağı daha var artık.
Kanadındaki bir zedelenmeden dolayı uçamadığı için, önce veterinere
tedavisini yaptırdığım ve bu sıralar misafir olarak ağırladığım genç
güvercinim. Cam kenarı yerinden hemen hemen hiç ayrılmıyor. Artık bana
alıştığından dolayı ev içinde kovalamacanın yaşanmadığı bir güven ortamı
yaşıyoruz. Onun da hayatından memnun olduğu izlenimi, beni ayrıca mutlu
ediyor.
Geçtiğimiz pazar sabahı, umulmadık bir olay yaşanıncaya kadar, bu huzurlu
birlikteliğimiz sürmekteydi. Pencerenin dış denizliğine konan iki
güvercini fark ettiğimde, hem şaşırmış hem de sinsi bir hüznün etkisine
kapılmıştım. Güvercinimin ilgisi, hemen gitmeye niyetli görünmeyen
oyalanışlar sergileyen, dışardakilerin hareketlerine odaklanmıştı. Artık
uçabilecek durumdaydı ve ben, pencerenin kanadını açmakta gönülsüz bir
bencillik içindeydim.