KAYPAK MADDE
Her kelimeye taşıması zor
yükler verdim şiirde. Cılız harfler
ezilirse üzülür müyüm, belki de...
Her kelimeye başka bir giysi,
kimi eski yırtık pırtık yaşanmış
kimi yeni ölümün kokusu taptaze üstünde.
Keyiflendirdim hüzünlü sözü. Acı kırdım.
Hüzünlendirdim keyifli sözü. Kapattım dünü.
Öfkelendirdim sakin sözü. Ölüler kurdum.
Sakinleştirdim öfkeli sözü. Kedi öptüm. Kedi öptüm.
Şiir oldu
Papatyayla taçlandırdım
Timsahı,
Sineğe aşık ettim
Kelebeği.
Şiir oldu
Fareyi barıştırdım
Dağla,
Trene bindirdim
İneği.
Ne Timsah güldü bana
Ne Papatya konuştu.
Ne Sinek kızdı bana
Ne Kelebek göz kırptı.
Fare Dağda minnacıktı.
İnek Trene hep yabancı.
Her şey
kendiydi.
Her şey
kendindeydi.
Ot, ottu
Balık, balık.
Kuş, kuştu
Taş, taş.
Deniz, denizdi
Bulut, bulut.
Karınca, karıncaydı
Ağaç, ağaç.
Yılan, yılandı
Güneş, güneş.
Fil, fildi
Bit, bit.
Dünya, dünyaydı
da
İnsan vahşet miydi?
Sana sordum.
Çocuğunun eti yedirilen anneler
Ne Şengal'de, ne gerçekte
Hiç olmadı, değil mi?
Peki, sevgi kokan bir namlu mu o sence
Ölü Askerin kopuk elindeki?
Peki, hüznün mutluluk şarkısını söylüyor mu
sizin orada dağlar, şehirler?
Mutlu musun? Mutlu musun peki?
Ağustos, 2018
dizin
üst
geri
ileri
38