KUŞATMALAR COĞRAFYASI
(sormasam o kardeş söylemezdi belki de
cam kırıklarıyla parçalandığımız geceyi)
BAŞTAN SONA
bir
yankılandım.
yankılanan dalgalar koşuyor kıyıya
iz bırakmadan
yankılanan unutulmuş ve uzak
bir şarkının son dizeleriydi anımsa
anımsa camlara vuran
yağan kardı bütün bir gece
gider mi gider
gitme
desen de
göçebe bir güvercin
o, kanatsız belki sevdalı
kim hayır diyecek
kim yadsıyacak
tek ışık gözlerimizdi
tek sıcaklık soluğumuz
sözlerimiz yorgun
düştü, kim kaldıracak
kim tanık bir an mı
kim tanık bir yaşam mı
bütün zamanları birden
bütün aşkları birden
bütün acıları birden
yaşamanın zorunluluğu
gider mi gider
gitme
desen de
iki
hangi güz fırtınası
hangi gün hangi gece
çalınan her kapıyı
korku açarken
o yanımda olsa.
o yanımda olsa
çocuk elleriyle
incecik elleriyle
eğilip alnından öptüğüm
yeryüzü depremini kucaklayarak
gider mi gider
gitme
desen de
ne desek korkunç
ne desek gerçek
olur, şiir yalanı
kar örter duvarları
işte her yer kan ve cam kırıkları
sırtında geçmişin dengi
ışıyarak geleceğe doğru
gider mi gider
gitme
desen de
üç
nereye göçmen gözlüm
nereye böyle yaralı
nereye böyle kararlı
her yer kan ve cam kırıkları
geceden çalınmış
ne bir ses
ne bir kimse
gider mi gider
gitme
desen de
kal diyen ellerin
kalır gecede
kal diyen gözlerin
kalır gecede
bir de boğazına dayalı
bir bıçak gibi yalnızlığın
gider mi gider
gitme
desen de
dört
nereye göçmen çiçek eylül mü
hicretin kaçıncı yenilgisi
öldüler doğru.
ölümü dalgaların itişiyle
kıyıya vurarak karşılayan
bir yengeç gibi değil
yüreğimizi ışıtan sesleriyle
bir insan gibi karşıladılar
bak işte, bu en doğrusu
nereye göçmen çiçek eylül mü
hicretin kaçıncı yenilgisi
bakardık üzünçle uzaktan
değdikçe tenlerine ilk ışıkları sabahın
bakardık uzaklaşırdı karanlık
gördün mü kanatlanmış
hırçın bir sesle
hırçın ve kararlı
gider mi gider
gitme
desen de
birkaç söz
birkaç resim
birkaç anı
bir mektup
hepsi bu
yalnızlığımızı aydınlatan bir tutam ışık
dostça bir gülüş
ışıldayan yıldız denizi
olur, şiir yalanı
acılarımızın ağırlığıyla boynumuzu geren ip
gider mi gider
gitme
desen de
beş
avlunun ortasına dikilir yorgun
gelmesiyle geçmesi bir
olan beklenmedik bir bulut
yüreğini dolduran bir bulut
küçük, coşku neferi, üzünçle karışık
çalar mı yüreğini ipek dokunuşuyla
okşar gibi, dudağının kıyısında
takılı bir sızıyla
'bana dünyayı yaşanır kılan
bir adres söyle ve git'
gider mi gider
gitme
desen de
altı
o bendim, beni unutma
diyen sesinin çınlamasıyla şaşkın
ellerimi tuttuğunda uslu bir çocuk
gözlerini kapayınca karanlıkta kalan
o bendim
bir düşten uyanmışçasına sersem
bir güle baktıkça solan
bir serçe salıverince köle
aklı hep o şarkıya takılı
gider mi gider gitme
desen
de
SONDAN BAŞA
yedi
o bendim, gökyüzüne bakarak
yıldız kaymalarından kendine umut biçen
her yıldızın bir ömrün
bedeli olduğunu bilmeyen
yanılan yıkılmış ve sürgün
o bendim
boşlukta dağılan
ellerimle dalgın
kirlenmiş düşlerimden
soyunup
bekleyen,
seni bekleyen
çoktandır yaşamayan birine
arada gelen mektuplar için
şiirler yazan, uçurumun kıyısında
uyuyan ve uyanan
gider mi gider
gitme
desen de
sekiz
-ya sonra
-sonrası yok
-sonrası var
hergün dün, hergün bugün
hergün yarın, değildi bir başına
hergün hepsi birden
iki yakamızı bırakmadan
gider mi gider gitme desen de
dün olunca haylaz bir uçurtma
dün olunca kolkola
dün olunca tek tek ve topluca
dün olunca sustuğumuz her çiçekte
bir eylül izi ve gözyaşı
dün olunca sevgi hani o içli sızı
dün olunca bütün kapılar kapalı
çırpınan korkuları örtmeye
dün olunca umudun içinden
dün olunca bizimdir güzel günler
diyen kardeşin yarasına basılan yaşam
gider mi gider
gitme
desen de
bugün olunca ipini koparmış bir uçurtma
rüzgarda savrulan, tek tek ve topluca
bugün olunca bütün kapılar açık
çırpınan korkularla yalnız kalmamak için
bugün olunca adımlarımız uzar
sözlerimiz söner, her sokak kör bir duvar
her oda bir zından
bugün olunca yüreği, yitenleri örten toprak
gözleri, yitenlerin gözleri
yalnız ölüler dönmezmiş yanlışı
bugün olunca umudun içinden
bugün olunca bizimdir güzel günler
diyen kardeşin yarasına basılan yaşam
gider mi gider
gitme
desen de
yarın olunca kuyruğu papatyalardan bir uçurtma
yarın olunca gömleğine dokunan kan pıhtıları silinir
yarın olunca ne kıyım ne gözyaşı
yarın olunca bir başka dünya
yarın olunca bir başka yaşam
yarın olunca umudun içinden
yarın olunca bizimdir güzel günler
diyen kardeşin gözbebeklerinde
renklerine kavuşur gökkuşağı
gider mi gider
gitme
desen de
YENİ BAŞTAN
dokuz
gidiyorum. yitirdim gündüzümü
gidiyorum. bir cumhuriyetçi daha
düşüyor bağımsızlık tüfengi elinde
gidiyorum. ölü bir kent
ayaklanıyor içimde,
bir pazar sabahı bombalar düşüyor
junkerlerden
-nereye
-guernica'ya
bir pazar sabahı bombalar gürlüyor
heinkellerden
-nereye
-guernica'ya
kutsal meşe ağacı paramparça
çocuklar paramparça
gençler paramparça
kadınlar paramparça
erkekler paramparça
yaşlılar paramparça
gökkuşağı paramparça
her şey paramparça: viva la muerta! adına.
açık kalmış lorca'nın penceresi üşüyor gitarı ve karanfili,
gerda taro bir tankın altında ezilmiş yatıyor aşk ve barış adına,
yaşamın bütün trajikliği ile konuşuyor unamuno:
-evet beyler, sizler kazanacaksınız savaşı kaba güçle ama
demokrasiye yenileceksiniz sonunda.
çizmeye başlıyor picasso'nun fırçası guernica'yı
inançla umutlu bilinçle ve aşkla
yeniden kuruyor guernica'yı picasso'nun fırçası
aşkla bilinçle umutla ve inançla
ve yaşasın barış!
diyen kardeşin omzuna konan güvercin
gider mi gider gitme desende
gidiyorum. yitirdim gündüzümü
gidiyorum. bir serçe daha
düşüyor intiharı anımsatan bir ötüşle
gidiyorum. ölü bir kent
ayaklanıyor içimde,
gün doğmadan gün doğuyor birdenbire
-nerede
-nagazaki'de
gün doğmadan gün çöküyor birdenbire
-nerede
-hiroşima'da
e eşittir m çarpı c kare
zenginleştirilmiş iki uranyum parçacığıyla
dönüşüyor ölüm sağanağına
bir yangın sağırlığı kalıyor değdiği yerde
ısı yakıp kavuruyor ışık kırbaç sallıyor
hedefini buluyor salgın
yılların içine giriyor
insanların tenine
insanların ruhuna
yıllar sonra bile ölüm kusuyor
dokunduğu her yerde
deri isyan ediyor kemik isyan ediyor
sinir isyan ediyor kan hücreleri isyan ediyor
doğmuşlar doğanlar ve doğacaklar isyan ediyor
ve umut ve dünya ve insanlık isyan ediyor el ele
ve yaşasın barış!
diyen kardeşin omzuna konan güvercin
gider mi gider
gitme
desen de.
YANKISI KALIR
bir
poyrazlandım
susadı deniz
dağlardan ve
ırmaklardan
çözüldü buzullar
sesin gibi
poyrazlandım
acıyla yıkanmış
gülüşünle
uzadı gün
pencerelerden
ve kentlerden
çözüldü buzullar
sesin gibi
sesin rüzgargülü
gözlerin
uzak
ve her şeyi alıp götüren zaman
iki
karardı ayna
günler
ve
günler
mor bir yanardöner
ezgisiyle
çözüldü alınyazın
ve günler
ve ayna
ve her şeyi alıp götüren zaman
üç
ey her şeyi alıp götüren zaman
anımsa güzün uslandırdığı haylazları
uysal kırlangıçları, düşündükçe
unutuşun bulutları peşinden
giden yüreğini, çakıltaşlarının
sessizliğine alıştırmış çocukları:
sanki çölde
bir çiçek
bilmeden
gizlice açan
sevinci,
sanki yolunu şaşırmış
barbar yasaların
yargıladığı günleri
anımsa el ele
tutuştukça dalgınlığa yakalanan
izimizi
ve her şeyi alıp götüren zaman
dört
gece ırmağı fısıldıyor bu gece: yüreğinin bir damarı
gibi atayım bundan böyle, korkusuz
durgun suları coşturan, yankısız ses
gibi oturayım bundan böyle, uçurumdan
fırlayan ve kuşatmayı aşan bir anka
gibi uçayım bundan böyle. bırak
elini göğsümün üstüne
elim göğsünün üstünde, fısıldasın
gece ırmağı bu gece
ve her şeyi alıp götüren zaman
beş
gece yağmur aydınlığında uykusuz
ramazan olmasa herkes uykuda bir de davullar
sen ben felis o ıslak gecenin içinden
bir ilkyaz sabahına doğru
belki yankısı kalır diye
bu şiiri yarım bırakıyoruz
bir şiirsever için: men/dilimde kan sesleri
ve her şeyi alıp götüren zaman
TAŞINAN BİR KİTABEVİNİN TAŞINMIŞ HÜZNÜYLE
I. Bir Kitap
gözleriniz değince
sessizliği bitecek sözcüklerin
özgür olacaklar
sevginin yolu açılınca
yüreğinizin ışığı dokununca
II. Baştan Sona: Bir Adam
hepsi saklanıyordu. masalar dört bacağıyla. el yazmaları. zarflar. imzalı kitaplar. imzasızlar. armağanlar. armağan
edilmiş tortular. öfke. sevinç. tütün kokusu. gazı bitmiş çakmaklar. boş kibrit kutuları. dolu kataloglar. bozuk
fotoğraflar. şipşakçı portreleri bir yarı-köylünün. kırık pipolar. resimler: düşbozumu. karikatürler. imza günü
fotoğrafları zarflanmış. gülümsemeler. göz kırpışması. somurtmalar. şemdinli tütünü.
türküler'i unutma! telaşı.
osmanlı imparatorluğunda mülkiyet ilişkileri. kapitalizm ve tarım. bilim ile yazın arasında. tebrik kartları.
gidilmemiş nikah davetiyeleri. hepsi saklanıyordu: baştan sona.
III. Bir Başka Adam: Sondan Başa
hepsi saklanıyordu. masası bir geçmişin. geçmişte ve
gelecekte hep anılan bir adamın elyazmaları. sarı zarflarda. beyaz zarflarda. kağıt kenarlarında
karalamaları. dava dosyaları. düzeltme kararları. düzeltme kararlarını düzeltme
dilekçeleri. yitirildi sanılan fotoğraflar. kendisini tab'ettiği fotoğraflar.
pazarlar. pazar günleri suladıkça canlanan mineler. karanfiller. kadife çiçekleri.
onur'un kazındığı bir sin
sonsuz enginliğinde yaşanan bir dünyanın: kapital'in, anti-dühring'in, doğanın diyalektiği'nin, insanın
türeyişi'nin, madde ve insan'ın, fiziğin evrimi'nin, kemal atatürk ve çağdaş türkiye'nin.
hepsi saklanıyordu, yılgınlık ve kin dışında: sondan başa.
IV. Çok Uzaktan Bir Başka Kitabın Sesi
beni üzen, sayfalarımda taşıdığım doğrular ya da yanlışlar değil, içimde ne olduğunu bilmeden
tutuşturan insancıkların karanlık dünyaları. o karanlık dünyalara yakılırken bile ışık
tutamamak ne acı.
V. Bambaşka İki Adamın Sevinçli Yorgunluğu
saklanan her şey taşındı taşındıkça taşındı
kollarımız taşıdıkça güçlendi
bildikçe bildik gözlerimizde derin gölgeleri
gördükçe gördü görmediklerimizi bilincimiz
donandı yüreğimiz ışıdık ve sönmedik hiç
alnı akıtmalı doru bir at taşımadı çeyizimizi
gittik geldik, gittik geldik ayaklarımız üstünde
gittikçe sevindik gidildikçe
şimdi herkes buruk gibi
gidiyorlar ırmakta sarsılan bir kayık gibi
kucak dolusu: yunus
gidiyorlar incitilmeden soylu bir gün gibi
kucak dolusu: asi
üç basamak çık ileri
beş adım yürü sağa
üç basamak çık sola
yirmiüç adım yürü dümdüz
yirmidokuz basamak çık dönenerek
onyedi adım yürü durma!
yenibaştan
VI. Önemsiz Bir Ayrıntı
her şeye yeniden başlarken
japon elması da solmakta
turgut büyük saat'iyle geçerken
fısıldadı usulca
herkes ne kadar da mutluydu 'oysa'
ne bıraktıysam o kadar kaldı orda*
*turgut uyar, kayayı delen incir'de ekinoks.
VII. Göç Etmiş Bir Kitap Gibi
geldik işte
dizildik dizildikçe
dizildik ve dizildik ve dizildik
dünyaları ayağınıza getirdik
sana evren benim içimdedir, diyorum, taşıyor durma bak
harflerde sözcüklerde noktalarda virgüllerde
kalabalıkta ve kimselerin ayak basmadığı saatlerde
insan benim içimde
sevgi ve nefret
barış ve savaş
düş ve gerçek
tutku ve iktidar
ah, kapağım kapalı, oysa sözcüklerimin gözleri açık
sana evren benim içimdedir, diyorum, taşıyor durma bak
pi'ler fi'ler pisi'ler beta'lar alfa'lar ve abece
bilincinin sözcükleriyle çarpıştıkça sözcüklerim
gözlerinin kapanmayan yüreğinin çılgınlaşan coşkusuyla
yeni bir insan yeni bir insan olarak bakabilirsin dünyaya
VIII. Sona Sığmayan Son
bitmedi hiçbir şey başladığı gibi
bitemez de
hüzün değil
yıkım dolayısıyla
taşınıyoruz
ilhanilhan kitabevi
bayındır sokak
yirmiüç bölü altı
aynı sokak
iki bina aşağıda
bir kat yukarı
ruhumuz göğe biraz daha yaklaştı
söyle kalbim:
kim düğümledi bu ipi kopacağı yerden