biraz yorgunum
ve ürkek ve durgun
çalılar benden güçlü
gece ikiye katlanmış suratımda
şehir yazdan tıraşlanmış
içinde uzadıkça uzuyor katılaşan babalar
sabah perdeleri susturuyor
rüyamda öldürülmüş köpekler
kapılar ardına kadar soğuk
kimse buluşamıyor sessizlikte
lepiskalar görüyorum rüzgarda gülüşen
gazetelerde tutunamayan gerçekler
susuyor mahcup ve alıngan bir yurt için
merdivenlerde aslına dönen evler
yanlış fotoğraflara konulmuş
herkesin yüzünde küçülen dünya
nasıl venüs’ten büyük olur
bir avcının menzili düşlerim
çığlıklar yontarak basıyorum toprağa
kolu kırık bir çiçek hayal açar
yaprağımın düştüğü yerde
en uzun pişmanlık her şeyi duymak şimdi
ve insan sustukça sömürgesi olur kendinin
tabakasında saklanan kelimelerden içeri
herkes yalnızlığını gömsün bir ağaç dibine
bana bir pazar akşamı getirin
roma harabeleriyle süslenmiş sarmaşıklar içinden
dişi topraklarda büyüyor sevimsiz ateş
bitsin artık üstümüzde çoğalan cesetler