|
giz perisi
geçiyordunuz,
tam tamına ayak üstü bir tenhalığın sonbaharı salınıyordu
nasıl da böylesi bir töreni terk edebildiniz tam da kutlamalar öncesi
kendinize nasıl kalakaldınız akıl almaz olan
yıpranmış bakışlarınızı taşımanıza yardımcı olamayacağım
sorularınıza doğrular uyduracağım bir süre, belki gerek kalmayacak buna
da
sizin yanıtlanmamış tümcelerinizde anlamını arayan puslu sabahlarda
ve henüz aydınlanmamış gökyüzünde uçuşan martıları besleyeceğim
biliyordunuz,
hiçbir aşk sonsuz değildir, aldatır hep en son dokunduğunuz doku
ve unutulmuş aldatılmalardan kuşandığınız korkularınızı delip geçer biri
bir gün
soğuktur ışığın sesi, yanar söner büyük gürültülerle
bir kez olsun yanılmış olduğumu düşündüğüm için yanılmışım demenizden de
belli
sustuğunuz tümcelerinizi, adları, aşkları, dokunmaları kullanmayışınız
kullanışlı olmayan bir yaşamda yanılgılardan türettiğiniz değerleriniz
nasıl da kuşkulandırmasın doğasını uçan canlıların
duruyordunuz,
kendinizi kollamadan üstelik, sakıncasız geliyordu doğa size
hep gelebilmiştiniz kendini temizlemeye çalışan kirli bir denizin
kıyısına ki
yolların hep bir yere çıkacağından emindi duruşunuz
ayaklarınızı ıslatmadan yüzünüze çarpmıştınız gelgitten elde
edebildiğiniz suyu
ve yıldızların doğuşuna tanık olmuştunuz şaşırarak bir kez daha
çünkü
gözünüzü bile kırpmadan bir düşte ölüp ölüp diriliyordunuz.
|
|
|