-
-
YÜZME DERSLERİ
-
-
-
-
SONSUZ SOKAKLAR/ LA STRADA
-
- Yere düşmüş bir bozuk parasın bu kentte.
- Bir elektrik telisin Direklerarası.
- Sokak çocuklarının yüzündeki kutsal leke.
-
- Sen şimdi bu anı yıllar öncesiyle birleştiren
kılcal damar;
- Huzurevlerinde geceleri içilen bol şekerli süt;
- Bir ihtimal Menelaos’un kanlı ellerisin.
-
- (Yetmiyor sana bu kadar çok şey olmak bile;
- Yetmiyor bir saray kapısı olmak İstanbul’a.)
-
- Helena’nın ikilemi gibi bir şeysin kafasında
kedinin;
- İçeri girmekle mırıldanmak, hür ve sonsuz
sokaklarda…
-
-
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
MALZEME SIKINTISI
-
- Hiçbir şey yok bu odada şiire girebilecek
- Ne Guernica tam karşımdaki duvarda
- Ne Gauguin’in Tahitili kızları başımın
üzerinde
-
- Bir okyanus gibi düzenli de değil oda
- Turuncu bir şort pembe koltuğun üzerine
fırlatılmış
- Atletim sıska bir koyun gibi sarkıyor kapının
üzerindeki askıda
-
- Nefretle çekilmiş belli ki perde
- Cd’lerin üzerine can sıkıntısıyla atılmış
dergiler
-
- Çok belli, şiire girebilecek hiçbir şey yok
bu odada
-
-
başa dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
FOR WHOM THE BELL TOLLS*
-
- Robert Jordan akıllı bir adamdı, bir köprüyü
havaya uçuracaktı.
- Maria bir küçük tavşan; ama Robert’i
kazanacaktı.
- Pilar bir yonuttu.
-
- Haydutlar haydudu Pablo.
- Her gün yarım tulum şarabı haklardı.
- Kuş vurur gibi de adam harcardı.
- Pilar bir yonuttu.
-
- Çok çirkin biriydi Karkov.
- Ama yılan gibi de yamandı.
- Pilar bir yonuttu.
-
- Dünyanın en iyi adamı Anselmo.
- Que va, adam öldürmekten acayip korkardı.
- Pilar bir yonuttu.
-
- Pablo ne diye vurdu ki topladığı adamları;
- Kovalarken onları falanjist tankları?
-
- Senin olmam demişti Roberto’ya Maria.
- Ama geceleri İngles diye sayıklardı.
- Pilar bir yonuttu.
-
- El Sordo’nun kellesi Teğmen Barillo’nun çıkınında.
- Ama sonunda hedef oldu kendisi
de Roberto’ya.
-
- Şimdi Madrid’de el ele geziniyor Roberto’yla
Guapa.
- Ama bir kişi ne yazık ki ikisi toplayınca.
-
- (Üzülme, sen gidince ben de
gitmiş oluyorum
nasılsa!)
-
- * Çanlar Kimin İçin Çalıyor/ E. Hemingway
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
YOLCU
-
- Bir yaban kedisi olmalı, gözlerinde benekler.
- Bir tekerlek izi, geniş ve kırmızı.
-
- Yağmur bulutlarını sakladığımız çürümüş
dolaplar gibi kokmalı-
-
- Sarsılırken kale kapısı koç başlarıyla,
- Sevinçten bir-kaç damla gözyaşı da döküyor
olmalı.
-
- Sonra bir nefes çekerim
sigaramdan, beklerken beni almaya gelecek hayâlet kamyonu.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
BOYALI KUŞ
-
- Bir adam elinde çiçeklerle sokağa girdi
- (Hiç kimse söyleyemez havanın soğuk ve adamın
incecik giyinmiş olmadığını).
- Ben sokağın sonundayım.
-
- Adam ilerleyip ilerlememekte kararsız.
- Sinirli bir itkiyle saatine bakıyor
- (Yüzünü kutsal suyla yıkadığı,
- ve buraya gelmeden önce ölü bir martıyı
okşadığı kesin).
-
- Ters bir şey olmaması için tanrıya yakarıyorum
- (Örneğin çiçeklerin yere düşüp kirlenmemesi; ya da gecikmemesi için
adamın beklediği kızın..).
-
- Gelip iki masa önüme oturdu.
- Bacak bacak üstüne atmış bir şeyler
mırıldanıyor
- (Aslında sayıklıyor da onu utandırmamak için
öyle söylüyorum).
-
- Yağmurun akrebi doğuya saplanıyor,
- Bir çocuk kaplumbağasına konuşmayı öğretirken
- (Her an sayıklamaya başlayabilir hayvan da).
-
- Biri daha giriyor şimdi sokağa.
- (Yeteneksiz bir ressam olduğu öyle belli ki
- ama asık suratlı bir ozan da olabilir!).
-
- Başımı kaldırıp çatılara bakıyorum
- (Ne de olsa çatılar ıslanır ilk önce yağmur
yağsa!).
-
- Adam iyice düşünülüp taşınılmış bir jestle
masaya bıraktı çiçekleri.
- Biriyle konuşmuş olmak için kendine bir çay
söyledi.
- Sonra rengârenk bir martı ölüsü çıkardı
cebinden
- Ve çakmak için kendi çarmıhını,
- Ağaçları gözden geçirmeye
başladı.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
YABANCI
-
- Hiçbirimiz cesaret edemedik
- Gidip konuşmaya yabancıyla.
- Buraya nerden gelmiş, ne iş yapar,
- Sığınacak başka bir il bulamamış mı?
-
- Önce düşmanlık besledik.
- -Gidip kovalım şunu, başka yerde dükkân açsın
diyordu
- en ateşli olanlarımız.
- Mecbur değiliz onunla aynı havayı solumaya. -
-
- Kimi de ilişmeyin diyordu.
- -Çok çekmiş olmalı, hiç kimseye bulaşmadığına
göre de zararsız biri-
- Ya herkes yabancı; ya da hiç kimse yabancı
değildir diye buyuruyordu en bilgelerimiz.
-
- Kulübesinin önünde ağlarını onarıyor bütün
gün;
- Düzeltiyor oltalarını, her sabah balığa
çıkıyor küçük bir kayıkla.
-
- Yazıklar olsun bize, hiç birimiz cesaret
edemedik işte gidip bir yabancıyla konuşmaya.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
VARSAYIM
-
- Yokluğunda bile ona ait bir şeyler var
demişti.
- (Ben bunu açıklamanın oldukça güç olduğu
kanısındaydım)
-
- Gideceği yere iki kişilik bilet ayırtmış.
- (Yanındaki boş koltukta onun oturduğunu
varsaydığı çok açık)
- Arada bir yan tarafa dönüp bir şeyler
fısıldıyormuş.
- (Hiç evirip çevirmeden, bütün
varsayımlara karşı olduğumu söyledim ona)
-
- Gelişigüzel bir durakta inmişler..
- (Ben kendi adıma ‘inmiş’ demeyi yeğlerdim)
- Kenti bir labirent kabûl edip,
- (İşte bir fiksiyon daha!)
- Günlerce yürümüşler.
- (Bir peynir parçasının söz konusu bile
olmadığını eklemeye
gerek yok,
- alegorik anlamda bile)
-
- İki kişilik bir oda ayırtmışsındır sonra,
dedim.
- Hesaplı ama temiz bir otelden.
- (Bu noktada onunla eğlenip eğlenmediğimi
kestirmeye çalıştı)
- Herhalde, dedi neden sonra
gülümseyip,
- Onu kapının önünde bırakacak değildim
ya!
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
KUTU
-
- Adam bir ‘kutu’ olduğunu düşündü kadının
- Bembeyaz kâğıtlara sarılmış
- Güzelim fiyonklar atılmış üzerine
-
- Hep aynı sözcüğü tekrarlıyordu içerken
- Ve bilmek istiyordu içindekini
kutunun
-
- Bira da güzelmiş diye mırıldandı kendi
kendine
- Umarım damlamaz yanlışlıkla kutunun üzerine
-
- O sırada bir sinek kondu işaret parmağına
- Adam nasıl olduğunu sordu eğilip sinekçiğe
- ‘Uçup duruyormuş işte, yalnız dayanamıyormuş
böyle kederli beyleri görmeye’
-
- Kalkıp yanıma geldi sonra, sürükleyerek
kocaman kutusunu
- Müsaâde isteyip oturdu masama
- Ne olabilir diye sordu sizce
kutunun içinde
-
- Ne olacak ki diye cevap verdim
- Gözyaşı ve umuttan başka
- Böyle sihirli bir kutunun içinde
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
YÜZME DERSLERİ
-
- Herkes tapınır sonunda kendi gözyaşlarına.
- Çırpınır kollar ve beden suyun üzerinde
kalır.
- Bilinmez çoğu kez, ruhun sarmaşığı nereye
tırmanır.
-
- Kapıyı açsak mı açmasak mı, rüzgârın üçgeni
giderek büyür.
- Damarda sıkışır kan ve yaseminler buzla
örtünür.
-
- Özür dilemek zorunda olan bir kuş değilsek,
- Göğsümüzdeki kuvvet durmadan palazlanır.
-
- Tanrı bir hiç yüzünden volkanların fitilini
tutuşturur.
- Ayağa kalkar suçlu, yüzü amonyak gibi
beyazlaşır.
- Ceplerini karıştırıp masumiyetine bir kanıt
araştırır.
-
- Herkes tapınır sonunda kendi gözyaşlarına;
- Kahkahalar işi biraz kolaylaştırır.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
ONU TANIDIĞIMDA…
-
- Onu tanıdığımda kafası çok karışıktı.
- Onu tanıdığımda filikaları batmış gibiydi.
- Onu tanıdığımda elleri birer cesetti.
-
- Hemen hiç konuşmazdı.
- Dudaklarıyla oynar, sözcükler türetmeye
çalışırdım.
- Gecenin dümeniyle oynar kayalara
bindirirdim.
- Kuşların gagalarıyla oynar kıvılcımlar
çaktırırdım.
- Onu tanıdığımda avuçları bu kadar aydınlık
değildi.
-
- Onunla ben bir kez içki içmedim.
- Onunla ben bir dağı kaldırıp altına bakmadım.
- Onunla ben boyaları karıştırıp olmayan bir
rengi aramadım.
-
- Onu sarstığımda öfkelenmezdi.
- Ona vurduğumda tanrı bir şey demezdi.
-
- Ben ona hiç armağan almadım.
- Ben ağaçlara hiç yaprak armağan etmedim.
- Ben denize hiç mürekkep balıkları armağan.
-
- Onu tanıdığımda etinden bir tay yontuyordu.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
DÂVET
-
- Randevusuna
gecikmiyor işte gece.
- Ona söylüyorum:
Sıcak kozalaklarla dolu yastığım;
- Belleğim kanlı yosunlarla…
-
- Soruyor:
- Kendinden çalıp kaçtığın ne ki,
- Kara polisler uykuya daldığında?
-
- Cevap:
Bir çılgınlık imi yalnızlığın
sarkacında…
-
- Yarın bize kahvaltıya gelir
misiniz diye soruyor
- Bir Çift çiçek.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
OYUN
-
- Bir çocuk gibi çizip
kirletiyorsun yüzünü.
- Cam kırıklarıyla adımı kazıyorsun
topuklarına;
- Arslanların boynunu halkalar geçiriyorsun..
-
- Hiçbir şey bilmiyorsun soyunup durmaktan
başka.
- Bulutlarla alay etmekten başka.
- Resimlere tükürmekten başka.
-
- Ben kahkahalar atıp içerken elma şarabı;
- Sen derisini yüzüyordun göğün.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
RANDEVU
-
- Bak yine güvercinler uçuşup dağılmakta;
- Sabahın kanatları hışımla titreşiyor…
-
- -ölüm diye yazıyordu o kuşçuklar havaya-
-
- saatime
bakıyorum aptal saatime
- elektrik tellerine telefon
santrallerine
- gecikmenin verdiği o bildik serzenişle
-
- -bir dipnottu yaşamım başkalarınınkine-
-
- öyleyse, öyleyse diye yakarıyor
- ayaklarını üşütmüş kör kırlangıç;
- Masalar da ters çevriliyor
sandalyeler de
-
- -
biraz
daha uyusam sabaha çıkmayacaktım-
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
GARİP BİR OLAY
-
- Kocaman çekiçlerle bir göktaşını parçalayan
üç adam
- Gördüm vadilerin arasından…
-
- Hiç görmemiştim böyle üç adam,
- Büyük çekiçlerle göktaşlarını parçalayan…
-
- Sarhoş muydum bilmiyorum;
- Kör bir bir yılan gibi gövdemi
kaydırırken arkların arkasından.
-
- Gidip de sormalıydım,
- Ne istiyordu göktaşlarından, kan ter içinde
çalışan bu üç acâyip adam
-
- Cesaret edemedim yaklaşmaya yanlarına;
- Korktum belki de kim bilir, o
koca çekiçlerle beni de parçalamalarından.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
SORU İŞÂRETİ
-
- Çaresiz sonralarda yelkenliler
bir liman
- Yetmez ki bağrındaki nefes taşımaya gövdeyi
- Leylekler kırlangıçlar dün ölmüş bir fesleğen
-
- O kıyı şimdi ışık millerince uzak
- Hoş, dönsen de dağınık benlikte ne değişecek
- Mitralyözler roketatarlar
makineli bir tüfek
-
- Çapraz bulmacalardan karışık bir denklem
- Öğle uykusunda rastlanan ikonalar neye
delâlet eder
- Atlas yorgan kör pencere sessiz
terlikler
-
- Manşetlerde eklem yerlerinden kırılan bir bebek
- Süt nehirlerinde sandallar daha
ne kadar ölüm yüklenecek!
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
İKAZ
-
- Ama sen biliyor olmalısın, artık, duvarlar
üzerine çullandığında.
- Güneşin çevik ışınları, kınından çıkıp sana
uzandığında.
-
- Her çeşit duadan uzak, kibirden, yakarıların
kırmızı pusundan.
-
- Kulak ver bana, pirinç saatler çalıp duruyor
işte.
- Çocukluğum bir mumya, frene basıyor yağmur,
- Yalnızlığın uçurum dibi sokaklarında.
-
- Seni izliyordum, her sabah, kahvaltıdan
sonra,
- Bir çiçek enfarktüs geçirirdi, pencere
pervazında.
-
- Ama sen anlıyor olmalısın, artık, gecenin
kabukları pul pul yırtıldığında.
-
- Binlerce yıldır kulaklarımda hep aynı ezgi:
- Aşk bir yanılsama değildi, yalvarırım bunu
bir an bile unutma.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
İTİRAF
-
- Ben tanrıyım
- Bunu henüz hiç kimseye
söylemedim
- Çünkü bazen tereddüt ediyorum; ama ben
tanrıyım
-
- Ben tanrıyım
- Yüzerken insan kalabalıkları içinde
- Soyunuk ve yarım kalmış
- Soyunuk ve yalanlara boğulmuş
-
- Ben tanrıyım; ama hiç kimse bilmiyor bunu
- Bilmesin hiç kimse senden başka
- Hatta sen de bilme
-
- Tanrıyım ben
- Ve zamanı daha geçen gün başlattım
- Dünyaya şeklini ben verdim
- Uzayın duvarlarını
havaya ben uçurdum
-
- Ben tanrıyım ve bazen öyle değilmişim gibi
davranmayı severim
- Özellikle acı çektiğim zaman
- Özellikle keyfim yerinde olduğu zaman
- Özellikle de bir uçak soğukkanlılıkla denize
düşerken
-
- Ben gerçekten de bir tanrıyım
- Tek tanrı
-
- Bir ipe dizili tek boncuk
- Bir bacadan içeri süzülen tek kırlangıç
- Bir şiirdeki tek mısra
- Ve tek bir bilekteki kesik
gibiyim
-
- Tanrı olduğumdan eminim ama
- Aksini söylüyor bana bazen düşlerim
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
ANI ANI
-
- Bir çift güvercin havalansa Bir
çift kırlangıç havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Yanık yanık koksa akşamsefası
Değil bu anılacak şey değil Değil bu dayanılır şey değil
Apansız geliyor aklıma Ölümünüz geliyor aklıma
-
- Nerdeyse gün doğacaktı Neredeyse sabah
olacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız İyileşip kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Belki daha yazacağınız şiirler vardı
Geceniz geliyor aklıma
Romanlarınız geliyor aklıma
-
- Sevdiğim çiçek adları gibi Sevdiğim deniz
adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Sevdiğim kitap adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi Bütün şiirlerinizin adları gibi
Adınız geliyor aklıma Adınız geliyor aklıma
-
- Rahat döşeklerin utanması bundan Rahat
ciğerlerimin utanması bundan
Öpüşürken o dalgınlık bundan Sevişirken o dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan Bir şiirinizin dizelerinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma Yüreklerimiz geliyor aklıma
-
- Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm Nice şairler
yazarlar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte Romanlar okudum bu güne dek
Çağımıza yakışan vakur, sade Bir aydına yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma Kişiliğiniz geliyor aklıma
-
- Bir çift güvercin havalansa Bir çift
kırlangıç havalansa
Yanık yanık koksa karanfil Yanık yanık koksa akşamsefası
Değil, unutulur şey değil Değil, unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma. Ölümünüz geliyor aklıma
M.C.ANDAY korkut kabapalamut
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
ÖLÜ KUŞLARI TOPLAMA SAATİ
-
- Ölü kuşları toplama saati şimdi.
- Şüphesiz en iyi sen biliyorsun bunu:
- Kuşların ne zaman pes edeceğini.
-
- Yine de bilmezden geliyorsun.
- Yalancıktan topallıyorsun.
- Karnım ağrıyor diyorsun.
- Yine de en iyi sen biliyorsun
bunu.
-
- Çöpçüler bu işi üzerlerine almıyor:
- Tanrı başka adamlar yarattı ölü kuşları
toplasınlar diye, diyor biri.
- Biri de bir menekşenin gölgesine sığınıyor.
-
- Oralı bile olmuyorsun,
- Çoktan geldiği halde ölü kuşları
toplama saati.
- Ben ne bileyim diyorsun;
- Her gün her gün olur mu bu iş diyorsun.
-
- Ama yine de en iyi sen
biliyorsun bunu.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
SÖZ
-
- Son bir kez seveceğim seni,
- Unutacağım sonra;
- Karışıp ölmüş bir ormanın
uykusuna.
-
- Son bir kez seveceğim seni,
- Şarkılara bilerek aldandığımda.
- Sonra unutacağım;
- Öykünerek duvarların uzlaşmazlığına.
-
- Son bir kez seveceğim seni,
- Bir ırmak taşıp kabardığında;
- Uykum kırılıp uyandığımda;
- Sonra unutacağım,
- Gülümseyip alevler içinde.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
RANDEVU
-
- Bir insan bilmiyorsa olağan bir zarafetle
uyanmayı
- Ve yaptığı iyilikleri bir tas altın gibi
saklayıp sayıyorsa her gece,
- Unut onu.
-
- Sonra sokağa çık,
- Erik ağaçlarıyla tokalaş,
- Selam ver o nikelajlı denize;
-
- Bana gelince, kalbim bir kesekağıdına sarılı,
- Ağzında karanfiliyle gelecek o kediyi
bekliyor.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
VARSAYIM
-
- Tanıdıklarını söylüyorlar beni. Herkes.. kardeşlerim, sevgilim;
- Belli bir adla sesleniyor ve
gülüyorlar yüzüme.
-
- (Evren bir uçan halı olmalı bilinmezin
üzerinde)
-
- Anılar, anahtarlardır diyor bir bilge;
- Tek pirincini benimle paylaşmak istiyor.
-
- Ben de kendimi bildiğimi söylüyorum:
- Öyle ya; yıldızların bile sözlükte bir anlamı
olduğuna göre.
-
- Sonsuz çizgide attığım birkaç adım bitkin
kılıyor beni;
- Esriyince bütün korkularımı kuma gömüyorum.
-
- Benden de çekinen birileri olmalı diyorum;
- Hiçlikten bile böyle çekindiğime göre.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
KIŞ
-
- olması gerektiğine eminim
- uzayda yel değirmenlerinin
- paltosunun yakasına sımsıkı yapışmış biri
- oraya çuvallarını taşıyor
-
- birilerinin denizle söyleştiğinden
eminim
- kar tanelerinin suda eridiğinden
- yitişi gibi ağzında acı kelimelerin
-
- sonsuzun çarkının döndüğünden eminim
- dakikalar sıcak kovanları olmalı
- bir askerin kirli avuçlarında kükreyen ağır
makinelinin
-
- aşkın çaresizliğine eminim
- -boş bir meydanda kucaklaşan iki sevgili
- ağlayarak ayrılacak birazdan-
-
- tüylerim o ateşle yanıyor
- gözlerim iki soğuk baca gibi kıpırtısız
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
DARBUKA
-
- çay kokuyor geçip gittiğin sokak
- kimi kuşların eflâtun kanat vuruşlarına
- tempo tutup trampet çalıyor bir çocuk
- kararmış muz kabuğu kıvamında bakışlarını
- terk ediyor sünger avcısı suratıma
-
- görünce bunaldığımı
- düşünde limana sızıyor gemi
- sıska bir horoz çabukluğuyla
- sıyırarak utangaç suyu kararlı adımlarla
-
- ya sonra
- harmandalı oynayan bir rüzgâr
- çöp kutularını dağıtıyor
- bütün çirkin sözcükleri
süpürüyor
-
- yağmur borularına
- dayayıp işaret parmağını
- tırabzanlardan kayarken sesleniyor
- ıslak koyunlarına
-
- kim ama
- kalın /yeşil mandalin kabuklarını
parçalayarak
- fırlatıyor çocukluğumun vesikalık yüzüne
-
- benzeyen şemsiye ölülerine
- parmakları belirli
bir ritimle dokunuyor
- hızlandıkça hızlanıyor
- oradan geçen ıslık mavisi chevrolet
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
AYLAKÇA
-
- Dut ağacından sazını çalıyor
- Kambur bir İstanbul yağmuru eğilip pencereme
-
- Belli ki canından bezmiş
- Bir kez bile süslenmiyor metalik
serçelerle
-
- Kanı kurşun tabanca elleriyle nişan alıyor
güçlü bir çocuk gerinen fırtınaya
-
- Kendi düşlerime benzediğimden kuşkulanıyorum
- Gezinirken kanı çekilmiş ağaçlarından utanan
bir sokakta
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
BERAAT
-
- Gülüyor o kendi yorgun serzenişine;
- Barınaklarda gizlenip,
- Adını kazırken teneke bir güle.
-
- Ha aşk diyor; ha bir dünya savaşı
- Canımı acıtan mavi bir çivi,
- Mavi bir sandalyede.
-
- Kaldırıp baktım kapağını kalbinin,
- Suçum yok.. şımarık bir okyanus dans ediyordu
içimde.
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
-
-
-
-
-
-
-
-
Ölü Bizonlar Akşâmı
-
- Son sözüm bu
- Yırtılmış çadırlar kanyonunda
- Kan damlıyor usturasından güneşin
-
- Paramparça şemsiyeler ormanında
- Kar duasına çıkmış bir deli
- Avuçlarını arıyor pınarın aynasında
-
- Son sözüm bu
- Vurulmuş geyikler haftasında
- Delik yüreklerinden geçen ne ki
- Çiçekler yıldızları ezerken pembe
dudaklarında
-
- Dikensiz güller cangılında
- Bedenin bir soğuk duş
- Savruluyor sonsuzun girdabında
-
- Son sözüm bu
- Ölü bizonlar akşâmında
-
-
başa
dön
ürün
listesi kütüphane
|
|