SUNU

Moissej Kagan  







ULUSALLIK ve EVRENSELLİK


..."Gerçekten de, genel-insansal-olan, sanatta, ulusal-olan "kat"ın yanında, altında ya da üstünde yer alan, özel bir "kat" değildir. Genel-insansal-olan, ulusal-olan'ın içinde yer aldığı kadar, onu, öbüründen ayırmak, gerçek yaşamda ve insanın bilincinde bu öğeleri birbirinden ayırmak ne kadar olanaksızsa, o denli zordur.

Eğer, ulusal-benzersiz-olan, genel-insansal-olan'ı kendi içinde barındırmıyor olsaydı, o zaman, sanatın işlerlik alanı da, ulusal dilin işlerlik alanının kendi sınırları içinde kalırdı. Ama, deneyimler göstermiştir ki, büyük sanat yapıtları, devletler arasındaki sınırları rahatlıkla aşabilmekte, bütün dil zorluklarını yenmekte ve yeryüzünü kuşatmakta, böylece de, kendi içeriğinin ve kendi işlerlik gücünün uluslararası olduğunu bize kanıtlamaktadır.

Ulusal-olan ile genel-insansal-olan arasındaki diyalektik bağlantı, yalnız belirli bir sanatçının değil, ama, koca bir ulusal okulun da, bütün dünyada tanınıp ünlenebileceğini bize açıklar. Genel ile tikel arasındaki ilinti üstüne şunları anımsayalım burada; şöyle ki, genel-olan, bir yandan, tikel-olan'la birlikte var olurken, öte yandan da, her tikel-olan şey, daha zengin'dir genel-olan'dan, daha içerik dolu, daha somut'tur. Bu demektir ki, ulusal özerklikte-olan şey, hem genel-insansal-olan'da kendini açık eder, hem de bir takım özel yanlarıyla, benzersiz, yalnız kendine özgü anlarıyla, zenginleşir. Genel-insansal-sorunlar ortaya atarak çözen her ulusal kültür, böylece aynı zamanda, bütün insanlık kültürüne, kendine-özgü-olan bir takım şeyler de getirir ve "kendine-özgü-olan" şey bütün halkların ilgisi içine girer.

İşte, dünyada sanatsal gelişmenin, niye birbirine koşut bir dizi ulusal çizgiler halinde gelmeyip, bu gibi çizgilerden karşılıklı kesişen, etkileşen, birbiriyle alıp veren, yakınlaşan ve başkalaşan, karmaşık bir ağ oluşturduğunu, bize, ulusal-olan ile genel-insansal-olan'ın bu diyalektiğini açıklar. Her ulusal sanatsal kültürün kendi genel-insansal anlamı, bütün kültürlerin, bütün kültürlerdeki ulusal geleneğin, öbür ulusal okulların edindiği deneyimler yoluyla zenginleşmesine olanak verir.

Ulusların pratik yaşam faaliyeti, ekonomi, siyaset, vs., alanlarında yakınlaşmaları, sanatın içerik'inde, genel-insansal anların sağlamlaşmasına yol açtığı zaman, ulusal sanatsal kültürler arasındaki karşılıklı ilişkiler de doğrudan doğruya bu kültürlerin biçim'inde etkisini gösterecektir. Kültürel alışverişlerin yoğunlaşması, sanatsal yaratımdaki yöntem, araç ve deneylerin uluslararası hale gelmesi'ne yol açacaktır, ki böyle bir şey, daha önce, tek tek ulusal okulların kendi aralarında var olmuştur. Bunun sonunda, sanatın biçiminde, başlı başına ulusal olan öğenin özgül ağırlığı gittikçe azalmaya başlamış ve uluslararası, örneğin, bütün Avrupa'da olan öğenin, daha sonra ise, genel-insansal-olan öğenin özgül ağırlığı artmıştır.

Sanat "dili"nin uluslararası hale geldiği uzun tarihsel süreçler boyunca, sanat da, ulusal olarak kendine özgü olan içeriği, ulusal özgül çizgilerin az ya da çok kaybolduğu bir biçimde dile getirmeyi öğrenmek durumunda kalmıştır.

Ne var ki, sanat "dili"nin uluslararası hale getirilişi, ulusal-benzersiz çizgilerin sanat biçimi alanından mutlak şekilde silinip atılması demek değildir. Modern mimaride bile, burada bütün insanlık için bir olan, bina tekniğinin gelişme düzeyi, uluslararası "dil" için güçlü bir uyarıcıdır, belli sınırlar içinde, geleneksel ulusal biçim oluşturma ilkelerini işler; bunun altında, değişik halkların yaşam tarzlarının bir takım yanlarındaki kalıcılık vardır.

Şu sonuca varılabilir ki, uluslararası sanatsal ilişkiler geliştikçe, sanatta biçimin ulusal özgünlüğünü taşıyan şey, şu ya da bu öğe'nin (kompozisyon'un, renk'in, uyum'un, ritm'in, vs.) benzersizliği olarak değil, ama, kendi özel yapısal bağıntı'sı olarak ortaya çıkmakta; biçim öğeleri, soyut olarak alınmakta, belirli bir ulusal okula özgül olmamaktadır.

Yine de, sanat tarihinde, sanatsal "dili"nin uluslararası hale gelmesi sürecini sınırlayan, belirli bir halkın sanatını başka halkların sanatsal kültür başarılarından ayıran, ulusal sanatsal gelişmeyi kendi sanatsal geleneği sınırları içinde tutmaya kalkan girişimlere az rastlanmamaktadır. Bu gibi girişimler, gerici, milliyetçi sınırlamalar taşıyan ve sanatsal ilerlemeyi boğan olaylar biçiminde kendini göstermektedir. Hiç kuşkusuz, sanatsal gelişmede, er ya da geç, neye mâl olacaksa da, bütün bu engeller ortadan kalkacak, özgür ve yoğun uluslararası alışveriş yolu açılacaktır.


__________________

Kaynak : Moissej Kagan / Güzellik Bilimi Olarak Estetik ve Sanat / Çeviren : Aziz Çalışlar / Altın Kitaplar Yayınevi, 1982


dizin    üst    geri    ileri  

 



  1  

 SÜJE  /  Sunu  /  yirmi yedi eylül iki bin on yedi   / 24