Sen çoksan, bu, zavallıların çokluğundandır.
Senin kayıtsız yüzünün şöleninde ben olmayacağım.
Her an ölüme daha yakın gibi görünür. Nedenini bilmediğim yeşil bir
yıldız var göğsünde. İç konuşmalarını tüketmiş biri. Ve zavallı değil
artık. Bir hüseyin aradığını söylüyor. Hayattaki karşılığını bilmediği
bir hüseyin arıyor. Gözleri hep iç dünyasına çevrik. Sağır bir iç dünya:
konuşmasız. İhanete düşmemiş. Çünkü katılmayı bağlanmadan hallediyor.
Olabildiğince her yerde. Dış dünyası onu bir tilki olarak bağrına
basıyor. Asla pazarlık etmiyor: kuyusu tıka basa erzakla dolu. Fiziksel
ömrü için yeterli kuyuları var.
Şimdi, körolası, sallanan bir koltukta gidip geliyor. Hiç konuksuz
kalmayışının sevecen, sıkıntılı koltuğu bu. Kimsenin kendisi için tek
dize yazmayacağını bilen bir yüzü var. Ama kayıtsız. Yazısından çok kenar
süsü olan bir defter tutuyor. Onun o değerli yaşamı aktarılıyor.
Aldıkları, sattıkları bir bir işleniyor. Usta bir unutkan. Ki işinin ehli
bir hatırlayıcı için bu gerekiyor.
Tanrı herkese koca bir gırtlak verir. Ve onbeş nota. Dileyen dilediği
gibi haykırır, fısıldar. O her şeyi sonuna dek kullanmak yanlısı.