geri dön




 

█  meral kaya 



İĞDE KOKULU AŞK



Dilimde parçalanmış bir öykünün buruk tadı.
Yansız bir yitirişin ardı sıra, bütün kâğıt parçaları güz rengi.


Kimsesiz bir cinnetim. Tenimi sıyırıyorum bedenimden, bütün aynaları ters/yüz ediyorum; bu ben değilim derken. Düşüşler ardı toplamım çürümüş sözcükler kadarken; üç kuruşa satmaya çalışıyorum gönlümü ikinci sınıf bir pazar köşesinde. Avuç aralarımda tüccarsı bir çaba; bedeli ödenmiş gözyaşlarından ne daha değerlidir ki?
 

Sana bir sırrı tam da şu an açık ediyorum hayat; senin çıkmazın benim sokağım değil. Bakma yüzüme iffetsiz bir kadın tebessümüyle; uzuvlarımda saklı ihanetlerim. Dokunsam tüm dünya balçığa bulayacak kendini. Akla kendini benden. Akla ve sakın..
 

Usumda yıkımlar var, yine iğde kokulu aşk.
Usumda çıplaklığına utancını asmış bir zavallıcık var.
Usum güne devirmez artık gizlisindekini.



Ben çatıma tünemiş martıları AşK zannederken, sokağıma çocuk telaşında damlalar d/üşüyor. Ayaz bir üşümeğe tutuluyor tutkusu yitmiş her düş. Ağzında serkeş cümleler basılı birkaç fahişe şahit tutuluyor; tutsak ruhumun tükeniş anına. Tanrı durmadan sus emri verirken, mutlu bir yitiş seslenişi var aslında dudak aramda. Sana bir sırrı tam da şu an açık ediyorum hayat. Senin kafes aralığı yalnızlığını gagalıyor çığırtkan martılarım.
 

Ardımda kalanı geniş açıya sıkıştırmışlar cesaret yığınaklarında.
Her yanı zincir şıngırtıları. Her yanı siyah beyaz fotoğraf kaçkını.
Kambur sevinçlerden arta kalan müsvedde bir dokunuşum.
Sesini duyur bana…

 

Günlerdir üzerime çullanan gölgelerden kurtaramıyorum mahremiyetimi. Tütün artığı bir anda dünya sorguluyor beni. Dilimin tadı buruk, en az öykülerim kadar. Şimdi kim sevişiyor seninle, kim dokunuyor acı duyumsamalarımıza çekilmiş çizgilerine ve saklılarına? Terlemiş bakışlarım bir fotoğrafın ağırlığında renkleri boca ediyor An’ıma. Kokun yok, boğuk bir geceyim; yastık altı ediliyorum ıslak susuşlarımla birlikte.
 

Karanlığım, yokluğunda tekleyen zaman kadar. Ah iğde kokulu aşk, bilmez misin ki , Tanrının yüzü insanın sevdiğinin yüzüdür. Yüzün yok; aşkın köşeleri kırık. Yüzün yok; bütün soyut anlamları biriktiriyorum kucağımda. Melekler öfkeyle kapanmış avuç aramda soluksuz. Yüzün yok; kalbimin üzerinde tonlarca ağırlık, acı dokunuşlar büyütüyor bağıra çağıra.
 

Şimdi bir güz yaprağına kendimi sarmalıyorum. Yokluğunda kanatan günleri yırtıyorum bir bir. Yokluğunla kendini eşleyen ölümü yok sayıyorum. Yüzün yok; gönlümün sana tutuşması yalan. Bedenimi ufala Tanrı, kırıntılarımı bas toprağa. Can kırığı bu SON’da iğde kokularına bula ruhumu.



mylia-poseidon@hotmail.com 



 

  geri dön

başa dön

 

© 2009