NUDE
 
cem nalbant
 
 
 
- Cezanne -

 
 
I

Öyle bir devirde dönüyor ki gece, dönüyor dönüyor
Durmuyor akan hiçbir şey,
kaşıyacak yerlerim için atık zaman
bulamıyorum artık.
Varlığında emanetimi yaşayan simge göçü.
Kimse saklanmıyor artık
aslını emziren kadının
memelerine gizlenmiş ak pencereye.
Giz gizin içinde gizliyken ben
sımsıcak titreyen ayak parmaklarımla oynuyorum,
teknolojinin sesten tene artan senfonisiyle
süzülüyorum, iç-kulağımda
Schubert'in Minör Fantezisi,
bir (bir)ine denk edip
aradığım renkler cümbüşünü
vazgeçiyorum aramaktan,
bütün renkler eskiyor çünkü ve
eskiyorken bütün renkler ben
Cezanne'ye eksiliyorum düşlerimde.
Bir türlü varamadığım o kentin
izlerini siliyorum,
silerken görüyorum
aslına silinen gerçeğimin izini
silik(leşi)yorum,
biliyorum aslında, asıl olanın
suretten farkını,
çoktan kesilmişti ejderhanın başı
ama garip bir koku var hala kanında ve ben
bir seyyahım sayın görevli sefaletini arayan
yalanlar için taşı(nı)yorum
onu(ona),
avazımın çürüyen kokusuyla bağırı
yorum, benliğimin dışında kayıp iç mandal.
Kimsenin işini görmez artık o düş,
yeniden bağırıyorum,
düş düşe benzerse,
düşe düşer düşümdeki gerçek
(düşe gerçek olur düşe düşürdüğüm benlik)
bir pontil'in kıvrık zekasına kıvranıyorum
kıvrılıyor kayalar altında kalmış
gizli düş [en(h-is)-li-]dip-te{kil}].

Kendime,
tarihine kaçak
bir çingene kadını arıyorum,
gündüzümde gecem ile birlik olup
savaş tutsun benimle diye,
farkındayım,
dirimde yaşattığım erkeğin
ölümüme gizlediğim kadından
bir farkı kalmadı.
Toprağın korkusuna
gizleniyor artık arı benliğim.
Suskunun ardına gizlediğim
o ise, biliyorum
şimdiki zaman içinde başka
bir bene gerçek.

 
 
II

Kapıyı aralıyorum,
süzülüyor içeri
bir ucunda tortu birikmiş
semazen,
yalnızlık içinde dengesini kuruyor
ivmesi yitik kavim,
Susmuşsa su damlası
Ve suysa eğer
içinde inciyi gizleyen,
suyun üzerine de adımı
yazmış olmalıyım.


Kaçarak uzak durduğum ben için
bir yol-üstü tabelasına gizleniyorum
-son gelen için
bir takvim belirlemeli ve
yazılmalıyım içinin derin sisine,-
tam kaybolacakken aralıyor kapıyı,
süzülüyorum içinden içeri,
düşlerimin yönetmeni için umursanmamış anlam kırıntıları,
göremeksizin ben çiftleşiyor isimsiz kahramanlarım biribirileriyle.

 
 
 
III

Ben bütün doğruların yalan(cıs)ıyım ve
tanıdık bir mühre kabarıyorum,
Bakıyorum her şeyim onanmış.
Eksik kalmışım bilinen gerçeğe.
Söz olmalı,
söze artmalı,
ve artık eksilmeliyim
yalanların ardından.
Tanrıların öfkesini
örtüyorum üzerime
silinmiş iz,
silinmişiz beklenenin ardında,
silinmiş im,
silinmişim bekleyenin ve bekletenin sınırında.
Mi minör bir alaşımım
oysa ben,
Kimseye anlatmadığım yalanların
kendi kendine kandırıcısı,
kendi kendine kananıyım.
Sokaktan cama bir,
camdan sokağa
bir başka yansıyan geçeklerin
yalana yanaşan kahramanıyım.
Bir ben'i var herkesin
Beni'nden başka
biliyorum ama
yoruluyorum herkesin
bir ben'i
ve diğer Beni'yle
savaşmaktan,
ben ben'imi kaybettim
kafalarını karıştırırken insanlar,
tek benle savaşıyor şimdi
içimdeki diğer ben ve
bende gizlenenler.

 
 
 
 
IV

Neredeydim özellikle üç
yıl önce,
neredeyim özellikle
bugün,
nerede olacağım özellikle
yarın,
hatırlasaydım
bilseydim
ya da planlasaydım,
hiçbirini okumazdım
Proust, Joyce, Kafka,
Belki Musil'i biraz
zorlar
ve sorardım hiç utanmadan
Ulrich'in "yaptığı her şeyde
masum olduğu ikinci vatanı"n
neresi olduğunu,
susardım sonra.
Ben yalanıyım bütün evrelerinde
tarihin, kimseye söylememekle ünlendim
zamanında, şimdi herkes bildiği için
ünlüyüm, ünsüzlerim kayıp,
bir ünlülerin ünsüz kaçakçısı
hiç acımadan çaldı
onları,
Kim bilir kimin kasasında
Gizliyim şimdi,
kim bilir kimlerin
kaçamak sevişmelerine şahitlik
ediyorum, erken boşalan sorunların
geç gelen zevk çığlıkları,
acı yalanların ortak
paylaşanı mı oldum ben?
üzülme(me)li miyim?..
Suskun adım, sus-!
Kundera da iyi bir yalancıydı (her şeye rağmen),
şimdi neye gebe acaba
o dil sorunbazı olan beyin?
 
 
 
 
 
V

Uzaklaşmalıyım buradan
Uzak(laşı)yorum.
Bu arada zihnime
dönen bir soru var,
düşünüyorum da kim
isimlendirdi geçmişi,
nereden çıkartıldı
yont-ma
taş,
cilalı
taş, peygamber çağlarının ipucu:
ilk, orta, yeni ve kime yakın
çağ,? soyadı hiçbir kütükte
bulunamayan çağlar dizini ve
o(r)anın düşünde üşüyen eksik çağ,
ben şimdi
hangi kıvrımındayım zamanın,
bilmiyor, bilemiyor
bir türlü akıl erdiremiyor
eremiyorum.
Şaşkın bir tarihçi arıyorum
yazdığı her dönemin sonuna
bir ünlem işareti koyacak.
Hiç mi şaşkın değil tarihine,
Hiç mi yanılmamış yaşanan zamana insan.
Bu sayfada bir anlam içinim,
aklınızda yalan, o zamanın içindeyim,
bulacağım ve
yeniden ünleneceğim,
çok bekledim belki göreceğim
!...!

 
 
 
 
VI

Çıplak bir anın
aynama yansıyan çırıl
çıplak bedeniyle kayn-(aş)ıyorum-,
kime kimden artan hikaye
anlatılan ve anlatılmaya çalışılan
ve hatta anlatıldığı sanılan sus-!
Kun/daktan beri artan ve
arttırılan ben(im)im.
adımla eşleşiyorum sadece
kimse bilemiyor çünkü,
neden yanıldığımı ve
ve her adımında insanlığın
yandığımı.
Bir şüpheci oluyorum
çoğu zaman,
kendime esir bir kendim
yarattığımdan şüpheleniyorum,
bir zaman sonra
uyuyorum
deliksizim, biliyorum.
Şüpheciyim evet sus!-
kusurunu gizliyorum yalanlarımın,
işte şimdi iz-li-yorum.
ben; aslında her şeye kalan,
her şeye bölünen,
ve mutlak sonucu yaşayan,
atomlarımdan da küçük bir sığınağım.
Gizlen(dir)iyorum şimdi bugüne,
Yor-u-yor yarını ve yor-ulu-yorum düne.


                                                                   İstanbul, 2000-2001

başa dön        ürün listesi       kütüphane

 
 
 
 
 
SUSUZ.

Aramızda sımsıkı biriken zaman,
Eşiğine gelip eksildiğimiz kelimeler,
Konuşamamaktan yorgun düşen gözlerim ellerinize akarken
sormuştum size,
Ben doğmadan kaç kişilik hayat sürdünüz diye,
Ben öldükten sonra ne kadar tutacaksınız geceyi dilinizde...

Sır ve sitem,
Acıtıyordu hikayelerimi bütün ölen kahramanların terkedilmiş kentleri,
Siz, bir yalnızlığın en başında tanıştırmıştınız beni ellerimle,
Sonra dönmüştü gece kendisinde biriken çoğalma denklemlerine,
Bekliyordum, siz çoktan düş-müşsünüz yola oysa...

Beni duyduğunuzu sanmayın,
Ben sizin kulağınıza çoktan sustum,
Çok zaman birikmiştim bu kentte, şimdi giderken
Sizden kaçan aslında gölgem, gövdem onun yanılsaması sadece,
Size bir kelime biriktirmiştim, dilim dönmedi okunmaya,
Ölülerin kulaklarını inandırabilecek kadar okunabiliyorum şimdi...

                                                                                                                                            İzmir, 2002-2003

başa dön        ürün listesi       kütüphane