-
-
-
-
- ŞİŞELER
/ 3
- mustafa yavaş
-
-
(1988-
1996)
-
-
- I.
Tan ağardığında şu kadar yüzümüz kalmamıştı utanacak. Her şey doğaldı da biz insandık.
Şu: tüm baharlar serenâdını bir kerede koyvermek-sanmak neden.
ürün
listesi kütüphane
II.
Amansız koşucu, bir el daha yok.
Üstüne sinmiş yol kokusuyla avun.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
III.
Sen ise 'ben buyum' demekle -kendi ilminle- küçülüyorsun.
Düğünleri görmeyip yasları mı tutacaktı dilsiz beden: söylemiyor ama söyletmiyor da mı olacaktı.
Her vicdan kendi kasvetini hünerle örer. Her istek hünerle aldatır bilgesini.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
IV.
Buyur bağla beni.
Buyur eğit.
Senin gecenden başkasını gösterme gözüme.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
V.
Şaka yapmış oluyorum sen affedince.
Silinmiş gök senin için.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
VI.
Kandırırsın beni. Kolay da olur bu. Kötülüğüne ihtimal vermediğim yüzün yapar bunları.
Siliyorsam burnum aktığından değil: biraz sen, biraz utan ve insan olmuş olmam...
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
VII.
İyi başladın ama sofraya bir şey getiremedin. Fazla iyi idin de yetersizdin.
Seni el biliyorken de biz yetersizdik.
Bir biliyordun; biliyorum sandın.
Boş veremeyecek kadar zariftin: hepten aptal anılacaksın.
Vermek zor ki elmadan beri.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
VIII.
Bir kez yok oldu gönül ülkesinde.
Bir kez ve tam yenik düştü gönül ülkesinde.
Bilmeye de uçamadı: çok renkli taşlı ülkede, açıklandıkça yoksul renk.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
IX.
Biz panayırların süpürücü ve şenlendiricileri, sahibimizin kırbacının ucunda uçuyoruz âdetâ.
İzlesin bizi dâhî kalabalık: İğrenilecek o kadar şeylerimiz var ki.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
X.
Sana:
Sen eşeksin, arzu kamçısının altında yol alan.
"Düşüncenin karşıtı ne"derlerse; durağanlık deme; eylem ya da susuş deme.
Düşüncenin zıddının beden olduğunu söyle.
Kendime:
Sen eşek bile değilsin; arzu kamçıladıkça suya gideceğin yerde susuz eşek, bilinen inadınla, kulağına girmiş fısıldayan şeytanın 'hiç bir yere gitme, mümkünse üstündekini at sırtından' sözlerine kanıp, kendi kan damlalarını seyrederek durmakta direniyorsun.
En tembel olan sen sonuçta en çok yorulan oldun.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XI.
O kendini her şey sanıyordu. Ben kendimi her şey sanıyordum. Anlatıyor dinlemiyordum. Anlatıyordum dinlemiyordu. Vermiyordum ve vermiyordu.
Sonra yakarıyorduk: neden söylüyordu dilimiz gerçeği.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XII.
Bir deryâ dersin bu labirent
Bir tilki dersin bu tüy
Bu tümsek mi o gayyâ
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XIII.
Bukleli bir güzel var hayatımızda
Tanrının dilemesiyle onu seviyoruz
Küçük kâlplerimiz ne çarpabilirse
O kadar hissedebiliyoruz
Gerçek değilse de onu biliyoruz
Aşkın tümü kendimize ayrılmış
Hadi sürelim izini balığın
Döneceksek nereye
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XIV.
Ne elde edebiliriz ölümünle pis köpek! Acıma hissimiz sana uğramayacak değil. Üzülcez senin için de.
Seni öpmeyecek miyiz kusmuklusun diye. Aşağıladığımız senden bir yüce olabileceğini de mi düşünemeyeceğiz.
Yanlış mı!
-
- Ölmekte olan
bir varlıkla oyalanılacağını - oynanabilineceğini - düşünemez
- sin, değil mi.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XV.
Yok, ettiklerinden değil, üzüp sınadıklarından; kasıp, seyreltip sürdürtmenden; bize büyük gelen yerle gök arasında batırıp çıkartmandan; masalla utanç arasında yüceliş istemenden; salyangozken üzerimize tuz ekmenden yakınmıyoruz.
Senin zamânının tî borusu yok.
Hiç çırak olmamış usta, saati bilmezliğin vaktinin bize uymadığından değil, zamânın ta kendisi olmandan.
Bize 'şunca' gelen odunlarla dokulu kumaşı yırtıp atman da olası.
Yok, yakınmıyoruz.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XVI.
Ham hayâllerden damıtılmış dilsiz
Bez bebeğin uykusunu dile kendin için
Sükût da söylesin söyleyeceğini
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XVII.
Pîr tanrısını ararken sarhoş olur da 'döndüm' der sadece: dönmedeydim.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XVIII.
Postu için peşine düştüğün olmayan ayının var saydığın izlerini sürdüğün ve elbette elin boş döndüğün o avdan yalnızca çalıların yüzüne çizdiği izler kalmış.
Av sensin: gözlerinden indirdiğin iki çizgi; iki çizgi de alnına yatırdığın.
Başka da kalan yok.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
XIX.
Kalburun altına tırmanan sap. Ey tanecik! Görüldüğünü anladığında pişeceksin.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XX.
Sahibi olmadığın o kokuyu sana armağan edene geri veremez, hazirana ve iğdeye gidemezsin.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXI.
Şairsin sen de en az
Biraz tay, biraz at
Hastasın da
İstediğin az şefkat, ilgi ve ben
Ne koparırsa herkes kendi nefsinden
Sen iyisin ya
Taşır kâlplerimiz bizi tanrıya
Şük'rü bil ama
Sana vermeyen dostları da unutma
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXII.
Tamam, sen lîder ol, ama mutlu o olsun.
Işık sen ol da gören o olsun.
Renginle ayart gürûhu, ki sonra solut köpek solumasıyla.
Bağırt...
Anlam da izlesin bunu, izleyenle. Anlam bilsin ki çirkin sende öğütülür ve zehirler.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XXIII.
Sahip, biz senin ince bağırsaklarında yaşar ve sana hizmet ederiz. Aşırı köle tâcirleriyiz senin için.
Her şeyin rengi vardır sahip, siluetleri de sabunla sileriz.
Siz leğen dersiniz de biz okyanusu geçeriz o leğende.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXIV.
Olanın, olup bitmekte olanın efendisi olabilirsin; hattâ olmuşun ve olacağın da... Sana bakarken olur bunlar, yüz çevirmediğim sürece. Sırtı döndüğümde bir efendi daha olabilir ancak bu sen değildir en azından.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XXV.
Bu askıda gerçekte tek bir palto vardır
Işık varsa çoğaltır ayna
Yeni gün varsa ilişir
Kurt solumasını veremez tavuğa
Gerçek bikaç kez gelir ve gider
Bu askıda gerçekte bir palto vardır
Onu da giyip gidersin
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XXVI.
Koş bakalım, o kadar ağırsın ki koşunla elmaya gidemezsin. Sarı çiçeğe gidemez, pîri için dönene yetişemez ve salınan duruk suda yüzünü sevemezsin.
Sâde bir merak uyanır yalnız, yavaş bir merak sâdece.
Sen yukarı atılan elmanın yükselmediği ve düşmediği kabristansın.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XXVII.
Kılıç sen sallan sâkin göğümde.
Ben usanmış olsam da korkarım.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXVIII.
Yılmışın annesi, söğüdü de, büyümeyi de, çürümeyi de kalakaldırıverirsin: sonra açıklanamaz olan-biten, olup bitmekte olanın ta kendi.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXIX.
Bırak, onun yaşıyor ve bunda diretiyor olması sana şevk versin.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXX.
Soru bulamazken sen, tanını attırıyor öteki: gizin. Küçük arsız bir çalı oluyorsun mağaranın önünde dikelmiş.
İki olmanın arasında olmamak da olur.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XXXI.
Aşağılayanın ışıklı kara gözleriyle bakıyor. Sinsi keyfi bulmuş, seni izliyor. Bu: aslında alıkonmuş, yarasını yalayamadığından bütün dillere muhtaç. Ve alıkonmuş, yarasından tiksintiyle bütün dillere tiksintili.
Seni izliyor. Varını tüketmiş bu mîrasyedi izliyor senin küçük cilvelerini.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXXII.
Bir parça kan kokusu için benim şölenim. Dün uğrasaydın bir timsahı sevecektin.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXXIII.
Hiç bir yere çağırmıyorum. Ve olduğum yerde ağırlayamayacak kadar yoksunum.
Nasıl da sona erer bayram sözün bittiği yerde.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXXIV.
Seyirden seyire, seyirden geceye, anlamdan çökmeye, plazmadan plazmaya sen çıktı önüne atıldığın korsan.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXXV.
Gün daha fazla bir şey değil. Nasıl daha fazla bir şey değilse şarkı, coşku, hiçlik...
Korku, cesaretle yola çıkmamı söylüyor bana.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXXVI.
Korkuluk son yüzünü de gösterir. Hep korkuluk olan bir korkuluğun son yüzü de ne olabilir ki.
Ah! o bana ölmeyi gösterdi, su sıkan bir tabanca sanılan.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XXXVII.
Aptal ağaç
çekip gidersin dallarında meyvelerinle
geldiğin gibi tümden gelip
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
XXXVIII.
Bu düğüm eksik olsaydı
Bu yaz eksik olsaydı
İğdenin çiçek vakti
Tövbe
labirentten bıkmıştım da allahtan sürem dolmuştu.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XXXIX.
Büsbütün ayık olmaya itilmiş olanlarınız, bu anlamı olmayan tahammül niçin tahammül göstersin bir başka duygulanıma. Bir aziz punduna getirip ölmüşlerin ve ölmekte olanların sefil çiçeğini burnunuza tuttuğunda, şarkıların son mısrâ söyleyicileriymişçesine hüzünlü-tütsülü çiçeği koklar atarsınız.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XL.
Hâlâ daha çok tükürmek için bir beyaz kâğıt. Kendi üfrüğünle açılacak yelken.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
XLI.
Şimdi ilki düşünüyor. Soru arıyor kendine.
Köpek dişini gösterir de 'ağrıyor' diyemez. İşte bu sen.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XLII.
O günahın yanında o günah ayıktırır seni
Uyandığında bir töre mûsikî
Kendin sülük olursun alnını arayan
İçtiğinde zamânı bulan dönme tiksintisi
Ve şu gözlerken olanları
Bir girdap tutturursun
İstemelerin ötesine, istemelerin berisine
Ya da içine düşmeyi dilediğinde
Yutağında seni tırmalayan ele bak
Bu da sensin
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XLIII.
Bir çalıkuşu derininde, mesâfe hep ürkek.
Halk şarkılarından dönüyorsun, katıksız yalanlardan.
Geçmişten güzel günler çıkardın:
Güzel etlerini yiyemedin ama
Kokusunu duyar gibi oldun.
Şimdi koşulursun
Torbanı önüne katarak.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
XLIV.
İnanmanın dört yapraklı yoncası
Hep tanyeri kalmış mâcera
Salt yinelemenin efkârıyla:
Eskiyi de yürüten yenilerin aptal şevki
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
XLV.
Sonra kötü günler geldi. Vahşi kavisler dayatıldı. Ağladığımızı keşfettik. Söküklerimizi dikiyordu annelerimiz. Tek saçımız kalsa tarayacaktık. Üşümüyorduk. Kardeşimiz sert soluyordu, anlamıyorduk. İnsan değildik bizler.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XLVI.
Yüzüm şiş
Kalbim şiş
Tırnaklarım boşuna
Uzatırım günü üç-beş saat
Ne pîşekâr gelir ne kavuklu
Oynarız bedenim biz
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XLVII.
Kötü emellerin olsaydı bir şarkıcı kesilirdi gönlün.
Ulumadan yapamazdı.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XLVIII.
Gerçek ağırlıklarımızla kaldık. Sen beni, ben şunu, şu bunu tutamıyoruz.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
XLIX.
Biz göğe bakıyor ve bir anlam çıkaramıyoruz. Ben, biz olmaksızın anlamlandırdığım göğü açımlıyorum sözle. Herkesin bir başına duyduğu yalın su sesini biz duymuyor. Benim çilek tadı betimlememi de anlamıyor biz. Bizin tek-tek hissettiği birbirimizden duyduğumuz ürperti. Bunu da bir başınayken ben anlamıyor.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
L.
Korkmuşun kör koşusunda sinirlerden yapılı tasmasıyla, ürkülmüş amansızdan kaçıyordu. Saçmaya ilişkin ne varsa tutulmuş zihni, yoksadığı bir engerekçe sokuluyordu. Basamaklarca sunulmuş bu inmenin sonunda seçilmişin azgın kapısı onu da hepsi gibi kovuyordu.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LI.
Olduğun olmak değil
Kimin yandığından dumansın
Kor seni ONA götürecekse kor
Yoksa dumansın
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LII.
Araç ben katıldığımda yolunu yitirdi.
Zifte sürülmüş lekeydi: akıtıldı cevher.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LIII.
Gülen bir yüzün olsaydı, kanla oynamayı sevdiğin sanılarak yanına gelinmeyecekti.
Nemruttun ve kanla ilişkilendirildin.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LIV.
Bir el uzanıyor, ısırgan eli. Eli tutuyor, yüke uygunluğunu yokluyorsun. Yumuşak yürekli ısırgan eli, seviliyorum sanıyor. Taşısın bu yüzden.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LV.
Bu sınırlı yaradılışı bağışlayan kabûl göstersin sarkacın bıkmasına. Taraça nedir bilmiyorum... saksı, büfe, sardunya... Bir kez, yalnız bir kez çıkılmış bu kapıdan üzerime ölmesini istiyorum.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LVI.
Daha anlamlı olabilirdin. Suyu bıraktık ya, çöllüğün yeni geldi aklına. Saatını döndüren düşünce, durmuş saatındı da. Sürüyorsun kendini en sevdiğinin kumarına. Alırsan ya da verirsen yitireceksin. Sevdiğinle kumarını oynuyorsun. Her durumda yitireceksin: Kapandın da, fareydin de.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LVII.
Uykularımız kaçsa
Biz küçüğüz
Ve balık uykularımız zıplayarak bulur bizi
Saat o saattır
Gölge etmeyen gece de gelir
Şişesiyle
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LVIII.
Her akşam buraya tünemiş olur: arzunun olur-olmaz fısıltısı, tutkunun nöbeti.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
LIX.
Kemiği zırhından çıkarıp uğur böceğine doğru yola koyultan tapını da toprağa dönüyor olacak.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
LX.
İki teke bir uyku alabileceğin gibi, döğüşkeni de olabilirsin hiç anlamsız muharebenin.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXI.
Senin mahâretini şişeye döksek bir çınar koyverirdi. Ben tükürüyorum da, yüksünüyorum da. Seni biliyorum: küçük tanrısısın ayıbın.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXII.
Ben sizden çok basit bir şey istedim, bunun seçmelerle bir ilgisi yok. O öküze her gün verdiğinizden bir parçayı istedim.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXIII.
Her şeyi hatırla sâdece. Yazının bükülmüş boynundan ve zaten bir tenezzülden korkma.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXIV.
Senden geleneği haklı çıkardığın için korkuyorum acı meyveli köklü ağaç.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
LXV.
Geride kalış: gölgesini geçmek isteyenin çevirdiği ışıkla.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXVI.
Senin karanlığına evet diyorum. Hınzır, bütün bildiğin yaşamak.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
LXVII.
Benim açmazımın senin de açmazın olduğu -sonsuzca açılımlı fiziğin katılaştığı- yerde ayna kırılır. Ağız değiştirir yansıma.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXVIII.
Kaderin sapkın ilâhileri yalnız çocuğun aydınlık kumsal boyunca kovalandığı için koşması ve giderek kusması gibi kafaların içinde böğürür dururlar.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXIX.
Bir şeyleri daha iyi pişsin diye bıraktığı közde unutan ve dönen nevrini aslâ köze yaklaştırmayan, kırıklığına ütopyasından da çok tutulan bilici her al kor için nefes tüketen birçok üfleyici olacağını bilir.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXX.
Ne geçecek eline anlamlı - anlamlı bakmaktan. Senin olan hiç bir şey değerli değil.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
LXXI.
Sâdece uşaklar not alır ayrıntıları. Yeni günde efendi olur onlara, kayda geçilen.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
LXXII.
Hepsi esrimek için: pazar yerinde ut-hayâsız.
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
|
|