SAAT KAÇ ?

'ortak söz' kitabı



 
kıvılcım vafi
korkut kabapalamut
meral kaya
ömer gençer
perizat


(alfabetik sıralama)








e-kitap yayın tarihi : Eylül 2010









kk
  /

pr  /

mk  /

kv /

ög  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

mk  /

kv  /

pr  /

ög  /

kv  /

kk  /

mk  /

kv  /

pr  /

mk  /

kk  /

pr  /

ög  /

kk  /

kv  /

mk  /

pr  /

ög  /

kv  /

ög  /

pr  /

mk  /

kv  /

kk  /

kv  /

ög  /

kk  /

mk  /

kk  /

ög  /

kv  /

kk  /

ög  /

??  /


















kv  /

kk  /

ög  /

mk /

pr  /

kk  /

mk  /

kv  /

ög  /

pr  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

ög  /

mk  /

kk  /

ög  /

kv  /

mk  /

pr /

mk  /

kk  /

ög  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

kk  /

ög  /

mk  /

kk  /

kv  /

pr  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

kv  /

??  /


















mk  /

kk  /

kv  /

ög  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

ög  /

mk  /

ög  /

kk  /

kv  /

mk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk /

mk  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

ög  /

kk  /

kv  /

kk  /

kv  /

mk  /

kk  /

mk  /

kv  /

ög  /

kk  /

kv  /

ög  /

mk  /

kk  /

kv  /

kk  /

kv  /

??  /
















kk  /

ög  /

kv  /

mk  /

kv  /

kk  /

ög  /

kk  /

mk  /

kk  /

mk  /

ög  /

kv  /

mk  /

kk  /

ög  /

kk  /

ög /

kk  /

kv  /

mk  /

kv  /

kk  /

kv  /

mk  /

kv  /

kk  /

kv  /

ög  /

kk  /

mk  /

kk /

kv /

kk  /

kv  /

??  /



















ög  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

ög  /

kv  /

mk  /

kk  /

ög  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

ög  /

kv  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

mk  /

ög  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

kk  /

kv  /

kk  /

kv  /

kk  /

ög  /

kk  /

kv  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

??  /



















kv  /

ög  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

ög  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

ög  /

kk  /

ög  /

kk  /

kv  /

kk  /

ög  /

kk  /

kv  /

kk  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

kk  /

mk  /

kk  /

mk  /

kk  /

kv  /

mk  /

kv  /

kk  /

ög  /

kk  /

mk  /

kv  /

kk  /

mk  /

ög  /

kk  /

??  /
UYUM.



ağacını her yaz doğrulayan sadık meyve

bağımsızlığın kelepçesinin akarsuda aradığı anahtar

toprağın doğumundan burnuma değen nem

ağacın dibindeki gökyüzü : tersine kök.

körkütük dut ağacının dalında olgunlaşan dutların özgürlüğü

terk edilmiş kulübeyi bekleyen özgür sarmaşık

mor zirvelerde açan gelincik

ne yana dönse kendini ikileyen çiçek

sevgisi uzatılmış mavi zamanda büyü(len)mek.

beyaza giydirilen sükût

tüm renkleri taşıyan tek renk.

benzeşmeye verilen ödün

aynı anda aynı yerde olmanın dehşetinde ikircikliğin biricikliği

boşluktan geri alınan ses hükmü

kemik parmaklılıklar içinde tutsak saat; durup göğü inceleyen kayıp geyik

rüyaların en ıslak yerinde havalanan kırlangıç

kırılgan tay koşmasına eşlik eden fırtına

fırtına öncesi soluklanılan dinginlik duygusu

rüzgârın surete değen sonatı

rüzgârın çağırdığı noktada sabırla beklemek

uçurtmanın rüzgâra olan direnci

bütünü bozmamak adına katlanılan uyumsuzluk

kendi portresini çıkaran beyaz el

kullanılmayan sözcüklerle biçimlendirilmiş beden

gölgelerin giydirilmiş aitliklerinden bihaberliği

anlamsız beden

aykırılığın tutuklanmasının aynada gördüğü yüz

'kimsiz' sessizliğin yankısı; haykırış

gözyaşı bestesinin söz yazarı

dışlanma kaygısının ritim bozukluğu

tüm üveyliklerin sığındığı kötürüm bir diz

başkasının ölümüne armağan edilen yaşam

silkinen balığın yumulu gözleri; denizine hemen geri dönen kürecikler

tuzun denize adanmışlığı

kalan bir içim rakının üleşimindeki endişe

suyu ikiye ayırarak yuvarlanan yaprak; gecenin deri eldivenleri

yaşlı bir kadının sesine değen keder

mayısa özgü kuştüyü huzur

sözünü susanın uçkurunun verdiği yanıt

kapıları açık giz : dışarının içeri çıkışı

dağa emreden zarif ayak izi; nöbetçi bulut

sonuçsuz neden

an-lam!



( Nisan ' 2010 )

dizine git










HANGİ..!?



dağın çok uzağında kalmış kayıp kırlar, diğer tarafta yamaçların şehveti

gölgesini hazla çiğnediğimiz sağır kuş, denizin rahmini gösterdiğimiz bıçkın dalga

sessiz duran göğün beklediği boşluk

çıplak kalmış bir ağacın köklerinin kederi, rüzgarından yoksun

arayışın sözü

kendine her sabah yeni bir isim bulma mecburiyeti, pencerenin tam karşısındaki çatık kaşlı ağaç

kadınların yüzüne düşmüş gri tarih, üstelik okunaksız

esrarengiz elbisenin içindeki sertliğe karşı gözüpek çıplaklık

sözler tükenirken elde kalan benliği sıktığımız

kim’lik

tümcenin başındaki karamsar nokta, ayakucundaki evcimen virgül

gümüşî sözcükler dökülen ağızlardan kirlenen insan

seyrin kubbesinde hırlayan kahkaha ve inatla biçimin güzele eşitlenme eylemi

kendi kabuğunu yontarken kemikle buluşan bıçak, güneşe inat saklambaç oyunu

yitirdiğimiz anların birikimi

birbirine çarpan adımlardan arta kalan yara kabukları

ağacın gözyaşı döktüğünü sezip güneşin kahkahasına sığınmak

arı

yerçekiminin kanat kıskançlığı, tercihen, yerçekimine kanat uyumu bir de

örtüsüz kavramaların ucu sonsuza değiyor şimdi

kimsesiz

çürümüş rahimlerden hayata düşen piç

kar tanelerinden sıkılıp yangın çıkaran ebedi çocukluk

düş kurmadan yaşama çabası

suyun paslı kabına yaranmayan çiçeğin onurlu kuruma evresi ya da bir kokumluk karanfil

yağmaya katılmayıp kendi başına düşen damla

geceden alıp koynuna bastığın ten sağanakları

birbirine derman olan kaos ve dinginlik

kan sarkıtlarına yapışmış duru köy ölümü, karşıda bir yerde aşk

ölümü sindirmişken vazgeçip tepeden tırnağa soyunmak

hızın içerisinde eriyen duruş

yüzümün yarısı gökken, gök yüzünün ötesi nerede

rakip iklimlere tâbi iki yol, aynı uçuruma ulanan

'yenilgi mutluluğu' yerine 'başarmak' ızdırabı

kaygının söze dökülememiş biçimi

yılan kuyruklu at

serçe telaşıyla cama çarpan beklenti

bekleyen gitme

okyanus telaşının savurduğu havuz işkencesi

son konuşma, değilse, ilk susuş

hep(si) !..



( Ocak ' 2010 )


dizine git










YALNIZLIK :



zamanlama hatalı kahramanlık

dünyayı ıskalayan çaylak damla

cesaret veren iti ; çoklanmak için

bütünü oluşturan teklik

çarpışıp yere süzülen karşıt imler

celladın göz hizasındaki giyotin

'itirazcı durum' yetikliği

sözü işaret edemeyen dil

en iyi sıradan olma oyununun sonucu

tanrıya tirat her söz

ben sorgusunun arayışı

falını hırsla yineleyen tensiz yara

'olmak'ın vadesi

varlıkta sınıfta kalmış ruh

içte duyulmayan ses; dışarılık

derin bir kesiğin tutturduğu yaban ıslık

tek çalgılı orkestra

temel hissi doğrulayan misafir ses

derme çatma yaşama sızıntı suskuların sıvanması

aymaz portakal ağacının yaz rengi

bilge atın gözlerine emanet intihar

yitirilmiş kanatlar

bulutun hazmedemediği kaçak arı

hayattan çalıp ölüme biriktirilen anlar

nemli insan kemikleri, soluk soluğa kıyıda

bomboş surat, yere dönük

yalınlaşma

aynayla yüzü ayıran nezaket kapısı

düş kutbu

su birikintisine tırmanan merdiven

suyun hüznü; dokunulmamış ten üzerinde

bir avuç kumda, bir damla okyanus sevinci

rotasını gövdeye çeviren dal

cümlesine şahit yazılmış zavallı özne

sadakat kırılması yapışkan yansıda

yabancılaşmadan arınma

cisimsiz bir göğü yaşam boyu solumak

duygunun soluklandığı keramet hali

yıldızların tümüne sahip olma çaresizliği

düşe sığdırılan ben'in üveyince katledilişi

dudağı sakatlayan öpücük imgesi

'aşk' hazırlığındaki süs

kör kırlangıç

tebeşir özgürlüğüne kara tahtası beynin

kut.



( Ekim ' 2009 )


dizine git









SEVİ;



koparılmış çiçeğin nöbetçi kokusu

daracık yaşamın evreni

mavi'deki güneş izi

tersine salınan kök

"kim" içine iliştirilmiş gezgin düşlüğü

kendini erteleyen sıkılgan yara

sınırsızlık algısına iliştirilmiş sonsuzluk mektubu

batığı yüzeye çağıran fener ışını

varlığa yokum dedirten saklı gülzar

aklın bileğini büken kararlı his

 akla,‘sen beni izle’ diyen gönlün meczup hâli

saçmalığı erteleyen bulgu

dirlik'in ön saati

ölüme inat ruhun kelebek uçuşu; kutsanmış yaşama

kefeni gözüne kestiren iskelet

dip görüntüsündeki yükseklik

gözle güneş arasında beliriveren merdiven

gökyüzünün izlenebildiği derinlik

gizlendikçe cürme özenen iyilik

suç kurgusu çıkmazı; sabah aylığı ve temiz yürümek

dili lal, aklı pas, ruhu bahar telaşı, ay tutuğu gece

zatensiz uyanmak gününe yapıştırılmış bir çift söz sonralığı

gergin kalbe refakat eden nefes tutulması

yok'un boşluğundan sağılan soluk

pinhan bahçede, güle kadife dokunuş

çok sert sarılma hâlindeki mucizevi yumuşaklık

ıslık çalan gökyüzü; yana çekilen kötücül bulut

uzaklık fısıltısını duyabilme yetisi

mutluluk denemesi

tutsak kuşun seslendiği baş dönmesi

tanrının elinden kor şarap doldurulan kafes boşluğu

hayata davet eden uğurlu kaza

saf nokta

duvara çarptığı an ‘yalnızım’ çığlığının

kendisinden bir sonraki 'kendi'

en çokluk.


( Temmuz ' 2009 )


dizine git









SON!



inanç sığınağı beynin

fidanın rahmine düşen zehirli cemre

günahların yazgıya işlendiği arka sayfa kalabalığı

bilgi kokusu

dizlerinin üzerine çöken yola bitişik imkânsız uçurum

kapanmış yaranın bıraktığı iz bellekte

başlangıç tanışması

saçılmışlığın aciz düşkünlüğü

veda ânı, aynadaki şaşkın yüze

el sallanmış trenin sireni

çektikçe giden zaman ağırlığı

arsız patikaya haddini bildiren yetişkin duvar

erdemin uzuvlara saklandığı bir bütünlükte, kuytu dokunuş aralığı: kesik parmak uçlarıyla.

karanlığa düşen ilk berrak damla, siyahın elindeki teslim bayrağı

merdiven altındaki kötülük anıtına iliştirilmiş itikat karanlığı

kızıla katılmış renk

çizgi yetisine anlamdaş boş kutu, müziksiz

annenin yemeğe çağıran sesi, çocuğun boyunu aşkın kederli gölge

hiç atıl(a)mamış çocukluk kahkahasına yapışan ölüm sırıtması

gözyaşının aşamadığı sihirli çizgi

aklıma yürüyen bir meleğin kırdığım kanatlarından düşen çocuk tebessümleri

toy ruhların yakardığı azrail

tüy arkası masalındaki yırtık uyku kuyusu; tekrarı olmayan çöküş

kanatlarını yuman muzaffer kuş

hayalet dokunuşların kapalı dudaklar ile meşki: söz taş ağırlığında

canımı yakan ilk öpücük

menekşe gözlü bir sevgilinin yüzünde yol bulan nehrin taşkın hali

geçmişi düşleyen çiçek tozu

sol yanı tutulan nokta imi

ilklik patlaması

yayına kavuşan bitkin ok

leylak kokulu bir odada şakaktaki namlu; vur artık fikrim kendini

hançerin algılayamadığı gözyaşı

caymışlığın indiği rehavet durağı; her keresinde çaresizce yeniden bindiği

geri dönmenin burukluğu sadık gövdeye, kapanınca perde

öncenin kabullenebilinen 'son'rası

tabiatın icat edemediği ölümsüzlük, sırıtışı zamanın

hep erken gelen yaşlılık döngüsü, kuru ses

yalnızlık çeken son ılık damla, çay fincanında

parmaklık ardındaki güneş

çalışkan kanatları, ürperen kırlangıcın

üzerine yazılamayan kağıdın buruşuk daveti

tüm davetiyelerin iptal edildiğini duyuran anons

kendine hiç rastlamayan (değmeyen) eğim

eğimi doksan dereceye erişen yokuş

vahameti bol bir aşk

çivinin karşı koyamadığım hamlesi, tam kalbime

ölmeden cenneti gördüğün kör bakış

sağır toprağa emanet dilsiz gövde

cehalet mabedi

son - suz -luk.


( Nisan ' 2009 )


dizine git










SAAT KAÇ?



tahmin ettiğin ve sesin sırdaşlığına soyunduğun randevu vakti

kayıp giderken yaşam, anın başlangıca olan uzaklığı, var ettiğimiz kendimizin ol”duğu an

gözleri kapalı koşan mitolojik bir atın şimdi çekilen fotoğrafta durduğu yer

‘’buz’’ gülüşünün vakti, kekeme cümlelerde tanrı öldü dedirten

ha bire aynı sayılar ezberi

ısrarla çoğalan deneyim, bir paniği aralıksız besleyen

akrebin vakur duruşuna bir gayret yetişen yelkovanın seviş hali

uydurmak zorunda kaldığımız birkaç rakam, ölümsüz olmadığımızı kavradığımız an

bir yanılsamadır zaman derken geçip yitenin kendini düşürdüğü an

çalışkan elleri yaşlı uşağın, geçtiğimiz son kapıyı kilitleyip sıradakini açan

ora’daki titreşimin bura’dan geçiş izine rastlayan kurulmaya eşit gerilmiş yay boşalması

neresine düşse  ırmağı eşit parçalara ayıran sihirli ok

kibrin zedelendiği alçaltıda, deliliğe köstek: ışıl ışıl / yadigar

heyecan dolu son yaprağın kopuş anı; görmüş geçirmiş çınar ağacından

gecikmişliğin sona olan uzaklığı, kaosun anlamını yitirdiği an, başlamak için geç, durmak için erken

akıntıya kapılmış yüzücünün dipteki gölgesi

varlığı hiçlik geçiyor, yokluğa direnç var

huzursuz bir kedinin sığındığı en son dal, iki yapraklı

uyku kırıntılarının süpürüldüğü geçlik

göç bıkkını kuşların zoraki ötüşü, biriken bulutlar üzerinde

yıldız gördüm diye bağrıştıkları an kocaman çocukların

kahkahasını çizdiği boşluk, tahterevallideki çocuğun

bombaları kör sabahta, bir çocuk oyununa çeyrek ölüm kala yaşama sığınma

bombalanmış bir çocuğun göz kapaklarının üzerimize kapandığı an, insandan ayıklanan özgürlük

düşürdüğüm son ayak izleri, zamanın bitimsiz çölüne

mısralardan yükselen kulelere tıkılmış şiirin yitiş vakti

neşesiz zamanlar oyunu içindeki sabit yelkovan ; kalacak olan için

kelebeğin doğum günü; ölü kanatların tek vuruşuyla mumların söndüğü an

soğuk sıkıntılar karasında gün doğması çaları ; gidecek olan için

hiçbiryer yolcusunun önünden geçip gittiği han kapısı

çürümüş bedenini güne yatıran tan

sonsuz kalınlıkta bir defterdeki kurumamış mürekkep

boş kadranın arka kalabalığına yaslanmış duvar yıkıntısından vuran ışığın gölgesi, en erken

hiç sönmeyen iki fitilli bir mumun sürekli alçalan zeminden yüksekliği

ölümün tik tak’larına yaşamın kendini iliştirdiği senkron

giderek yükselen ağlama duvarı, her dinden gözyaşıyla

soysuz bir yağmur ardı sığıntı tümcelerin yakarışı boşluğa

mahzun söz damlalarının avuç doluluğu : yerdeki acı izi

hiç kimsenin tamamlayamadığı seyahat, ölüme kıkırdayan sonsuzluk

renkli kelimelerin soytarılığı ölüm tünemişken ruhun ihtişamına

bir mahkûmun a’dan z’ye attığı voltada, bakış anında ezilen iki komşu harf

noktanın kapatamadığı anlamsızlık

merkezine uzaklığım, ben doğmadan kazılmış çember mezarımın

uzanıp da yetişilemeyen dünlük ; dönüldükçe gelinen

iki yaşlı sürüngen arasındaki açı, daralıp genişleyen

sözün özden sızma vakti; lal ol ağzım diyen bozgun gönüle inat

büyümesi durdurulamayan akılsız çiçek

morun ve aşkın saltanatında devrik bir hüzün buğusu

o boğucu lezzeti, aldığım son soluğun

herkes için ayrı zaman dilimi aşkı

gölgelerin çıplak dilinden şarkılar söyleyen aşk

gelen 'sen'e giden 'ben'  ya da tersi

zar kalınlığındaki boşluk,  seyyar duvarlar arasında

sevişme kaygısının yerini ölüme bıraktığı susuzluk duygusu

göğe kabaran denize teğet çizgili defter

çeyiz sandığına basılı bir bilinç, tık/ta tık

sadakat öngününün özgür hislik kafesindeki yanılsaması

bitimsiz bir yağmurun en sabırlı damlası, şimdilik

iki ayrı dilin sevişme sancısı, bakışlardan yoksun

sezginin anlamını yitirdiği, sevginin anlamını aradığı, yüreğin ritmini bozduğu, soğuk sonrası sessizlik

postacının çantasında kalan son zarfın içinden çıkan boş kâğıt

saat, hiç!



( Ocak ' 2009 )


dizine git





kısaltmalar :  kv (kıvılcım vafi), kk (korkut kabapalamut), mk (meral kaya), ög (ömer gençer),  pr (perizat)






                                                                                       
  - kitap sonu -