KISA ÖYKÜ

Melek Ekim Yıldız   







KISALTILMIŞ HİKAYELER  ( 8 )



I.

Dündengelim…

Bilmeyecek, dedim.
Neden, diye sordu. Nedeni mi var, der gibi baktım. Onun bakışı da uzatma, diyecek gibiydi. Uzatmadım.
Dün de bilmiyordu, dedim.
Anladım, dedi ya anlamamıştı dün de anlamadığı gibi. Her şey dün’ü yineliyordu. Dayanılacak gibi değildi aynılık. Dayandık yine de…



II.

Söz ve Varlık…

Bir keresinde sana " söz'den başka neyimiz var" diye sormuştum, hatırlıyor musun, diye sordu.
Hatırlamıyordum.
Soru değildi aslında, sen de bunu biliyor olmalıydın ki cevapsız kalmıştın, diye sürdürdü.
Bunu da hatırlamıyordum.
Sözden başka neyimiz var, tespiti şansın ve bir büyük şanssızlığın altını çizmek ukalalığından başka bir şey değilmiş, dedi. Artık biliyorum.
Bunu hatırlıyorum işte, diye araya girdim o sıra. O da yokmuş.
Hayal kırıklığı korosu o sıra dahil oldu sohbete: Söz de…
Nakarat can sıkıcı, dedim koronun sesi giderek yükselirken. Başını sallayarak onayladı. Koro susmak bilmiyordu…



III.

Çıt…

Kırılan her şey bir ses verir dünyaya, dedi.
Bunun sırası değil şimdi, diye düşündüğümü belli eder gibi baktıysam da etkisi olmadı. Diyeceğini diyecekti. Bekledim.
Peki, bir kalp kırılırken ses çıkarır mı hiç düşündün mü, diye devam etti. Ya da kim duyar o sesi?
Sorunun yöneldiği şey olduğumu biliyordum. O da soru ve cevabı gereksiz bulduğumu biliyordu. Bunca bilinirlik arasında konuşmak yerine, elimdeki kurumuş dal parçasını küçük parçalar halinde kırışımı gülümseyerek izliyordu.
Sessizlik, sesi olduğundan daha duyulur kılıyordu. Sadece dinledik: Çıt…Çıt… Çıt…


dizin    üst    geri    ileri  

 



 22 

 SÜJE  /  Melek Ekim Yıldız  /  yirmi sekiz eylül iki bin on altı   / 18