KISA ÖYKÜ

Hasan Parlak 





 

BİR SABAH ÖYKÜSÜ


Sabahların en güzel yanı nedir diye sorsalar, uyanır uyanmaz, perdeleri mutlu bir telaşla hemen açıvermektir derim. Gün ışığının, içerdeki loşluğu anında eritip, tatlı bir tebessüm gibi odanın her yanına sabırsız bir aceleyle yerleşmesi yok mu? İşte o güzelliğin gerçekleşmesini daha geceden özler, planlar dururum. Apartmanımızın küçük bahçesine açılan bu yalın manzarada, birbirlerine yakın dikilmiş; çam, erik ve ismini bilemediğim bir başka ağaç, görmekten mutlu olduğum aşina varlıklardandır.

Bir haftadır, bahsettiğim pencere manzaramın bir ortağı daha var artık. Kanadındaki bir zedelenmeden dolayı uçamadığı için, önce veterinere tedavisini yaptırdığım ve bu sıralar misafir olarak ağırladığım genç güvercinim. Cam kenarı yerinden hemen hemen hiç ayrılmıyor. Artık bana alıştığından dolayı ev içinde kovalamacanın yaşanmadığı bir güven ortamı yaşıyoruz. Onun da hayatından memnun olduğu izlenimi, beni ayrıca mutlu ediyor.

Geçtiğimiz pazar sabahı, umulmadık bir olay yaşanıncaya kadar, bu huzurlu birlikteliğimiz sürmekteydi. Pencerenin dış denizliğine konan iki güvercini fark ettiğimde, hem şaşırmış hem de sinsi bir hüznün etkisine kapılmıştım. Güvercinimin ilgisi, hemen gitmeye niyetli görünmeyen oyalanışlar sergileyen, dışardakilerin hareketlerine odaklanmıştı. Artık uçabilecek durumdaydı ve ben, pencerenin kanadını açmakta gönülsüz bir bencillik içindeydim.



içindekiler    üst    geri    ileri   




 43